Gezi Parkı davası nedeniyle müebbet hapis cezasına çarptırılan Osman Kavala, cezaevinde geçirdiği yedinci yılını doldururken yaptığı açıklamada, uzun süredir hukuksuz bir sürecin içinde olduğunu belirtti. Kavala, “Bu süre boyunca masumiyet karinesinin göz ardı edildiği, temelsiz iddiaların ve yalan beyanların dayanak yapıldığı bir yargılama yaşadım” ifadelerini kullandı.
AİHM kararını hatırlattı
Kavala, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2019 yılında verdiği kararı hatırlatarak, “AİHM, hakkımda suç teşkil eden bir faaliyet bulunmadığını tespit etti” dedi. Ancak, Gezi davasında beraat etmesine rağmen, yargı üzerinde siyasetin etkisinin arttığını ifade eden Kavala, “AİHM kararını uygulamamak ve beraat kararını bozmak için yasalar değiştirildi. Casusluk suçlaması gibi yasal tanımlara aykırı bir suçlama ortaya atıldı” açıklamasında bulundu.
"Suçlama siyaseten kullanıldı"
“Düşman hukuku teşvik gördü”
Kavala, hakkındaki suçlamaların siyaseten kullanılmasını eleştirerek, insan haklarını hiçe sayan bir “düşman hukuku” anlayışının desteklendiğini söyledi. Kavala, “Hiçbir şiddet eylemiyle ilişkim olmadığı bilinmesine rağmen en ağır cezaya çarptırıldım; diğer dört Gezi tutuklusu da 18 yıl hapis cezasına mahkûm edildi” ifadelerini kullandı. Bu cezalara Yargıtay’ın onay vermesinin, yargı mensuplarının sakıncalı gördükleri insanlara ceza verme yetkisini kendilerinde bulduğunu düşündürdüğünü dile getirdi.
"Gezi'nin park olarak kalması teselli kaynağı"
"Hayatı cezaevinde geçirmek zorunda kaldım"
Altmış yaşını geride bırakan Kavala, cezaevinde geçirdiği yılların kendisi için büyük bir kayıp olduğunu belirterek, “Eşimle ve annemle geçirebileceğim zamanları, sivil toplum çalışmalarını sürdürebilme imkanını kaybettim” dedi. Gezi Parkı’nın toplumun her kesiminden insan tarafından kullanılmaya devam etmesinin kendisine teselli verdiğini ifade eden Kavala, asıl teselli kaynağının ise ülkede hukuk devleti yönünde ilerleme görebilmek olacağını belirtti.