Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Bütçe İzleme Bülteni'nin beşinci sayısını yayımlayarak Türkiye ekonomisi için endişe verici bir tablo çizdi. TEPAV Bütçe İzleme Bülteni’nin 2024 yılına dair değerlendirmesinde, Merkezi Yönetim Bütçesi (MYB) açığının 2023 yılına göre yüzde 52,6 gibi ciddi bir oranla artış gösterdiği belirtildi. Bütçe açığındaki bu rekor yükseliş, Türkiye ekonomisinin mali disiplin açısından zorlu bir dönemden geçtiğine işaret ederken, gelecekteki ekonomik istikrar ve sürdürülebilirlik açısından kaygı verici sinyaller veriyor.

Vergi gelirleri harcamaları geride bıraktı

Bültene göre, 2024 yılında vergi gelirlerindeki artış, bütçe harcamalarındaki artışı geride bırakmış durumda. Bu durum, devletin vergi toplama performansının nispeten iyi olmasına rağmen, bütçe açığının rekor seviyeye ulaşmasının daha çok harcamalardaki artıştan kaynaklandığını gösteriyor. Ancak TEPAV, enflasyon ve büyüme oranlarının hedeflerden önemli ölçüde sapmasının, bütçe gerçekleşmelerine de olumsuz yansıdığını vurguladı. Özellikle büyüme ve enflasyon hedeflerindeki sapmaların bütçedeki öngörüleri de etkilemiş olması, bütçe açığının daha da büyümesine neden olmuş olabilir.

Mali duruş güçlenmeli, enflasyonla mücadeleye destek verilmeli

TEPAV raporu, 2024 yılında GSYH’ye oranla yüzde 4,8 seviyesinde gerçekleşen bütçe açığının, maliye politikasının enflasyonla mücadeleye yeterince destek vermediğini gösterdiğini belirtiyor. Bültene göre, bütçe harcamalarındaki katılık, ertelenen kamu harcamaları ve sınıra dayanan vergi performansı nedeniyle, 2025 yılında hedeflenen yüzde 3'lük bütçe açığına ulaşılabilmesi için güçlü bir mali duruş sergilenmesi gerekiyor. Bu da önümüzdeki dönemde kamu harcamalarında kısıtlamaya gidilebileceği ve vergi politikalarında değişiklikler yapılabileceği anlamına geliyor.

Vergi dışı gelirlerdeki artış geçici çözüm oldu

Bütçedeki gelirlere katkı sağlayan en önemli kalemin, vergi dışı gelirlerde gerçekleşen tek defalık nitelikteki artış olması dikkat çekti. Bu artışın, Hazinenin faiz gelirlerindeki yüksek dönemsel artış, idari ve vergi para cezaları ile alınan bağış ve yardımların etkisiyle sağlandığı belirtiliyor. Ancak TEPAV, bu artışın sürdürülebilir olmadığına ve bütçe gelirlerini kalıcı olarak artırmayacağına dikkat çekerek, bütçenin esas olarak vergi gelirleriyle desteklenmesi gerektiğini vurguluyor.

Bakan Şimşek: Türkiye'nin manşetlerde olmasını beklemiyoruz Bakan Şimşek: Türkiye'nin manşetlerde olmasını beklemiyoruz

Son 20 yılın en düşük vergi performansı

TEPAV raporu, enflasyonun vergi gelirlerini artırıcı etkisine rağmen, 2024 yılına ait yapısal vergi düzenlemelerinin sınırlı kalması ve bazı vergi kalemlerindeki düşük performans nedeniyle, vergi gelirlerinin bütçe ve Orta Vadeli Program (OVP) hedeflerinin altında kaldığını ortaya koydu. 2024 yılının, son 20 yılın en düşük vergi performansına sahip yılı olması, vergi sisteminin etkinliği ve vergi politikalarının gözden geçirilmesi gerekliliğini gösteriyor.

Sosyal yardım bütçelerinde reel azalma

Bütçedeki harcamalarda en büyük artışın cari transferler kaleminde yaşanmasına rağmen, sosyal koruma ve yoksullukla mücadele bütçelerinde reel olarak azalma yaşanması dikkat çekti. 2024 yılında sosyal koruma harcamaları, toplam bütçe harcamalarının sadece yüzde 4,2’sini oluşturdu. Seçim sonrası dönemde sosyal koruma ve yoksullukla mücadeleye ayrılan bütçe kaynaklarının reel olarak azalması, sosyal devlet ilkesi açısından endişe verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Yoksullukla mücadele bütçesi yetersiz
TEPAV raporuna göre, 2024 yılı itibarıyla, özellikle hane halkına yapılan transferlerin payı azaldı. Tarımsal destekleme ödemelerinin ise enflasyonun ve genel artış oranlarının altında kaldığı ifade edildi. Bütçede doğrudan yoksullukla mücadeleye ayrılan kaynakların, toplam bütçenin yalnızca yüzde 2,5'ine denk gelmesi ve bu oranın oldukça düşük seviyelere gerilemesi, yoksullukla mücadele konusunda yetersiz kaynak ayrıldığı ve sosyal yardımların etkinliğinin azaldığı şeklinde yorumlandı. TEPAV'ın bu tespitleri, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal politikalarında yoksullukla mücadeleye daha fazla öncelik verilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Editör: Kazim Bozkurt