9 Eylül Gazetesi'nden Utku Çelik'in yaptığı habere göre: TÜRK-İŞ Konfederasyonu, ülke genelindeki geçim sıkıntısına dikkat çekmek ve çözüm taleplerini dile getirmek amacıyla "Zordayız Geçinemiyoruz, Vergide Adalet İstiyoruz!" eylemini başlattı. İzmir'de TÜRK-İŞ 3. Bölge Temsilciliği önünde yapılan basın açıklamasında, yüksek enflasyon, düşük ücretler ve adaletsiz vergi sistemi eleştirildi. 

"HER ŞEYE HER GÜN ZAM GELİYOR"

Basın açıklamasını okuyan Türk-İş Ege Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak yüksek kiralara isyan ederek "İnsanlar, yüksek kiralar sebebiyle sağlıksız ortamlarda yaşamak zorunda kalıyor. Markete, pazara, temel tüketim ürünlerine, tepeden tırnağa her şeye her gün zam gelmeye devam ediyor. Geçen ay elektrik fiyatına, bu ay da doğalgaza yüzde 38 zam geldi. Önümüzdeki ay okullar açılacak. Eğitim masrafları altından kalkılamaz bir hal aldı. Anneler, babalar "Çocuğumuzu okula nasıl göndereceğiz?" diyor. İşçiler çocuklarının eğitim masraflarını şimdiden kara kara düşünüyor. Yılbaşından günümüze kadar iğneden ipliğe her şeyin fiyatı 2 katına çıkarken, işçinin, emeklinin, yoksulun geliri yerinde saydı." ifadelerini kullandı.

"İŞÇİNİN ALIM GÜCÜ HIZLA DÜŞMEKTE"

Açıklanan enflasyon oranlarının kabul edilebilir olmadığını belirten Çakmak "Yaşanan enflasyon ile açıklanan enflasyon arasında uçurum vardır. İşçilere, emeklilere yapılan düşük zamlar, her geçen gün yoksulu daha da yoksul hale getirmektedir. İşçinin alım gücü hızla düşmektedir. İşçilerin milli gelirden aldığı pay azalırken, işverenlerin payı her geçen gün artmaktadır. Ülkemizde gelir adaleti hızla bozulmaktadır. Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde Avrupa'da birinci, dünyada 28. sıradadır. Gerçek enflasyon oranları açıklanmazsa bu eşitsizlik daha da artacaktır." dedi.

"İŞÇİLERDEN FEDAKARLIK BEKLENMEMELİ"

İşçilerin enflasyonun yükselmesinde hiçbir sorumluluğu olmadığını hatırlatan Çakmak "İşçilerin enflasyonu düşürmek için de fedakârlık etmesi beklenmemelidir. Bu nedenle Tasarruf Tedbirleri Genelgesi ile çalışanın servis ve diğer haklarının kaldırılması kabul edilemez. Servis ve diğer haklar toplu iş sözleşmesi ile elde edilmiş kazanımlardır. Bunun genelgeyle ortadan kaldırılması, başta Anayasa'nın ilgili hükümleri olmak üzere, ILO normlarına ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Tasarruf, çalışanın servis ve diğer haklarının elinden alınarak değil, kamuda israfın engellenmesi ile sağlanmalıdır. İşçiler enflasyonun nedeni değil, mağdurudur. Enflasyonun bir an önce gerçek seviyesinde açıklanması için gerekli adımlar atılmalıdır.Kazançları oranında vergi ödemeliler. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmalıdır. Gelir vergisi tarife basamakları ve oranları acil olarak güncellenmelidir. Ücretliler için düzenlenen gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi 2024 yılı için 110 bin TL olarak belirlenmiştir." ifadelerine yer verdi.

Kadınların girişimiyle 3 bin 500 yıllık Hitit keteni tekstil endüstrisine kazandırılacak Kadınların girişimiyle 3 bin 500 yıllık Hitit keteni tekstil endüstrisine kazandırılacak

"İŞÇİLERİ İKİNCİ VERGİ DİLİMİNE GİRİYOR"

İkinci vergi dilimine girmeyen işçilerin günümüzde ikinci vergi dilimine girdiğini hatırlatan Çakmak "Yılda fazladan bir buçuk aylık ücretini vergi olarak ödemektedir. Gelir vergisi tarifesi ilk basamağı, geçmiş yıllarda olduğu gibi, brüt asgari ücretin 12 katından az olmamalıdır. İşçi ücretlerinin üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır. İşçiler hem kaynaktan kesilen doğrudan vergi hem de harcamalar yoluyla dolaylı vergi ödemektedir. İşçiler üzerindeki doğrudan ve dolaylı vergiler azaltılmalıdır. Gelir vergisi oranı bütün işçiler için yüzde 15'te sabitlenmelidir. İşçilerin sosyal haklarından vergi kesilmemelidir." şeklinde konuştu.

"KAMU TOPLU İŞ SÖZLEŞMELERİNDE ADALETSİZLİK!"

