Her sabah Türkiye'nin dört bir yanındaki milyonlarca ailenin en büyük endişelerinden birine neşter vuracak kritik bir adım atıldı. İçişleri Bakanlığı, uzun süredir üzerinde çalışılan ve sektörün tüm paydaşlarını yakından ilgilendiren Okul Servis Araçları Yönetmeliği'ndeki kapsamlı değişiklikleri Resmi Gazete'de yayımlayarak yürürlüğe soktu. Bu yeni yönetmelik, sadece birkaç teknik detayı değiştirmekle kalmıyor; aynı zamanda sektörün temel işleyiş modelini, rekabet koşullarını, öğrenci güvenliği standartlarını ve fiyatlandırma politikalarını baştan aşağı yeniden yapılandırıyor. Bu, bir yandan velilere daha güvenli ve ekonomik bir hizmet vaat ederken, diğer yandan da yıllardır "tek tabanca" çalışan servis esnafını ve büyük filoları yeni bir oyun kurmaya zorluyor.
Esnafın gücü birleşiyor: 'tek tabanca' devri sona erdi
Yeni yönetmeliğin belki de en devrimci ve sektörün yapısını en derinden etkileyecek olan maddesi, taşıma hizmetlerinin sunuluş şekliyle ilgili. Bugüne kadar, genellikle bireysel olarak çalışan veya küçük filolara sahip olan servisçiler, büyük okulların veya belediyelerin açtığı kapsamlı ihalelerde büyük firmalar karşısında rekabet etmekte zorlanıyordu. Yeni düzenleme, bu dengesizliği ortadan kaldırmayı hedefliyor. Yönetmeliğe eklenen maddeye göre, artık "gerçek ve tüzel kişiler, birlikte taşıma hizmeti yapabilecek."
Bu, pratikte şu anlama geliyor: Mahalledeki birkaç okul servisi sahibi esnaf, bir araya gelerek bir konsorsiyum, bir iş ortaklığı veya bir kooperatif çatısı altında güçlerini birleştirebilecek. Bu sayede, tek başlarına giremeyecekleri büyük ihalelere ortak teklif sunabilecek, maliyetlerini düşürebilecek ve büyük filolarla rekabet edebilir hale gelecekler. Bu "güç birliği" modeli, hem sektördeki rekabeti artırarak hizmet kalitesini yükseltme potansiyeli taşıyor hem de küçük esnafın sistemin dışına itilmesini önleyerek onları oyunun içinde tutmayı amaçlıyor. Bu, sektördeki "tek tabanca" çalışma modelinin sonu ve kolektif çalışma döneminin başlangıcı olarak yorumlanıyor.
‘Çantacı’ firmalara geçit yok: araçların üçte biri şirketin malı olacak
Yeni düzenlemenin getirdiği bir diğer önemli kural ise, hizmet verecek firmaların mali ve fiziki yeterliliğini güvence altına almayı hedefliyor. Sektörde "çantacı firma" olarak tabir edilen, kendi üzerine kayıtlı hiçbir aracı olmadan, sadece alt taşeronlar aracılığıyla iş yapan ve olası bir sorunda sorumluluktan kaçan yapıların önüne geçmek için kritik bir adım atıldı. Yönetmeliğe göre, taşıma hizmeti verecek olan tüzel kişiliklerin (şirketlerin), filolarındaki araçların en az üçte birinin bizzat kendi şirketleri adına tescilli olması gerekecek.
Bu "üçte bir kuralı", firmaların sadece birer aracı kurum olmasını engelleyerek, onların da taşın altına elini koymasını zorunlu kılıyor. Kendi öz malı aracı olan bir şirketin, hizmet kalitesi, araç bakımı ve şoför denetimi gibi konularda çok daha sorumlu ve titiz davranması bekleniyor. Bu madde, sektörde daha kurumsal, mali açıdan daha güçlü ve hesap verebilir firmaların önünü açmayı hedefliyor.
Direksiyon başında tecrübeye yeni ayar: şoför havuzu genişliyor
Öğrenci güvenliğinin en kritik halkası olan servis şoförleriyle ilgili de önemli bir düzenlemeye gidildi. Mevcut yönetmelik, okul servisi şoförü olabilmek için belirli sürücü belgesi sınıflarında (D ve D1 sınıfı) belirli bir tecrübe süresi arıyordu. Ancak bu durum, piyasada yeterli sayıda tecrübeli şoför bulunmasını zorlaştırıyordu. Yeni düzenleme, bu konuda daha esnek ve pratik bir çözüm getiriyor.
