Türkiye ekonomisinin bel kemiğini oluşturan ve istihdamın büyük bir yükünü omuzlayan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ), son dönemde uygulanan sıkı para politikaları ve finansmana erişimde yaşanan zorluklar nedeniyle tarihinin en zorlu dönemlerinden birini yaşıyor. İşte tam da böyle bir ortamda, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun girişimleriyle 8 Temmuz'da hayata geçirilen 25 milyar TL limitli Nefes Kredisi, reel sektör için bir umut ışığı olmuştu.
Piyasa koşullarına göre oldukça uygun sayılan yüzde 37 ila yüzde 38'lik faiz oranları ve en önemlisi, "ilk 6 ay geri ödemesiz" ve 36 ay vade imkanı, nakit akışı sıkıntısı çeken on binlerce işletme için adeta bir can simidi niteliğindeydi. Ziraat Bankası, Vakıfbank, Halkbank gibi kamu bankalarının yanı sıra bazı özel bankaların da katıldığı paket, KOBİ'lerin en azından yıl sonuna kadar rahat bir nefes almasını ve üretim çarklarını döndürmeye devam etmesini hedefliyordu. Ancak, umutla başlayan bu süreç, uygulamada karşılaşılan sorunlar ve "sürpriz" şartlar nedeniyle, kısa sürede büyük bir hayal kırıklığına ve tepkiye dönüştü.
'6 ay ödemesiz' vaadi, banka şubelerinde 'anapara ertelemeye' dönüştü
Nefes Kredisi'nin en cazip yönü olarak öne çıkan "ilk 6 ay geri ödemesiz" koşulu, krediye ulaşmayı başaran işletmeler için ilk şok dalgasını yarattı. Kamuoyuna yapılan duyurularda, işletmelerin ilk altı ay boyunca hiçbir ödeme yapmayacağı, bu sürenin sonunda hem anapara hem de faiz ödemelerine başlayacağı algısı oluşmuştu. Bu, özellikle cirosu düşmüş, çeklerini ödemekte zorlanan ve personel maaşlarını denkleştirmeye çalışan KOBİ'ler için hayati bir önem taşıyordu.
Ancak, EKONOMİ gazetesinin edindiği bilgilere göre, kredi başvurusunu yapıp onay alan işletmeler, banka şubelerinde kendilerine sunulan ödeme planlarıyla adeta neye uğradığını şaşırdı. İddiaya göre, bankalara gönderilen yönergelerle, "ilk 6 ay geri ödemesiz" koşulu, "ilk 6 ay anapara ödemesiz" şeklinde değiştirildi. Bu küçük ama kritik kelime oyunu, işletmelerin daha ilk aydan itibaren, anapara olmasa da, kredinin birikmiş faizini ödemek zorunda kalacağı anlamına geliyordu.
Bu durumu değerlendiren İstanbul Tüccarlar Kulübü Başkanı İlker Önel, yaşananların işletmeler için tam bir "sürpriz" olduğunu belirterek, "Her ne kadar ilk 6 ay geri ödemesiz denilse bile ilk 6 ay faiz ödemesi istenmesi işletmelere sürpriz oldu. Kredinin cazibesini artıran en önemli koşul buydu, ancak uygulama beklentilerin aksi yönünde gelişti" ifadeleriyle tepkisini dile getirdi. Bu durum, zaten zor durumda olan işletmelerin, daha nefes alamadan yeni bir faiz yüküyle karşı karşıya kalmasına neden oldu.
Krediyi alan da dertli: Bir haftalık 'mevduat' zorunluluğu
Nefes Kredisi'nde yaşanan sorunlar, sadece faiz ödemesi sürpriziyle sınırlı kalmadı. Krediye ulaşabilen şanslı azınlığı, bir başka can sıkıcı banka uygulaması daha bekliyordu. Kredi başvurusu onaylanan firmalara, kullandırılan kredi tutarını, bir hafta boyunca bankanın vadesiz mevduat hesabında tutma zorunluluğu getirildiği iddia edildi.
Acil nakit ihtiyacını karşılamak için bu krediye başvuran bir işletme için, paranın bir hafta boyunca hesapta bloke edilmesi, kredinin amacına aykırı bir durum oluşturdu. Bu uygulama, bankaların, kullandırdıkları kredi üzerinden kısa süreli de olsa bir kaynak yaratarak kendilerini güvenceye alma çabası olarak yorumlanırken, reel sektör temsilcileri tarafından sert bir dille eleştirildi. İlker Önel, bu durumu, "Çok az işletmeye kullandırılan kredilerin, banka tarafından 1 hafta da vadesiz mevduat tarafında tutulması isteniyor. Bu koşullar, zaten limit anlamında yetersiz olan krediyi, kullananlar için de farklı uygulamalarla anlamsızlaştırıyor" sözleriyle eleştirdi. Bu uygulama, KOBİ'lerin acil ödemelerini bir hafta daha ertelemek zorunda kalması ve finansman planlamalarının altüst olması anlamına geliyordu.
Piyangodan farksız kredi: Limitler ilk günden tükendi, KOBİ'ler kapıdan döndü
Paketin açıklanmasının ardından yaşanan bir diğer büyük sorun ise, krediye erişimin neredeyse imkansız olmasıydı. 8 Temmuz'da başvuruların başlamasıyla birlikte, Türkiye'nin dört bir yanındaki banka şubelerinin önünde uzun kuyruklar oluştu. Ancak, birçok işletme sahibi, şubelere ulaştığında, "limitimiz doldu" yanıtıyla karşılaştı. Özellikle sanayi bölgelerindeki şubelerde, daha ilk günün ilk saatlerinde limitlerin tükendiği ve yeni başvuru alınamadığı bilgisi, iş dünyasında büyük bir infiale yol açtı.
Bu durum, 25 milyar TL olarak açıklanan toplam limitin, ülkedeki KOBİ sayısına ve finansman ihtiyacına oranla ne kadar yetersiz kaldığını bir kez daha gösterdi. Krediye kimin, hangi kriterlere göre ulaştığı konusunda şeffaf bir süreç işletilmemesi, "kredinin adrese teslim dağıtıldığı" yönündeki eleştirileri de beraberinde getirdi. Yaşanan bu kaos, TOBB'u da harekete geçirdi. Gelen yoğun şikayetler ve talepler üzerine TOBB, 15 Temmuz'da bir açıklama yaparak, yetersiz kalan limitin artırılması talebini ilgili makamlara ilettiklerini duyurdu. Ancak, bu açıklama, kapıdan dönen binlerce KOBİ'nin mağduriyetini gidermeye yetmedi.
Rakamlar ne söylüyor? 25 milyar liranın neredeyse tamamı dağıtıldı mı?
Bir yanda "krediye ulaşamadık" diyen on binlerce işletme, diğer yanda ise paketin büyük ölçüde kullandırıldığına dair resmi rakamlar bulunuyor. Kredi Garanti Fonu (KGF) Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Özegen, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, süreç kapsamında yaklaşık 19 bin işletmeye, toplamda 24 milyar liralık kredinin tahsis edildiğini belirtti.
Bu rakam, 25 milyar liralık paketin neredeyse tamamının, kısa bir süre içinde belirli sayıda firmaya kullandırıldığını gösteriyor. Ancak, Türkiye'de milyonlarca KOBİ olduğu düşünüldüğünde, sadece 19 bin işletmenin bu krediden faydalanabilmesi, İlker Önel'in de belirttiği gibi, kredinin "tabana yayılamadığı" ve geniş kitlelere ulaşamadığı gerçeğini değiştirmiyor. Bu durum, paketin, genel bir rahatlama sağlamaktan çok, sınırlı sayıda firma için bir "can suyu" olduğu, ancak reel sektörün genel sorunlarına bir çözüm sunmaktan uzak kaldığı şeklinde yorumlanıyor.
Sıkı para politikası kıskacındaki reel sektör yeni bir 'nefes' bekliyor
Nefes Kredisi etrafında yaşanan tüm bu tartışmalar, aslında Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu daha büyük bir sorunun yansıması. Hükümetin enflasyonla mücadele kapsamında yürüttüğü sıkı para politikası ve bankacılık sektörüne yönelik uygulanan makro ihtiyati tedbirler, işletmelerin kredi kanallarını büyük ölçüde tıkamış durumda.
Artan faiz oranları ve bankaların artan risk iştahsızlığı nedeniyle, KOBİ'ler, yatırım yapmak veya işletme sermayesi ihtiyacını karşılamak için gereken finansmana ulaşmakta büyük zorluklar yaşıyor. İşte bu nedenle, Nefes Kredisi gibi düşük faizli ve özel koşullu paketler, işletmeler için hayati bir önem taşıyor.
Ancak, son örnekte de görüldüğü gibi, iyi niyetle başlatılan bu tür programların, uygulamadaki aksaklıklar ve bankaların kendi çıkarlarını gözeten tutumları nedeniyle hedefine tam olarak ulaşamadığı görülüyor. İş dünyası temsilcileri, gelinen noktada, hem limitleri daha yüksek hem de kullanım ve uygulama koşulları daha şeffaf ve KOBİ dostu olan, yeni bir "ek nefes kredisine" acil ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor. Aksi takdirde, finansman kıskacında sıkışan binlerce işletmenin, üretimden çekilme ve kepenk kapatma riskiyle karşı karşıya kalacağı uyarısı yapılıyor.