Toplu İş Sözleşmelerine değinen Çakmak "2023 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü kapsamında imzalanan toplu iş sözleşmelerinin birçoğunun yürürlük başlangıç tarihleri farklıdır. Enflasyonun yüksek olması sebebiyle, sözleşme başlangıç tarihleri arasındaki bir aylık zaman farkı dahi ücret zammı açısından sorun olmaktadır. Enflasyon hareketlerinin çok fazla olduğu bu ekonomik ortamda, çerçeve protokolü imzalanırken ücretler arasında sağlanan denge bozulmaktadır. Çerçeve protokol kapsamındaki işçileri doğrudan etkileyen bu sorun, iş yerlerinde huzursuzluğa yol açmaktadır. Bu sorun, çalışma barışını ve üretimi olumsuz noktaya taşıyabilecek niteliğe dönüşmektedir. Ek çerçeve anlaşma protokolünün acilen yerine getirilmesini isteyen TÜRK-İŞ "Söz konusu protokolde, yürürlük başlangıç süresi 1 Şubat ve ilerleyen aylarda olan toplu iş sözleşmelerindeki ücret zammı oranının, yürürlük başlangıç süresi Ocak ayı olan toplu iş sözleşmelerinde uygulanan yüzde 24,73 zam oranından düşük olmayacak şekilde düzenleme yapılması gerekmektedir." açıklamasını yaptı.

"REFORMLAR YETERLİ DEĞİL"

Çakmak, sosyal güvenlik sisteminin sorunlarına çözüm bulunması gerektiğini belirterek "Geçmiş yıllarda reform adı altında yapılan düzenlemeler sistemi içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Bu reformlar yapılırken "kara delik" olarak ifade edilen sosyal güvenlik sistemi açıklarının kapatılacağı beyan edilmiştir. Söz konusu açıkları kapatmak için Sosyal Güvenlik Kurumu'nun giderlerinin azaltılması hedeflenmiştir. Bu hedef doğrultusunda emekli aylıkları hesaplama sistemi değiştirilmiştir. Emekli aylıkları bu düzenlemelerle hızla azalmaya başlamıştır. Maalesef günümüzde emekli aylığı ile geçinmek imkânsız hale gelmiştir.Ancak Sosyal Güvenlik Kurumu'nun açıkları kapanmamış, daha da artmıştır. Değişen emekli aylığı hesaplama sisteminde işçinin ortalama kazancına enflasyon ve milli gelirdeki büyümenin yüzde 30'u eklenmektedir. Bu nedenle emekli aylığının miktarının belirlenmesinde enflasyon oranı çok önemli hale gelmektedir. Enflasyon hareketlerinin çok yüksek olması sebebiyle, aynı iş yerinde aynı dönemde çalışan iki işçiye emekli aylığı başvuru tarihleri farklı olduğu için farklı aylık bağlanabilmektedir.Bu sebeple enflasyon farkının yüksek olduğu bu dönemde, 2024 yılı içerisinde emekli aylığı talebinde bulunanların emekli aylıkları, 2025 yılında başvuracaklara göre daha fazla olacaktır. Bu durum birçok işçinin emeklilik başvurusu yapmasına sebep olmaktadır. Nitelikli çalışanlar oluşacak fark sebebiyle emekli olmayı tercih etmektedir. Bu mağduriyetin yaşanmaması için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır." şeklinde konuştu.

"KIDEM TAZMİNATINA DOKUNDURMAYIZ!"

Kıdem tazminatının emeği ile geçinen işçilerin emeklilik zamanında güvencesi olduğunu belirten Çakmak "İşçiler geçmiş yıllarda kıdem tazminatları ile iyi kötü bir ev alabilmekte, hatta çocuklarını evlendirebilmekteydi. Bu sebeple yıllarca kıdem tazminatına her el uzatıldığında, meydanlarda "kızımın çeyizine, oğlumun düğün parasına dokundurtmayız!" dedik. TÜRK-İŞ olarak bu güne kadar kıdem tazminatına dokundurtmadık. Ancak işçiler bugün kıdem tazminatı ile ev almak bir yana, borçlarını ödeyemez hale geldi. Kıdem tazminatı tavanı uygulaması işçilerin mağduriyetini her geçen gün artırdı. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için kıdem tazminatı tavan miktarının brüt asgari ücretin 7,5 katı olması gerekmektedir." ifadelerine yer verdi.

"TÜRK-İŞ OLARAK MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK!"

Çakmak, işçiler ve emekliler için sonuna kadar mücadele edileceğini söyleyerek "Çalışanın, emeklinin hakkını arıyoruz. Sokaktaki enflasyonu en iyi biz biliyoruz. Üyelerimiz başta olmak üzere tüm emekçilerin taleplerini dile getiriyoruz. Emeğimizin karşılığı olan gelirimizin, enflasyon verilerine kurban edilmesine karşı açık bir tavır alıyoruz. Bir kez daha belirtiyoruz! Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, adaletsiz vergi sistemi, işsizlik, kayıtdışı istihdam, güvencesiz çalıştırma sorunları altında ezilmeyeceğiz. Bozulan ekonominin bedelini biz ödemeyeceğiz. 696 sayılı KHK ile kadroya giren işçilerin kanundan doğan haklarını aramaya devam edeceğiz. KİT'lerde ve kamuda taşeron işçilik sona erene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Örgütlenmenin önündeki engelleri tek tek aşacağız. Yaşasın TÜRK-İŞ! Yaşasın ekmek, barış ve özgürlük mücadelemiz!" ifadelerini kullandı.

Kaynak: HABER MERKEZİ