Türkiye'de perakende sektörü, yüksek enflasyon, artan maliyetler ve azalan tüketici talebi üçgeninde adeta bir varoluş mücadelesi veriyor. Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) tarafından açıklanan ağustos ayı verileri, sektördeki markaların nakit akışını sürdürebilmek için kârlılıklarını feda etme pahasına derin indirim kampanyalarına sığındığını ortaya koydu. BMD Başkanı Sinan Öncel, yaptığı açıklamada, bu stratejinin bir sonucu olarak hazır giyim ve ayakkabı sektöründe yıllık fiyat artışının uzun bir aradan sonra yüzde 9,49 ile tek haneye indiğini belirtti. Bu oran, yüzde 32,95 olarak açıklanan yıllık Tüketici Fiyat Endeksi'nin (TÜFE) çok gerisinde kalarak, markaların artan maliyetlerini dahi fiyatlarına yansıtamadığını acı bir şekilde gösteriyor. Cirolardaki artışın temel kaynağının indirimler olduğunu vurgulayan Öncel, sektörün "maliyetle fiyat baskısı arasında sıkışıp kaldığını" ifade ederek, markalı perakendenin alarm verdiğini dile getirdi.
Enflasyon yüzde 33, giyim zammı yüzde 9
Ağustos ayı verileri, hazır giyim ve ayakkabı sektöründeki fiyatlama davranışının genel enflasyon trendinden ne kadar koptuğunu gözler önüne seriyor. Yıllık TÜFE'nin yüzde 32,95 olduğu bir dönemde, giyim ve ayakkabı kategorisindeki yıllık fiyat artışının sadece yüzde 9,49 seviyesinde kalması, sektördeki firmaların içinde bulunduğu zorlu durumu özetliyor. BMD Başkanı Sinan Öncel, bu durumu, "Ana harcama gruplarında giyim ve ayakkabı hariç yıllık TÜFE’de tek hane bir yana, yüzde 20’nin altını gören başka bir kategori bulunmuyor" sözleriyle açıkladı. Bu, tüketiciler için olumlu bir gelişme gibi görünse de, perakende firmaları için sürdürülebilir bir durum değil. Kira, ham madde, enerji ve işçilik gibi temel maliyet kalemlerinde yaşanan fahiş artışlara rağmen, markaların bu maliyetleri etiket fiyatlarına yansıtamaması, kâr marjlarının erimesine ve finansal kırılganlıkların artmasına neden oluyor.
Cironun sırrı indirim: Markalar kârdan feragat ediyor
Peki, fiyat artışları bu kadar düşükken cirolar ve satış adetleri nasıl artıyor? Cevap, vitrinleri ve online mağazaları süsleyen göz alıcı indirim kampanyalarında gizli. Sinan Öncel, ağustos ayında yaşanan ciro ve adet satışlarındaki artışın temel nedeninin tamamen indirimler olduğunu vurguladı. Markaların, yüksek faizle kredi kullanmak yerine, ellerindeki stoğu eriterek nakit akışı yaratma derdine düştüğünü belirten Öncel, bu süreçte kârlılığın tamamen ikinci plana itildiğini söyledi. Merkez Bankası'nın kartlı harcama verileri de bu durumu teyit ediyor. Giyim ve ayakkabıda temmuz ayında 110,2 milyar TL olan kartlı harcama tutarı, ağustosta 131,1 milyar TL'ye yükselmiş. BMD'nin anket sonuçları ise tablonun vahametini daha net ortaya koyuyor: Giyim ve ayakkabı markalarının yüzde 65’i, ağustos ayı cirolarının en az yüzde 40’ını indirimli satışlardan elde etmiş. Daha da çarpıcı olanı, her dört markadan birinin (yüzde 23) cirosunun yüzde 81 ve daha fazlasını indirimli satışlardan sağlaması. Bu, markaların adeta "kârına değil, malı çevirmeye" odaklandığı, günü kurtarma stratejisiyle hareket ettiği anlamına geliyor.
Yıllık ciro artışı bile enflasyonun altında
İndirim kampanyalarıyla sağlanan ciro artışları dahi, markaların derdine derman olamıyor. Zira yıllık bazda bakıldığında, ciro artışlarının büyük bir bölümü yüksek enflasyon karşısında eriyor. BMD anketine göre, neredeyse her dört markadan üçü, ağustostan ağustosa yıllık ciro artışının TÜFE'nin altında kaldığını beyan etti. Bu, reel olarak sektörün küçülmeye devam ettiği anlamına geliyor. 2025'in ilk altı ayında zaten daralma yaşayan markalı perakende, ikinci yarıda da indirimlere rağmen reel bazda toparlanma sinyali veremiyor. Sinan Öncel, bu durumu "perakendecinin maliyetle fiyat baskısı arasında sıkışıp kalması" olarak değerlendiriyor. Bir yanda durmaksızın artan maliyetler, diğer yanda alım gücü düşen ve fiyat artışlarına karşı direnç gösteren tüketici, markaları adeta bir mengenenin içine sıkıştırmış durumda.
Fiyatlar Avrupa'dan pahalı, turist bile almıyor
Sektörün karşı karşıya olduğu tek sorun iç pazardaki talep daralması değil. Artan maliyetler nedeniyle Türkiye'deki etiket fiyatlarının Avrupa'dan bile pahalı hale gelmesi, bir zamanlar sektörün can simidi olan yabancı turiste yapılan satışları da baltaladı. Öncel, "Fiyatlar Avrupa’dan bile pahalı olduğu için yabancıya satışlar da 2 yıl öncesine göre yarı yarıya azaldı" diyerek, sektörün önemli bir gelir kapısını kaybettiğine dikkat çekti. Bu durum, Türkiye'nin artık "ucuz alışveriş cenneti" imajını yitirdiğini ve perakende sektörünün ihracat potansiyelinin de eridiğini gösteriyor. Hem iç hem de dış pazarda yaşanan bu daralma, sektörün geleceği adına endişeleri artırıyor.
Sektörden acil durum çağrısı: Destek paketi şart
Artan maliyetler, düşen kârlılık ve azalan talep karşısında zor günler geçiren perakende sektörü, hükümetten acil destek bekliyor. BMD Başkanı Sinan Öncel, sektörün yeniden sağlıklı bir yapıya kavuşabilmesi için atılması gereken adımları sıraladı. Bu adımların başında, AVM kiralarında büyük bir sorun teşkil eden ve Borçlar Kanunu'nda mülk sahibine tanınan "sebepsiz fesih" hakkının kaldırılması geliyor. Perakendeciler, yüksek ciro elde etseler dahi, AVM yönetimlerinin keyfi olarak sözleşmeleri feshetme tehdidi altında olduklarını belirtiyor. Bir diğer önemli talep ise, maliyetleri artıran ham madde ve ara mal ithalatındaki ilave gümrük vergileri ile referans fiyat uygulamasının kaldırılması. Öncel, bu tür korumacı önlemlerin iç piyasada fiyatları artırarak hem tüketiciyi hem de üreticiyi vurduğunu, rekabet gücünü zayıflattığını savunuyor. Sektör temsilcileri, bu desteklerin hızla devreye alınmaması halinde, önümüzdeki dönemde birçok markanın kepenk kapatma riskiyle karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulunuyor.