Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2024 başkanlık seçimlerini kazandıktan sonra ilk yurt dışı ziyaretlerini Asya ülkelerine gerçekleştirdi. Bu ziyaretler, Rusya’nın eski Sovyet coğrafyasına ve Asya’nın diğer bölgelerine yönelik önemini göstermekte. Putin'in Çin, Belarus, Kazakistan ve Azerbaycan gibi ülkelere yaptığı ziyaretler, hem bölgesel güç ilişkilerini yeniden düzenleme hem de Batı'nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımlara karşı yeni ekonomik ve siyasi yollar arama çabasının bir parçası olarak değerlendiriliyor.
PUTİN'İN İLK DURAĞI: ÇİN VE BELARUS'UN ÖNEMİ
Putin’in ilk resmi ziyaretlerini Çin ve Belarus’a yapması, Rusya’nın bu iki ülke ile olan stratejik ortaklığının önemini bir kez daha ortaya koydu. Ukrayna'da süregelen savaş sürecinde Belarus ile askeri işbirliği devam ederken, Çin ile ekonomik ilişkiler artarak devam ediyor. 2023 yılında Çin ile Rusya arasındaki ticaret hacmi, yüzde 26 artarak 240 milyar dolara ulaştı. Bu gelişme, Batı'nın yaptırımları karşısında Rusya'nın ekonomik açığını kapatmada Çin’in önemini vurguluyor.
Putin’in eski Sovyet coğrafyasına yaptığı ziyaretler, Rusya’nın bu bölgedeki etkisini koruma amacını taşıyor. Kazakistan ve Özbekistan, Orta Asya'nın lider ülkeleri olarak ön plana çıkarken, Tacikistan ve Kırgızistan gibi ülkeler, ekonomik nedenlerden dolayı Rusya’ya daha bağımlı durumda. Özellikle Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) çerçevesinde yürütülen işbirlikleri, Rusya’nın bu bölgedeki nüfuzunu güçlendirme hedefini destekliyor.
Azerbaycan ziyaretinde Putin, Karabağ Savaşı sonrası Kafkasya'daki dengeleri yeniden gözden geçiriyor. Ermenistan’ın Rusya’ya olan güveninin azalması, Batı ile askeri işbirliği projelerine yönelmesi, Moskova'nın Kafkasya politikalarını yeniden şekillendirmesini gerektiriyor. Rusya’nın Kafkasya’daki en önemli stratejik müttefiki haline gelen Azerbaycan ile ilişkilerin derinleşmesi, bölgedeki Rus etkisinin sürdürülmesi açısından kritik bir hamle olarak değerlendiriliyor.
Rusya, Batı'nın uluslararası arenadaki izole etme çabalarına karşı Kuzey Kore, Vietnam ve Moğolistan gibi ülkelerle bağlarını güçlendiriyor. Bu ziyaretler, Rusya’nın Batı ile yaşadığı yeni Soğuk Savaş döneminde yalnız kalmamak ve ekonomik ambargolardan etkilenmemek için farklı müttefikler arama çabalarının bir parçası. Özellikle BRICS ve ŞİÖ gibi uluslararası kuruluşlar üzerinden yürütülen işbirlikleri, Rusya’nın çok kutuplu bir dünya düzeni arayışını da yansıtıyor.
BATI İLE KAPANMAYAN UÇURUM
Rusya ve Batı arasındaki uçurum, sadece politik değil, kültürel ve dini alanlarda da derinleşiyor. Putin’in Çeçenistan ziyareti sırasında Kur’an-ı Kerim'e gösterdiği saygı, Batı ülkelerinde kutsal kitaplara karşı yapılan eylemlere bir tepki olarak yorumlanıyor. Bu ayrışma, Rusya’nın Doğu’ya yönelik politikalarını daha da belirgin hale getiriyor.
Putin’in Asya ziyaretleri, Rusya'nın Batı'dan bağımsız bir küresel güç olma yolunda attığı adımların bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.