Yapılan değişikliğe göre, D sınıfı (otobüs) ehliyetine sahip olan bir şoförün, daha önce B sınıfı (otomobil) ehliyetle geçirdiği sürenin en fazla 1 yılı, D1 sınıfı (minibüs) ehliyetine sahip olanların ise B sınıfında geçirdikleri sürenin en fazla 3 yılı, istenen mesleki tecrübe süresinin hesabına dahil edilecek. Bu, yıllarca otomobil kullanarak önemli bir trafik tecrübesi edinmiş ancak otobüs veya minibüs ehliyetini daha yeni almış olan deneyimli sürücülerin de okul servisi şoförü olabilmesinin önünü açıyor. Bu hamle, hem sektördeki nitelikli şoför açığını kapatmayı hem de direksiyon başındaki genel tecrübeyi bir kriter olarak kabul etmeyi amaçlıyor.
Devlet okulu-özel okul ayrımı kalktı: güvenlikte standart eşitlendi
Yönetmelikte yapılan bir diğer önemli ve temel değişiklik ise, "okul" tanımının genişletilmesi oldu. Bugüne kadar bazı tartışmalara ve yasal boşluklara neden olan bu durum, yeni düzenlemeyle netliğe kavuşturuldu. Yönetmelikteki "okul" tanımına "resmi ve özel" ibaresi eklenerek, yönetmelik kapsamındaki tüm kuralların, istisnasız bir şekilde hem devlet okulları hem de özel okullar için geçerli olduğu kesin bir dille hükme bağlandı.
Bu değişiklik, öğrenci güvenliğinde çifte standarda son verilmesi anlamına geliyor. Artık bir öğrencinin aldığı servis hizmetinin kalitesi ve güvenlik standartları, gittiği okulun özel veya resmi olmasına göre değişemeyecek. Kamera sisteminden şoför kriterlerine, araçların teknik donanımından fiyatlandırmaya kadar tüm kurallar, Türkiye'deki bütün okul servisi araçları için tek bir standartta uygulanacak. Bu, eğitimde fırsat eşitliği ilkesinin, ulaşım alanına da yansıtılması adına atılmış önemli bir adım.
Fahiş ücretlere belediye freni: fiyat belirleme yetkisi artık belediyelerde
Yeni yönetmelik, velilerin her yıl en çok şikayet ettiği konulardan biri olan servis ücretleri konusunda da önemli bir yetki devri içeriyor. Daha önce, okul servisi ücretlerinin belirlenmesine ilişkin, Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu çerçevesinde odalar tarafından yapılan fiyat tarifesi düzenlemesinin yürütmesi Danıştay tarafından durdurulmuştu. Bu durum, fiyatlandırma konusunda bir belirsizlik ve boşluk yaratmıştı.
Yeni yönetmelik, bu boşluğu doldurarak fiyat belirleme yetkisini doğrudan belediyelere veriyor. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'na atıf yapılarak, servis araçlarının artık belediyeler tarafından belirlenen fiyat tarifesine uyması zorunlu hale getirildi. Bu, her ildeki Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) gibi kurulların, maliyet analizleri yaparak ve hem velilerin bütçesini hem de servisçilerin giderlerini göz önünde bulundurarak adil bir fiyat tarifesi belirleyeceği anlamına geliyor. Bu adımın, her yıl yaşanan fahiş ücret tartışmalarına son vermesi ve fiyatlarda bir standart sağlaması bekleniyor.
Bu kapsamlı değişiklikler, okul servisi sektörünü daha profesyonel, daha güvenli ve daha denetlenebilir bir yapıya kavuşturma potansiyeli taşıyor. Ancak her düzenlemede olduğu gibi, bu yönetmeliğin başarısı da sahadaki uygulamanın etkinliğine ve yapılacak denetimlerin sıklığına bağlı olacak. Eğer kurallar kağıt üzerinde kalmaz ve titizlikle uygulanırsa, milyonlarca veli, çocuklarını okula daha büyük bir iç huzuruyla gönderebilecek.