Türkiye'de trafik güvenliği ve denetim anlayışını kökten değiştirecek tarihi bir adım atıldı. Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Karayolları Trafik Yönetmeliği değişikliği, bir gecede milyonlarca araç sahibinin ve sürücünün gündemini değiştirdi. Yeni düzenlemeyle birlikte, yönetmelik kapsamında bulunan ve özellikle yolcu taşımacılığı yapan araçlarda, teknolojik denetimi ve güvenliği en üst seviyeye çıkaracak bir dizi sistemin bulundurulması zorunlu hale getirildi. Bu sistemler; araç takip sistemi, iç ve dış kamera, görüntü kayıt cihazı ve hem sürücünün hem de yolcuların olası bir tehlike anında kullanabileceği bir acil durum butonu olarak belirlendi. Bu devrim niteliğindeki adım, trafikteki denetim mekanizmasını 7/24 aktif hale getirirken, güvenlik ve özel hayatın gizliliği üzerine yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor.

Güvenlik mi, gözetim toplumu mu? Yeni düzenlemenin iki yüzü

Bu kapsamlı teknolojik zorunluluğun ardındaki temel amaç, hiç şüphesiz trafik güvenliğini artırmak ve suç oranlarını düşürmek. Özellikle taksi, minibüs, otobüs gibi toplu taşıma araçlarında yaşanabilecek hırsızlık, gasp, taciz gibi olayların önlenmesinde ve faillerin tespit edilmesinde iç ve dış kameraların büyük bir caydırıcılık sağlaması hedefleniyor. Olası bir kaza anında, görüntü kayıt cihazları, kazanın nasıl meydana geldiğinin net bir şekilde anlaşılmasına olanak tanıyarak, adli süreçlerin daha hızlı ve adil işlemesine yardımcı olacak.

Acil durum butonu ise, hem sürücülerin hem de yolcuların bir sağlık sorunu veya saldırı gibi acil durumlarda doğrudan ilgili birimlere anında sinyal göndermesini sağlayarak, müdahale süresini kısaltacak hayati bir yenilik olarak öne çıkıyor. Okul servisleri gibi hassas araçlarda ise araç takip sistemi, velilerin ve okul yönetimlerinin aracın rotasını, hızını ve konumunu anlık olarak izlemesine olanak tanıyarak, çocukların güvenliği konusunda önemli bir güvence sağlayacak.

Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. Milyonlarca aracın sürekli olarak sesli ve görüntülü kayıt altına alınması ve konumlarının takip edilmesi, "özel hayatın gizliliği" ve "gözetim toplumu" tartışmalarını da alevlendiriyor. Bu verilerin nerede, nasıl ve ne kadar süreyle saklanacağı, kimlerin bu verilere erişim yetkisi olacağı ve olası bir veri sızıntısı durumunda yaşanabilecek mağduriyetler, cevaplanması gereken en önemli sorular arasında yer alıyor. Yetkililerin, güvenliği artırırken bireysel özgürlükleri ve mahremiyeti koruyacak yasal ve teknik altyapıyı da sağlam bir şekilde kurması, düzenlemenin başarısı için kritik bir öneme sahip.

Kademeli geçiş takvimi: Kim, ne zaman taktıracak?

Hükümet, bu büyük dönüşümün araç sahipleri üzerinde yaratacağı teknik ve mali yükü hafifletmek amacıyla, uygulamayı kademeli bir takvime bağladı. Araçların model yıllarına göre belirlenen bu takvim, milyonlarca araç sahibine sistemleri kurmaları için belirli bir süre tanıyor. Zorunluluğun başlangıcı, belirtilen tarihlerden sonraki ilk araç muayenesi olarak belirlendi. Yani, araç sahipleri, bu sistemleri taktırdıktan sonra araçlarını muayeneye götürmek zorunda kalacaklar.

CHP’de mahalle seçimleri başlıyor: İzmir’in 14 ilçesinde sandık kurulacak
CHP’de mahalle seçimleri başlıyor: İzmir’in 14 ilçesinde sandık kurulacak
İçeriği Görüntüle

Yeni düzenlemeye göre uygulama takvimi şu şekilde işleyecek:

  • 2025-2023 model araçlar: Bu yeni model araçların, 1 Ocak 2026 tarihinden sonra girecekleri ilk teknik muayeneye kadar yeni sistemleri taktırmış olmaları gerekiyor.

  • 2022-2018 model araçlar: Bu kategorideki araçlar için tanınan süre biraz daha uzun. Bu araçlar, 1 Ocak 2027'den sonraki ilk muayenelerinde bu şartı yerine getirmek zorunda olacaklar.

  • 2017 ve daha eski model araçlar: Trafikteki en eski araçları kapsayan bu grup için ise son tarih 1 Ocak 2028'den sonraki ilk muayene olarak belirlendi.

Bu kademeli geçiş planı, sektörün ve araç sahiplerinin hazırlık yapabilmesi, sistemlerin tedarik ve montaj süreçlerinde bir yığılma yaşanmaması için stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor.

Okul servislerine özel geçiş süreci

Yönetmelik, özellikle okul servisleri için özel bir durumu da göz önünde bulunduruyor. 18 Şubat 2025 ile 1 Ekim 2025 tarihleri arasında, yani yeni düzenlemenin hemen öncesindeki dönemde okul servisi olarak tescil edilen ve eski yönetmeliğe uygun kamera kayıt cihazı takılı olan araçlar için bir istisna tanındı. Bu araç sahiplerinin, kısa bir süre önce yaptıkları yatırımı boşa çıkarmamak amacıyla, yeni şartları yerine getirmeleri için ek bir süre verildi.

Bu kapsama giren okul servisleri, yeni yönetmelikte belirtilen şartları 31 Aralık 2027 tarihinden sonra girecekleri ilk muayeneye kadar sağlamak zorunda olmayacak. Bu esneklik, yönetmeliğin geriye dönük bir mağduriyet yaratmasını önlemeyi amaçlıyor.

Maliyet tartışmaları: Masrafı kim karşılayacak?

Yeni düzenlemenin en çok tartışılan yönlerinden biri de hiç şüphesiz maliyeti. Araç takip sistemi, iç ve dış kamera seti, en az 30 gün kayıt yapabilen bir görüntü kayıt cihazı ve acil durum butonunun tedarik ve montaj maliyetlerinin tamamının araç sahipleri tarafından karşılanması bekleniyor. Bu durumun, özellikle tek bir taksi, dolmuş veya servis aracıyla geçimini sağlayan esnaf için ciddi bir mali yük getirmesi öngörülüyor.

Piyasadaki sistemlerin kalitesine ve markasına göre maliyetler değişkenlik gösterse de, araç başına birkaç bin lirayı bulabilecek bu masraf, on binlerce araç sahibi için önemli bir gider kalemi oluşturacak. Sektör temsilcileri, bu zorunlu dönüşüm için devlet tarafından düşük faizli kredi veya hibe gibi destek mekanizmalarının oluşturulması yönünde taleplerini dile getirmeye başladı. Önümüzdeki dönemde, bu maliyetlerin nasıl karşılanacağı ve olası destek paketlerinin gündeme gelip gelmeyeceği, uygulamanın en sıcak tartışma konularından biri olacak. Bu teknolojik devrim, trafikte güvenliği artırma potansiyeli taşırken, ekonomik boyutlarıyla da uzun süre gündemde kalmaya devam edecek gibi görünüyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