Türkiye'deki girişimlerin dijital dönüşüm yolculuğunu mercek altına alan Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) "Girişimlerde Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması, 2025" sonuçları, şirketlerin teknolojiyle kurduğu ilişkiye dair çarpıcı bir ikilemi ortaya koydu. Araştırmaya göre, Türk şirketleri dijital dünyada "görünür" olma konusunda önemli bir yol kat etmiş durumda. İşletmelerin yarısından fazlası artık bir web sitesine sahip ve sosyal medyayı aktif olarak pazarlama ve iletişim aracı olarak kullanıyor. Ancak bu parlak vitrinin arkasında, dijitalleşmenin en kritik ve gelir getirici unsurları olan e-ticaret ve yüksek hızlı internet altyapısında alarm verici bir yavaşlık gözlemleniyor. Bu durum, Türk girişimlerinin dijital dönüşümü henüz tam anlamıyla bir iş yapış biçimi olarak içselleştiremediğini, daha çok bir "imaj" ve "görünürlük" aracı olarak kullandığını gösteriyor.
Dijital vitrinler parlıyor: Web sitesi ve sosyal medya kullanımı tırmanışta
TÜİK'in 2025 yılı verilerine göre, Türkiye'de en az 10 çalışanı olan girişimlerin dijital dünyadaki en temel kimliği olan web sitesi sahipliği oranı, geçen yıla göre önemli bir artış gösterdi. 2024 yılında yüzde 51,8 olan bu oran, 2025'te yüzde 56,5'e yükseldi. Bu artış, şirketlerin artık online bir varlığa sahip olmanın gerekliliğini anladığını gösteriyor. Ancak detaya inildiğinde, dijital uçurum kendini net bir şekilde belli ediyor. Şirket ölçeği büyüdükçe, web sitesi sahiplik oranı da dramatik bir şekilde artıyor. 250 ve üzeri çalışanı olan büyük ölçekli girişimlerin yüzde 92,5'i bir web sitesine sahipken, bu oran 50-249 çalışanı olan orta ölçekli girişimlerde yüzde 73,1'e, 10-49 çalışanı olan küçük ölçekli girişimlerde ise yüzde 52,4'e düşüyor. Yani küçük işletmelerin neredeyse yarısı, hala dijital dünyada bir adrese sahip değil.
Asıl patlama ise sosyal medya kullanımında yaşandı. 2021 yılında sadece yüzde 34,6 olan sosyal medya kullanım oranı, dört yıl gibi kısa bir sürede büyük bir sıçrama yaparak 2025'te yüzde 55,2'ye ulaştı. Bu, her iki şirketten birinin artık Facebook, Instagram, X, LinkedIn veya TikTok gibi platformlarda aktif olarak yer aldığı anlamına geliyor. Tıpkı web sitesi sahipliğinde olduğu gibi, sosyal medya kullanımında da büyük şirketler başı çekiyor. 250 ve üzeri çalışanı olan büyük girişimlerin yüzde 83,4'ü sosyal medyayı kullanırken, bu oran KOBİ'lerde (10-49 çalışan) yüzde 52,8'de kalıyor. Bu veriler, şirketlerin müşteriyle bağ kurmak ve marka bilinirliği yaratmak için sosyal medyanın gücünü keşfettiğini, ancak bu potansiyeli kullanma becerisinin şirket ölçeğiyle doğru orantılı olarak arttığını gösteriyor.
E-ticaret potansiyeli henüz tam kullanılmıyor
Şirketlerin dijital vitrinlerini parlatmadaki bu başarısı, ne yazık ki e-ticaret rakamlarına aynı ölçüde yansımıyor. Araştırmaya göre, 2024 yılı itibarıyla internet veya diğer elektronik ağlar üzerinden e-satış yapan girişimlerin oranı sadece yüzde 13,6'da kaldı. Sosyal medya kullanım oranının yüzde 55'i aştığı bir ortamda, e-ticaret oranının bu kadar düşük kalması, şirketlerin online varlıklarını satışa dönüştürme konusunda ciddi bir zaafiyet yaşadığını ortaya koyuyor. "Beğen" butonuna tıklatmayı başaran şirketler, "satın al" butonuna tıklatma konusunda aynı başarıyı gösteremiyor.
