Fevzi Efe Sekitmez/Mevsimlik tarım işçileri, güvencesiz çalışma koşulları ve kötü yaşam şartları nedeniyle büyük zorluklar yaşıyor. Sağlık, güvenlik ve barınma gibi temel ihtiyaçlardan mahrum kalan işçiler, her yıl tehlikelerle dolu bir yaşam mücadelesi veriyor.

Yaz sezonunun açılmasıyla beraber artan mevsimlik tarım işçilerin sayısı beraberinde ölümlü kazaların sayısında da artışı getiriyor. Son olarak Bursa’da mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan 16 yaşındaki Elif ve 15 yaşındaki kardeşi Esmanur, bindikleri traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Çocuk yaşta ve güvencesiz koşullarda çalışan işçilerin durumunu değerlendiren Türk-İş Sendikası, İzmir Barosu ve İş Sağlığı Güvenliği Meclisi ise Türkiye’de tarım işçilerinin vahametini gözler önüne serdi.

HER YIL 400 İŞÇİ CİNAYETE KURBAN GİDİYOR

Güvencesiz koşullarda yaşayan mevsimlik tarım işçilerinin gün geçtikçe artan sayısından dem vuran İş Sağlığı ve Güvenliği (İSİG) Meclis Üyesi Mustafa Güven, “Mevsimlik tarım işçi sayısı artmasına rağmen maalesef sigortasızlığın da bir o kadar arttığını biliyoruz. Ekonomik krizin başlangıcı olan 2009'da 178 bin 541 sigortalı varken, tarım işçisi olarak şu an Türkiye'de Nisan ayı itibariyle 16 bin 878 sigortalı görünüyor. Zaten sigorta olmayınca sendikalaşma, işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, kamunun denetimi gibi olaylar söz konusu olmuyor. Bu alan hükümetin de tercihi olan, ucuz iş gücü için mülteci işçiliğinin de yaygın olduğu bir alan. Öte yandan elimizdeki verilerle baktığımızda son yıllarda yılda ortalama 400 tarım işçisi iş cinayetine kurban gitmekte. Bu senenin Temmuz ayına kadar olan bölümünde ise bu sayı 150'yi buldu. Tamamen kamunun denetimi dışında terk edilmiş bir alan. Yani esasında tarım işçileri patronlara kurban gidiyor” dedi.

KÖYLERDE İNSAN PAZARLARI KURULUYOR

Dayıbaşı olarak bilinen kişilerin mevsimlik tarım işçilerini patronlara sattığını belirten Güven, işçilerin kurban gittiği sistemi şu şekilde açıkladı:

“Bu sistem, madenlerdeki sistemin bir benzeri olarak uygulanıyor. Özellikle göçmen gruplar ve aynı zamanda Güneydoğu’dan, Çukurova bölgesinden Suriyeliler için ayrı ayrı kamplar kuruyorlar. Otobüslerle işçileri getiriyorlar ve bölgeye yakın bir yerde kampa koyuyorlar. O kamp alanında çadırlarda kalıyorlar bunlar. Tabii sağlık, kontrol hiçbir şey yok. Her sabah erkenden, otobüslere bindirip köylere, işin yapılacağı alan neresi ise oraya götürüyorlar. Oraya götürmeden önce otobüse binerken, Dayıbaşları denilen kişiler, işçilerin kazandıkları yevmiyeden %20 pay alacağını söyleyerek işçilerin emeğini sömürüyor.”

KORUMASIZ VE GÜVENCESİZLER

Mevsimlik tarım işçilerinin barınma ve sağlıklı koşullarda çalışamadığını söyleyen Türk-İş 3’üncü Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak ise şunları söyledi:

“Mevsimlik tarım işçileri gerçekten de zulüm çekiyor. Gerçekten de korunmasız ve güvencesizler. Ama bunlarla ilgili en büyük sorunları barınma. En büyük sorunları işçilerin barınması, beslenmesi ve sağlıklı koşullar içerisinde çalışmaları. Bunları desteklememiz ve haklarını savunmamız lazım. Ama gel gelelim ki bugün kayıt dışı olan göçmen işçiliğiyle birlikte Afganlı, Suriyeli bunları ucuz emek gücü olarak kullanmaya çalışıyorlar. Tabii ki emek hırsızlığı yapılıyor. Bunlara sahip çıkılması gerekiyor. Tarımda adam ucuza kaçıyor. Aradaki aracı kurumlar parayı götürüyor. Tarım işçisi de bu konuda emeğinin karşılığını alamıyor.”

