TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, İnciraltı Planlarının yeniden gündeme gelmesiyle ilgili bir açıklama yayınladı. Her seçim öncesi aynı konunun gündeme gelmesine tepki gösteren TMMOB'un yazılı açıklaması şöyle: "TMMOB, uzun yıllardır İnciraltı bölgesine ilişkin kurum/kuruluş, siyasi partiler ve sermaye çevrelerinin kamu yararını dışlayan rant odaklı girişimlerine karşı bilimsel bilgiler doğrultusunda Anayasa, kanun ve yönetmeliklerin meslek odalarına tanımladığı görev ve yetkiler kapsamında halkın ve doğanın ortak yararı için mücadelesine devam etmektedir. Plansız programsız, ‘ben yaptım oldu’ anlayışıyla, kamu yararı ve hukuk ilkelerini hiçe sayan ve ranta hizmet eden politikalara da her zaman karşı çıkmıştır. Bu karşı çıkışlarda bilimi temel almış, bireysellikten uzak, çiftçinin, köylünün ve kırsalın, kentin ve kentlinin yararına tüm projelerin yanında yer almış, yaşama geçmesinde çaba harcamıştır. İnciraltı, Üçkuyular Vapur İskelesinden başlayan İzmir – Çeşme Otoyolunun kuzeyinde kalan yaklaşık 8500 dekarlık "yoğun tarımsal faaliyetin yapıldığı" bir alandır. Bu alandaki tarımsal faaliyetler arasında; narenciye bahçeleri, örtüaltı (sera) tarımı ve çeşitli meyve bahçeleri yer almaktadır. Kentimizin batı gelişme aksında bulunan içinde bir lagün gölü de bulunan doğal, estetik, turistik, kültürel ve ekonomik anlamda önemli değerler içeren İnciraltı, kent için en önemli açık ve yeşil alan olma özelliğine sahip bölgesi konumundadır. Bu bölgenin mevcut sorunlarının çözümü için acil plan kararlarının alınması gerekliliği herkesçe hemfikir olunan bir konu olmakla birlikte yapılaşmaya ve betonlaşmaya onay veren plan kararlarının değil; bugün ve gelecekte İnciraltı’nın özelliklerini ve geçmiş ile ilişkisini koruyan ve süreklilik gösteren planlama kararlarının yaşama geçirilmesi temel amaç olmalıdır.
'YASAYA UYGUN DEĞİL'
Bu kapsamda; Planlama yapılmak istenen alan "Mutlak Tarım Arazisi" ve "Dikili Tarım Arazisi"dir. Tarım ve Orman Bakanlığınca hazırlanan son etüt raporlarında bu alan aynı şekilde geçmektedir. Bu yüzden tarımsal amaç dışında ne çeşit bir uygulama olursa olsun kullanımı yasalara uygun değildir. Bir alanın tarım dışına çıkarılması şartları kanunlarda belirtilmiştir. Sadece bölgede alternatif bir alanın olmaması ve kamu yararı olması gerekçeleri ile tarım dışına çıkarılabilir. Bölge için tarım dışı kullanıma dönük henüz onay almış bir "Kamu Yararı Kararı" yoktur. Buna karşın belli bir kesimin faydalanmasına yönelik turizmin kamu yararı sayılması bölgenin tarihsel geçmişine, bilimsel ve sosyolojik kriterlerine de aykırıdır. Alanın kuzeyindeki doğal sit alanı ile güneyindeki kentsel alan arasında tampon görevi görmekte, kentsel kullanımların sulak alan üzerindeki etkilerini düşürmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında ve Toprak Koruma Kanunda mevcut tarımsal alanların üretim özelliklerini korumak ve iyileştirmek devletin ve kurumlarının sorumluluğu olarak tanımlanmaktadır. 2006 yılından bu yana tarımsal bir alan olan bölgede tarımı etkileyecek uygulamaların yapılmasına izin verenler ve bölgenin toprak özelliklerinin iyileştirilmesi için görevlerini yerine getirmeyenler için de sürecin özel olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Alanın olası bir toprak veya su kalitesindeki bozunumunda, Toprak ve Su Islah projeleri ile rahatlıkla bunun önüne geçilebilir. İklim değişikliği dahil olmak üzere tarımsal arazilerin korunması ve iyileştirilmesi devletin ilgili kurumlarının sorumluluğu altındadır. 