Bu alandaki dijital uçurum da oldukça derin. Büyük ölçekli (250+ çalışan) girişimlerin yüzde 26,5'i e-satış yaparken, bu oran küçük ölçekli (10-49 çalışan) girişimlerde yüzde 12,9'a düşüyor. E-satışta bayrağı ise yüzde 38,6'lık oranla "konaklama ve yiyecek hizmeti" sektörü taşıyor. Online otel rezervasyonları ve yemek sipariş platformlarının yaygınlığı, bu sektörün e-ticarete adaptasyonunu hızlandırmış durumda. İlginç bir diğer bulgu ise, şirketlerin e-ticaret için kendi altyapılarını kurmak yerine, mevcut pazar yerlerini tercih etme eğilimindeki artış. 2024'te web satışı yapan girişimlerin yüzde 80,4'ü farklı girişimlerin satış yapabildiği online pazar yerlerini (Trendyol, Hepsiburada vb.) kullanırken, sadece yüzde 51,6'sı kendi web sitesi veya mobil uygulamasını kullandı. Bu oranlar 2020 yılında sırasıyla yüzde 69,7 ve yüzde 70,3 idi. Bu değişim, şirketlerin kendi e-ticaret operasyonlarını yürütmenin karmaşıklığı ve maliyetinden kaçınarak, hazır platformların kolaylığına yöneldiğini gösteriyor.
Hızlı internet lüks kalmaya devam ediyor
Dijitalleşmenin temel taşı olan hızlı ve kesintisiz internet erişimi, Türk şirketleri için hala bir lüks olmaya devam ediyor. Araştırmaya göre, 2025 yılında sabit hat internet bağlantısı kullanan girişimlerin sadece yüzde 8,6'sı 1 Gbit/s ve üzeri hızda ultra hızlı internet kullanabiliyor. Girişimlerin yarıdan fazlası (yüzde 54,8) ise hala 100 Mbit/s'den daha düşük hızlarda internet bağlantısına mahkum durumda. Yüksek hızlı internet altyapısındaki bu yetersizlik, bulut bilişim, büyük veri analizi, yapay zeka gibi ileri teknolojilerin benimsenmesinin önündeki en büyük engellerden birini oluşturuyor. Hızlı ve güvenilir bir internet bağlantısı olmadan, şirketlerin tam anlamıyla bir dijital dönüşüm yaşaması ve küresel rakipleriyle rekabet etmesi oldukça zor görünüyor.
Kurumsal yazılımlarda ve bulutta büyükler önde
Şirketlerin operasyonel verimliliğini artıran kurumsal yazılımların kullanım oranları da dijital olgunluk seviyesine dair önemli ipuçları veriyor. 2025 yılı itibarıyla girişimlerin sadece yüzde 28,3'ü Kurumsal Kaynak Planlaması (ERP), yüzde 12,0'ı Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM) ve sadece yüzde 6,5'i İş Zekası (BI) yazılımlarını kullanıyor. Özellikle müşteri ilişkilerini ve veri analizini yöneten CRM ve BI yazılımlarının bu denli düşük oranlarda kalması, pek çok şirketin hala veri odaklı karar alma kültüründen uzak olduğunu gösteriyor. Bu alandaki makas ise devasa boyutlarda. 250'den fazla çalışanı olan büyük şirketlerde ERP kullanım oranı yüzde 76,5 iken, KOBİ'lerde bu oran yüzde 23,6'ya düşüyor. Benzer bir tablo, son yılların en önemli teknoloji trendi olan bulut bilişim kullanımında da görülüyor. Ücretli bulut bilişim hizmeti kullanım oranı genel ortalamada yüzde 20,4 iken, bu oran büyük girişimlerde yüzde 54,3'e çıkıyor, KOBİ'lerde ise yüzde 17,3'te kalıyor. Bu veriler, dijitalleşmenin getirdiği verimlilik ve rekabet avantajından en çok büyük şirketlerin faydalandığını, KOBİ'lerin ise bu yarışta geride kaldığını net bir şekilde ortaya koyuyor.
Yeşil dönüşümün dijital ayak sesleri
TÜİK araştırması, dijitalleşmenin sadece verimlilik ve satışla ilgili olmadığını, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik konusunda da bir araç olarak kullanılmaya başlandığını gösteren ilginç veriler sunuyor. Araştırmaya göre, girişimlerin yüzde 17,1'i enerji tüketimini azaltmak amacıyla bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) çözümlerini kullanıyor. Bu oran, büyük şirketlerde yüzde 45,0'a kadar çıkıyor. Ayrıca, elektronik atık yönetimi konusunda da şirketlerin farklı yaklaşımları olduğu görülüyor. Girişimlerin yüzde 37,5'i artık kullanılmayan bilgisayar, monitör gibi ekipmanlarını geri dönüşüme gönderdiğini belirtirken, daha büyük bir kesim (yüzde 39,6) ise bu atıkları "yedek parça olarak kullanmak veya hassas bilgi güvenliği" gibi nedenlerle şirket içinde muhafaza ettiğini beyan ediyor. Bu durum, e-atık konusunda kurumsal bir farkındalığın henüz tam olarak oluşmadığını gösteriyor.