Üniversite öğrencilerinin en güvenli yuvası olması gereken Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurdunda patlak veren taciz ve yağma skandalı, idari soruşturmanın ardından adli makamların da radarına girdi. İstanbul Cevizlibağ'da bulunan Atatürk Kız Öğrenci Yurdu'nda yaşanan ve öğrencilerin mahremiyetinin ayaklar altına alındığı olaylarla ilgili Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, kapsamlı bir soruşturma başlattı. Savcılığın bu adımı, Gençlik ve Spor Bakanlığı'na bağlı İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nün resmi şikayet dilekçesini sunmasının ardından geldi. Öğrencilerin odalarına girilerek özel eşyalarının karıştırılması, kilitli dolaplarının kırılması ve odalara cinsel içerikli malzemeler bırakılması gibi mide bulandırıcı iddialar, artık ceza hukuku kapsamında ele alınacak. Başsavcılık, olayın vahameti karşısında derhal harekete geçerek, suça karıştığı tespit edilecek tüm şüphelilerin yakalanması için emniyet birimlerine net talimatlar verdi. Bu gelişme, yurtlardaki güvenlik zafiyetinin ve denetimsizliğin sonuçlarının ne kadar ağır olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Bakanlık şikayetçi oldu, savcılık harekete geçti
Öğrencilerin sosyal medyada başlattığı isyan ve kamuoyu baskısının artmasıyla birlikte, skandalın üstünün örtülmeyeceği netleşti. Gençlik ve Spor Bakanlığı, ilk etapta olayı "kabul edilemez" olarak nitelendirip üç yurt yöneticisini görevden alarak idari bir soruşturma başlatmıştı. Ancak sürecin sadece idari yaptırımlarla sınırlı kalmayacağı, İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nün Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı resmi şikayetle ortaya çıktı. İl Müdürlüğü, yurtta yaşanan olaylara ilişkin toplanan delilleri, sosyal medya paylaşımlarını ve öğrenci şikayetlerini bir dosya halinde savcılığa sundu. Bu resmi başvuru, adli sürecin başlaması için tetikleyici oldu. Başsavcılık, sunulan belgeleri ve dilekçeyi esas alarak, olayda sorumluluğu bulunan tüm şüpheliler hakkında "nitelikli hırsızlık", "mala zarar verme", "konut dokunulmazlığını ihlal" ve "cinsel taciz" gibi bir dizi suçlama kapsamında soruşturma başlattığını duyurdu.
Gözaltı talimatı: Şüpheliler her yerde aranıyor
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayı sadece kağıt üzerinde başlatmakla kalmadı, faillerin bir an önce adalete teslim edilmesi için de somut adımlar attı. Başsavcılık tarafından emniyet birimlerine gönderilen talimatta, suç delillerinin eksiksiz bir şekilde toplanması, olaya karıştığı değerlendirilen tüm şüphelilerin kimliklerinin tespit edilmesi, yakalanarak gözaltına alınması ve ifadeleri için savcılığa sevk edilmesi istendi. Bu talimatla birlikte, soruşturmanın odağında yer alan ve yaz dönemi boyunca yurtta tadilat işlerinde çalıştığı belirtilen işçiler, bir numaralı şüpheli konumuna geldi. Polis ekiplerinin, tadilatı yapan şirketin kayıtlarını inceleyerek o dönemde yurtta görevli tüm personelin listesine ulaşmaya çalıştığı ve kimlik tespiti çalışmalarını bu yönde yoğunlaştırdığı öğrenildi. Ayrıca, öğrencilerin odalarında bulunan ve faillere ait olduğu düşünülen DNA örnekleri ile parmak izlerinin de kriminal incelemeye alındığı belirtiliyor.
Skandal nasıl patlak vermişti
Türkiye'yi sarsan KYK yurdu skandalı, yeni eğitim dönemi için yurtlarına dönen öğrencilerin karşılaştığı korkunç manzarayı sosyal medyada paylaşmasıyla patlak vermişti. Öğrenciler, yaz tatili boyunca kilitli tuttukları odalarının ve dolaplarının kapılarının kırılarak açıldığını, valizlerinin dağıtıldığını, kişisel eşyalarının ve hatta iç çamaşırlarının karıştırıldığını dehşet içinde fark etmişlerdi. Bazı öğrenciler eşyalarının çalındığını belirtirken, olayı daha da mide bulandırıcı hale getiren ise odalarda bırakılan izlerdi. Öğrenciler, odalarında buldukları boş içki şişeleri, kullanılmış traş bıçakları ve en şok edicisi olan prezervatif gibi cinsel içerikli malzemelerin fotoğraflarını paylaşarak isyan etmişti. Bu paylaşımlar, olayın basit bir hırsızlık olmadığını, aynı zamanda kasıtlı bir taciz ve mahremiyet ihlali olduğunu gözler önüne sermişti. Öğrencilerin adalet arayışı, kısa sürede on binlerce sosyal medya kullanıcısından destek görmüş ve yetkilileri harekete geçmeye zorlamıştı. Bakanlık, ilk açıklamasında olayın "yurdun hizmete kapalı olduğu ve öğrencilerin bulunmadığı bir dönemde yaşandığını" belirtse de, bu durum öğrencilerin en güvenli sığınakları olması gereken odalarının ne kadar savunmasız olduğunu ortaya koymuştu.