ÇİFTÇİ TARLAYI BOZUP DÜĞÜN SALONU YAPIYOR

Türkiye’nin tarım ülkesi olmaktan uzaklaştığını söyleyen Çakmak, “Türkiye'nin yüzde 60’ı tarım ülkesiydi, bugün bu oran yüzde 35'lere düştü. Onun için yerel yönetimlerin ve devletin köylülere, tarıma dayalı yaşayan kim varsa destek olması gerekiyor. Adam tarlasını bozuyor, kahvaltı salonu yapıyor. Tarlasını bozuyor, düğün salonu yapıyor. En vahim durumlardan bir tanesi de bu. Tarlayı neden bozuyor; traktörü olmadığı için, mazotunu alamadığı için, ilacını alamadığı için. Herkes kapısında traktör olmak zorunda değil. Ancak yerel yönetimlerin ve genel idarenin tarımın üzerinden elini çekmemesi lazım. Desteklemesi lazım. Bilakis bu sayede tarımdaki bu vahim durum çözülebilir” ifadelerini kullandı.

ÇOCUK İŞÇİLİĞİ DENETLENMİYOR

Mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çocukların okullarında zorluk yaşadıklarını ve eğitim alamadıklarını belirten İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi, “Mevsimlik gezici tarım işinde çalıştırılan çocuklar ya da mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocuklarının en temel sorunu düzenli ve sürekli eğitim hayatlarına devam etmemek, sürekli şehir ve yer değiştirdikleri için çocukların eğitim ve öğretimlerinin devamlılığının engellenmesidir. Mevsimlik tarım işçisi çocukların aileleri bulundukları il dışında başka illere çalışmaya gittiklerinde çocukları eğitime ara vermek durumunda kalmaktadırlar. Bu çocuklar genelde 15 yaşa altı olup aileleri ile birlikte tarım işinde çalışmakta ancak bu yasalara aykırı durum yetkili kurumlar tarafından denetlenmemektedir” açıklamalarında bulundu.

Yasadışı olan çocuk işçiliğinin yetkililer tarafından denetlenmediğini ifade eden İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi şunları söyledi;

“Kız çocukları tarım işinin yanında bir de ev işlerine yardım etmekte oğlan çocuklarına göre daha fazla ekonomik şiddete maruz kalmaktadırlar. Yılın yaklaşık 6 ayını sürekli yollarda geçiren çocukların seyahat koşulları, sık yer değiştirmeleri sosyal uyumlarını da olumsuz olarak etkilemektedir.  Çocukların zamanlarının büyük kısmının tarla ile çadır arasında geçmesi, oyun/park oynayacak alanlarının bulunmaması nedenleriyle sosyalleşmeleri de mümkün olmamaktadır. Çadır yerlerinde elektrik, su, içme suyu, aydınlanma, kanalizasyon gibi alt yapı ihtiyaçları karşılanmadığından hijyen dolayısıyla sağlık sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Yine açıklamaya çalıştığımız olumsuz koşullar nedeniyle çocuklar dengeli ve yeterli beslenemediği için ruhsal ve fiziksel gelişimlerinde de çok ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ve ne yazık ki çadır alanlarının olumsuz koşulları ve aile nüfusunun kalabalık olması, çadırların yan yana olması ihmal ve istismar riskini de artırmaktadır. ILO tarafından tarım alanında çalışmak zorunda bırakılan çocukların ''çocuk işçiliğinin'' en kötü biçimi olarak tanımlanmaktadır. Asıl olan çocukların okullarda olması ve kendilerini kişisel, kültürel ve sosyal anlamda geliştirmeleri olup İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak  iktidarın, yetkili kurumların gerekli önlemleri alması ve denetimleri yapması için mücadele etmeye devam edeceğiz.”

Muhabir: Fevzi Efe Sekitmez