KAZİM BOZKURT/İzmir Kemalpaşa'da faaliyet gösteren Temel Conta fabrikasının önünde neredeyse bir yıldır sönmeyen bir mücadele ateşi yanıyor. Türk-İş’e bağlı Petrol-İş Sendikası'nda örgütlenerek anayasal hakları olan toplu iş sözleşmesi masasına oturmak isteyen işçiler, işverenin uzlaşmaz tavrı nedeniyle tam 337 gündür grevde. Fabrika kapısında kurdukları çadırda gece gündüz demeden haklarını arayan, büyük çoğunluğunu kadınların oluşturduğu işçiler, sadece ekonomik talepler için değil, aynı zamanda sendikal haklarının tanınması ve onurlu bir çalışma yaşamı için direniyor. Bu süreçte defalarca çağrı yapmalarına rağmen işveren yönetimi toplu sözleşme masasına gelmeyi reddederken, işçiler mücadelelerini hem fabrika önünde hem de hukuk zemininde sürdürmeye devam ediyor.
‘Grev kırıcılığı’ davası bugün görüldü
Direnişin 337. gününde işçiler, soluğu İzmir Adliyesi'nde aldı. Grevin başladığı ilk günden itibaren işverenin içeriye başka işçiler alarak üretimi devam ettirdiğini ve yasa dışı bir şekilde "grev kırıcılığı" suçu işlediğini iddia eden sendika, bu eylemin durdurulması için iş mahkemesinde dava açtı. Duruşma öncesi adliye önünde toplanan işçilere seslenen Petrol-İş Sendikası Genel Merkez Avukatı İrfan Taşkın, hukuki süreçteki zorluklara dikkat çekti. Taşkın, "Bu ülkede işverenin hukuka aykırı eylemlerini, özellikle de grev kırıcılığını tespit ettirmek deveye hendek atlatmaktan çok zor" dedi. Çalışma Bakanlığı müfettişlerinin iki kez işverenin grev kırıcılığı yaptığını tespit edip idari para cezası kesmesine rağmen, ceza davasının bir yıldır açılmadığını ve iş mahkemesindeki davanın da henüz sonuçlanmadığını belirtti. Avukat Taşkın, tüm bu olumsuzluklara rağmen en büyük başarının, işçilerin ilk günkü kararlılıkla grevlerine devam etmesi olduğunu vurguladı.
Sendikadan işverene son uyarı: Ya masa ya bertaraf olacaksınız
Adliye önündeki açıklamalarda en sert tepki ise Türk-İş 3. Bölge Başkanı Hayrettin Çakmak'tan geldi. "Artık yeter, bıktık" diyerek sözlerine başlayan Çakmak, işvereni bir an önce toplu sözleşme masasına oturmaya çağırdı. Çakmak, "Masaya oturmadıkları takdirde işçiyi yıldıracağını düşünüyorlar ama adaletin kapısından sesleniyoruz: Ya masaya gel, bu işi bitirelim ya da sonu nereye varırsa varsın mücadeleyi sürdüreceğiz. Ya bu masaya oturacaksınız ya da bertaraf olacaksınız. Çünkü teslim olmayacağız" diyerek işverene net bir mesaj gönderdi. Sendikal mücadele vererek suç işlemediklerini, anayasal haklarını kullandıklarını belirten Çakmak, adliye koridorlarında sürünmek değil, çalışıp üretmek istediklerini haykırdı.
‘Bu ülkede bir sınıf kavgası var’
Eylemin ve direnişin sembol isimlerinden biri haline gelen Petrol-İş Sendikası Temel Conta baş temsilcisi Sinem Kaya ise yaptığı dokunaklı konuşmayla mücadelenin sadece bir hak arayışı değil, aynı zamanda bir onur ve varoluş kavgası olduğunu gözler önüne serdi. "İşçinin alın teri kutsal diyen çok ama o alın terinin hakkını veren yok" diyen Kaya, Türkiye'de sendikasızlaştırma, grev kırıcılığı ve emeğin yağmalanmasına karşı direndiklerini söyledi. Kaya, "Herkes bilsin ki; bu ülkede bir de sınıf kavgası var, mücadele var, inat var, umut var. Ve biz varız! Direnen işçiler var. Biz var oldukça bu topraklarda emeğin yağmasına, sendikasızlaştırmaya, işveren cinayetlerine, hukuksuzluğa karşı mücadele de var olmaya devam edecek" sözleriyle dayanışma ve kararlılık mesajı verdi. İzmir Baro Başkanı Avukat Sefa Yılmaz'ın da destek verdiği işçilerin davası, 8 Ocak'ta görülmeye devam edecek.
İzmir Barosu’ndan direnişe tam destek
Temel Conta işçilerinin adalet arayışına en güçlü desteklerden biri de İzmir Barosu'ndan geldi. Duruşmayı takip etmek ve işçilerin yanında olmak için adliyeye gelen İzmir Baro Başkanı Avukat Sefa Yılmaz, Türkiye'deki adalet sistemine yönelik çarpıcı eleştirilerde bulundu. "Bu ülkede artık hukukun üstünlüğünden, adaletten bahsetmek mümkün değil" diyen Yılmaz, direnen işçilerin sadece bir ücret değil, onurlu, adil ve adaletli bir yaşam talep ettiğini vurguladı. Yılmaz, "Hani diyorlar ya ‘Yaşam kutsal’ diye; kutsal olan yaşamın kendisi değil, onurlu bir yaşamdır. Kutsal olan adil ve adaletli bir yaşamdır. Bunları yeniden yaşamak ve kazanmak için yan yana, omuz omuza ve örgütlü mücadele etmek zorundayız" şeklinde konuştu. Örgütlü mücadelenin kazanamayacağı hiçbir şey olmadığını belirten Baro Başkanı, "İzmir Barosu her zaman emekten ve ezilenden yanadır; doğrunun, adaletin, hukukun üstünlüğünden yanadır" diyerek işçilerin hukuk mücadelesinde sonuna kadar yanlarında olacaklarının güvencesini verdi.