2006 yılından beri vurguladığımız gibi bölgenin doğal niteliklerini ve ekolojik hassasiyetlerini dikkate alarak, yapılaşmayı düşünmeden düzenlenmesi temel ilke olmalıdır. Bölge geneli jeolojik açıdan yoğun fay kırıklarına ve yapılaşma için uygun olmayan bir alt yapıya sahiptir. Bu sebeple bölgeyi, yoğun ya da seyrek olsun bir şekilde yapılaşmayı hedefleyen gizli rant hesaplaşması için manivela olarak kullanmak isteyenlere izin verilmemelidir. Bölgedeki kaçak yapılaşmalar, alanın yapılaşmaya açılması için gerekçe gösterilmektedir. Yasal dayanaktan yoksun uygulamalar planlamaya atlık teşkil edemez, mevzuatın kurumlara tanımladığı görev ve yetkiler kapsamında aykırı tüm uygulamalar ivedilikle kaldırılmalıdır. Siyasilerden beklenen kendi istekleri doğrultusunda kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerini yorumlamamaları ve halka beyanat verirken de çarpıtmadan sunmalarıdır.
'İZMİR'İN VAZGEÇİLMEZ YEŞİLİDİR'
Tarım İl Müdürlüğü`nün bölgedeki tarımsal faaliyetler ile yaptığı çalışmalar sürekli olarak kurumun kendi haber ve paylaşımlarında görülmektedir. Marjinal Tarım Arazisi olarak sınıflandırılan bölge uluslararası anlaşmalarla koruma altına alınmış sulak alan olan Doğal Sit Alanıdır. İnciraltı Türkiye`nin 3. büyük kenti olan ve yeşil alan bakımından sıkıntılı olan İzmir için vazgeçilmez bir yeşil alandır. Alanda yapılacak her müdahale bölgenin bütünsel koruma anlayışından uzaklaşılarak bitişiğinde bulunan İnciraltı Kent Ormanı ve İnciraltı lagünü için bir tehdit oluşturacaktır. Bölgedeki sulak alanlar (lagünler) su dengesini koruyan birer tampon niteliği taşımaktadır. Bu hassas dengenin yapılaşma ile daha çok bozulacağı bir gerçektir. Bu durumda olası baskınlar bölge için ciddi tehdit oluşturacak noktaya gelecektir. Tarım arazileri ve sulak alanlar üzerine yapılan yapılar nedeniyle henüz yaralarını saramadığımız deprem gerçeğinin İzmir için de var olması ve ısrarla tarım alanlarına yapılaşma istenmesi yaşadığımız afetlerden ders çıkarılmadığını göstermektedir. Tarım, doğa, planlama, mühendislik bilimi görmezden gelinerek turizm odaklı rant hedefi ile İzmir için eşsiz bir değer olan İnciraltı’nın tahribine izin verilemez. İnciraltı’nın tarımsal potansiyeli dikkate alınarak, bölgedeki hak sahiplerinin sürdürülebilir bir şekilde arazilerinden gelir elde edebilecekleri bir uygulama kararında TMMOB`a bağlı odalar olarak tüm desteği vereceğimizi, ancak bölgede yapılacak ranta yönelik tüm uygulamaların da karşısında mücadeleyi kamu yararı, kent ve İzmirli yurttaşlarımız için büyüteceğimizi kamuoyu ile bir kez daha paylaşıyoruz. Siyasi partilerin adaylarını, kentin korunması gereken alanları üzerinden rant yarışına girmek yerine başta depremsellik olmak üzere kentimizin hali hazırda sahip olduğu diğer ivedi sorunlarına kamu yararı çerçevesinde çözümler için çaba harcamaya davet ediyoruz. Sonuç olarak; faili kim olursa olsun, Anayasa’nın 135. maddesinde TMMOB’a tanımlanan yetki ve görevler kapsamında halkımızın geleceğini tehlikeye atacak hiçbir kent suçuna karşı sessiz kalmayacak, toplumun ortak yararı için mücadelemize inatla devam edeceğiz.