TÜLAY CENGİZ- İzmir Barosu seçimlerinden sonra yeniden Baro Başkanı olan Avukat Sefa Yılmaz , 9 Eylül Gazetesi’nden Tülay Cengiz’in sorularını yanıtladı. Avukat Sefa Yılmaz’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle :

Hak, hukuk, adalet adına , hukukun yok edildiği , düşman hukukun uygulandığı bir ülkede, yeni bir ses, yeni bir soluk getirmek adına neler yapabilirsiniz?

Yaşar Kemal’in dediği gibi dağlar, insanlar, ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır. Ülkemde hukuka karşı sistemli bir saldırı var. İfade özgürlüğü ve toplumun haber alma hakkının önüne geçmek isteniyor. Bu durum ancak ve otoriter ve totaliter rejimlerde olur. Avukatın olmadığı yerde yurttaşın sesi olamaz. Avukatın sesini keser iseniz , yurttaşın sesi duyulmaz. Demokrasinin temeli savunmadır. Demokrasinin en temel göstergesi de hukukun üstünlüğüdür. Hukukun üstünlüğünden söz edebilmek için bağımsız ve tarafsız bir yargı gerekir.

Basın özgürsüzlüğü için neler söyleyeceksiniz?

-Basın üzerindeki baskılara şiddetle karşıyız. Demin de dediğim gibi ifade özgürlüğünün ve kişilerin haber alma hakkının önüne geçmek ancak otoriter ve totaliter rejimler de olur. 2016 yılından beri FETÖ dönemlerinde yapılanları ve onlardan öğrendiklerini şimdi yapmaya devam ediyorlar. Türkiye basını asla özgür değildir. Son çıkan Basın ve Dezenformasyon Yasası, şimdi gündeme getirdikleri yasal düzenleme, basın üzerinde oluşturulacak baskının hazırlıklarıdır. Dezenformasyon Yasası olarak adlandırdığımız son baskılar,  ifade özgürlüğünün ve toplumun haber alma hakkının önüne geçmek içindir. Bu da ancak otoriter ve totaliter rejimler de olur.

Sayın Yılmaz, ceza evlerindeki durum ve ülkenin bir cezaevine dönüştürülmesi için neler söyleyeceksiniz? Gezi direnişçisi Osman Kavala ile milletvekili seçildiği halde, serbest bırakılmayan Avukat Can Atalay’ın durumunu da değerlendirebilir misiniz?

Özgür Özel’e açılan 'Cumhurbaşkanına hakaret' davasında yetkisizlik kararı Özgür Özel’e açılan 'Cumhurbaşkanına hakaret' davasında yetkisizlik kararı

Ben de geziciyim. Hepimiz sokaktaydık . Gezi de direnene de , düşene de selam olsun.  Bugün o mücadeleyi veren yurttaşlar siyasi mahkum olarak cezaevinde tutuluyorlar. Can Osman Atalay, Osman Kavala ne yazık ki , onları son derece haksız, hukuka aykırı, düzmece deliller ile içeride tutmayı hedefliyor. Avukat Can Atalay,  ne yazık ki , hala siyasi tutsaktır. Gezi ve gezi direnişine katılanlara düşman hukuku uygulanmıştır. Nefret eden , kin duyan bir hukuk. Avukatlar da bu şiddetten en çok payını alan kesimdir. Son 20 yılda ,   500’den fazla avukat katledildi. Yargının kurucu , asli unsuru olan avukatlar ve avukatlık mesleği son derece itibarsızlaştırılmıştır. Bunun yerine Nas hukuku uygulayan ve bunu söyleyebilen bir anlayış ortaya çıkmıştır. Bizim mücadelemiz bunlarla.

Whatsapp Image 2024 11 15 At 17.03.13

82 ANAYASASI DARBE ANAYASASIDIR

Sayın Yılmaz , toparlarsak ülkemizde anayasa ve hukuka aykırı pek çok olumsuz gelişmeler yaşanmaktadır. Yürürlükteki anayasa ve çıkarılmak istenen yeni anayasaya ilişkin konuşmak isterdim.

82 Anayasa’sı darbe anayasasıdır. Sivil bir anayasa değildir. 177 maddeden oluşmuştur, 117 maddesi , 187 kez değiştirilmiştir. Yani zaten mecliste ve referandumda 82 Anayasası’nın 3/2 si değiştirilmiştir. 82 Anayasası çok özgür bir anayasadır demiyorum ancak yeni anayasa hazırlanacaksa ilk 4  maddeye asla dokunulmamalıdır. Yeni anayasa toplumsal barışı sağlayacak bir konsensüs taşımalıdır. Altını çizerek söylüyorum T.C’nin laik, demokratik , sosyal , hukuk devleti olduğu ilkesini içine alan ilk madde korunmalıdır.

Sayın Yılmaz , Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle yönetilen ülkemizde kadın ve çocuk istismarlarına ses çıkmazken , muhalif olan herkese , cezai yaptırım uygulanıyor.

Kadın ve çocuk istismarlarından sonra sergilenen cezasızlık politikalarına tamamen karşıyız. Hukuk bir sopa olarak kullanılamaz. Muhalif olan herkese , her söze , hukuk bir sopa olarak kullanıyorsa bağımsız ve tarafsız bir yargıdan söz edilemez. Bağımsız ve tarafsız bir yargı olmadığı gibi barolarda ekonomik olarak güçsüzleştirilmeye çalışılıyor. Dik duran , sesini çıkaran bir tek, barolar , bazı sendikal kuruluşlar ile bir avuç gazeteci kalmıştır. Eğitim , sağlık ,hukuk ve  yargı(tabi ki  kadınlar) bu ülkenin olmazsa olmazlarıdır. Bu 3 alanı itibarsızlaştırırsan , herkes kendi adaletini gerçekleştirmeye çalışır.

Bu durum neden yaşanıyor?

Tek adam rejiminin yansımaları her yerde görülüyor. Cumhurbaşkanı kendisi gibi düşünmeyen herkese bir Cumhurbaşkanı’nın asla söylemeyeceği cümlelerle karşılık veriyor. Sorun hukuk içerisinde çözülmelidir, bu şarttır.

Söyleşimizin sonuna geldik. Bu içten ve gerçekçi yanıtlarınız için gazetem ve kendi adıma teşekkür ediyorum , ancak son olarak Türk vatandaşlarının yaşadığı ‘’Hiçlik Duygusu’’ ile şu an ülkenin  içinde bulunduğu durumu da lütfen değerlendirir misiniz?

Yoksulluğu ortadan kaldıracaklarına , yoksul sayısının artışı ile övünen bir anlayış ile karşı karşıyayız. 20 yıl önce  , 500 bin insan  yoksulluk maaşı alırken şu an 5,5 milyon insana maaş veriliyor. 4 kişilik bir aile varsayarsak , 20 milyondan çok yoksula devlet desteği veriliyor. Yok sayılma ve kişilere karşı işlenen suçlar görmezden gelinince , yurttaş ta hiçlik duygusu gelişti. 15 bin doktor yurt dışına gitti. Neden gitti? Tabi ki hiçlik duygusu… Maalesef  akıl yürütmeyen ,okumayan, haklarını talep etmeyi bilmeyen bir gençlik kaldı geride.

Kaynak: TÜLAY CENGİZ