Ege Denizi'nde fırtına alarmı Ege Denizi'nde fırtına alarmı

Dernek açıklamasında, 1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin temel ilkelerini hatırlatarak, bu ilkelerin günümüzde ne kadar uygulandığını sorguladı. Bildirinin insan onuru, eşitlik, özgürlük ve adalet gibi evrensel değerlere vurgu yaptığını belirten dernek, bu değerlerin birçok ülkede, özellikle de Türkiye'de tehdit altında olduğunu ifade etti.

Metnin tamamı şu şekilde: 

Bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü... 76 yıl önce bugün, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kabul edildi. Türkiye, Bildiriyi 6.4.1949 tarihinde onayladı. İkinci Dünya Savaşı'nın yıkıntıları arasından, demokrasiye, barışa, çoğulculuğa, insan onuruna dayalı yeni ulusal ve uluslararası insan hakları koruma mekanizmaları kurmak amacı ve umuduyla yola çıkıldı.

Bütün insanlar özgür, onur ve haklar yönünden eşit doğar


Bildirinin önsözünde; "İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin saygınlığını ve onların eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada, hürriyetin, adaletin ve barışın temeli olduğu" belirtilerek, 30 maddede temel insan hak ve özgürlükleri sıralanıyordu.
Bildirinin 1. Maddesi'nde; "Bütün insanlar özgür, onur ve haklar yönünden eşit doğar. Bütün insanlara akıl ve vicdan bahsedilmiştir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhu içinde davranmalıdırlar" deniyor. 2. Maddesi ise; "Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya başka bir fikir, milli veya toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka bir statü nedeniyle ayrım gözetilmeksizin işbu Beyannamede açıklanan bütün hak ve özgürlüklerden yararlanma hakkına sahiptir..." diye devam ediyordu.
Bildirgenin diğer maddelerinde yaşam hakkı, özgürlük ve kişi güvenliği hakkı, kölelik, kulluk ve köle ticareti yasağı, işkence ve onur kırıcı muamele yasağı, yasalar önünde eşitlik ve yasanın eşit koruması hakkı, herkesin etkili hukuk yollarını kullanma hakkı, keyfi tutuklama, gözetim altına alınmaya ve sürgüne maruz kalmama hakkı, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede adil yargılanma, adaletli ve açık duruşma hakkı, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerini gözeten masumiyet karinesinden yararlanma hakkı, özel yaşam, aile, ev ve yazışmalara karşı saldırıya ve yasalarla korunma hakkı, seyahat ve ikamet hakkı, ülkeyi terk etmek ve kendi ülkesine dönmek hakkı, zulüm karşısında başka ülkelere sığınma hakkı, vatandaşlığa sahip olma hakkı, evlenme ve aile kurma hakkı, evlenirken, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde kadın ve erkeğin eşit hak öznesi olması, tek başına ve başkalarıyla birlikte mal mülk edinme hakkı, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı, barışçı bir şekilde toplanma ve örgütlenme özgürlüğü hakkı, devlette görev alma hakkı, kamu hizmetlerinden eşit yararlanma hakkı, eşit oy kullanma hakkı, sosyal güvenlik, onur ve kişiliğinin özgürce gelişimi için zorunlu olan ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını gerçekleştirme hakkı, çalışma hakkı, işini özgürce seçme, adil ve elverişli çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin eşit işe eşit ücret hakkı, çalışan herkes kendisi ve ailesi için insanlık onuruna yakışır bir yaşam temin edecek ve eğer gerekliyse diğer sosyal korunma araçlarıyla katkı yapılacak, adil ve elverişli bir ücret hakkı, çıkarlarının korunması için sendika kurma ve sendikaya katılma hakkı, ücretli tatil, dinlenme ve boş vakte sahip olma hakkı, işsizlik, hastalık, özürlülük, dulluk, yaşlılık veya iradesi dışında oluşan geçimini engelleyici durumlarda güvenlik hakkı, annelik ve çocukluk özel bakım ve yardım hakkı, bütün çocukların evlilik içi veya dışında doğmasına bakılmaksızın, aynı sosyal korumadan yararlanma hakkı, eğitim hakkı, ilk ve temel eğitim seviyesinde parasız ve zorunlu eğitim hakkı, toplumun kültürel yaşamına özgürce katılma, güzel sanatlardan yararlanma, bilimsel gelişmeleri ve bunların faydalarını paylaşma hakkı, yaratıcısı olduğu bilimsel, edebi veya sanatsal bir ürünün sonucu olan maddi ve manevi menfaatlerinin korunması hakkı, herkesin işbu beyannamede bildirilen hak ve özgürlüklerin tam olarak geçerli olduğu toplumsal ve uluslararası bir düzen hakkı gibi pek çok hakka yer veriliyordu.
Hak ve özgürlükler, işbu Bildirge'den sonra daha iyi korunabilmeleri için anayasal güvencelere kavuştu, insan hakları katalogları anayasalara dahil edildi. "Yasa"larla korumanın yetersizliği nedeniyle hukuk sistemlerine yeni koruma mekanizmaları eklendi. İnsanlığın varoluşundan bugüne büyük mücadelelerle elde edilen haklar ve özgürlükler, çoğunluk ideolojilerinin tartışmalı değerlerine feda edilemez denilerek "yasama"da oluşan geçici çoğunluklara karşı da korunmaları amacıyla anayasa mahkemeleri koruma mekanizmalarına katıldı. Bu mahkemeler, Anayasa'nın ve haklar düzeninin bekçisi olarak yasama fonksiyonlarını ve yasaları anayasaya aykırılıkları yönünden denetlemeye başladı. Bireysel başvuru yoluyla kişiler, Anayasal haklarının ihlal edilmesine karşı Anayasa Mahkemelerine başvuru haklarını elde ettiler. Uluslararası sözleşmeler ve uluslararası mahkemeler de devletleri hak ve özgürlük ihlalleri yönünden izlemeye, denetlemeye başladı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu uluslararası mekanizmaların başında gelmektedir.
Ne var ki, 10 Aralık 1948'den günümüze, ne kurulan ulusal mekanizmalar ne de evrensel hukuk kurum ve kuruluşları, insan haklarının tam anlamıyla yaşama geçirildiği ve korunduğu bir dünyayı var edemedi.
İnsanlık, varoluşundan bu yana hakları için mücadele ediyor... İnsanın, yüzyıllardır biriktirdiği kazanımlardan vazgeçmesi asla düşünülemez. Yeni kazanımlarla haklar zincirine her gün yeni bir halka eklenmekte; eklenen her halka, ortak bir dünya görüşünün ekseninde insan haklarını evrenselliğe taşımaktadır.

 Basın Özgürlüğü İhlalleri Sürüyor


Buna karşın bugün, yeryüzünde teknolojik üstünlüğe sahip siyasal güçlerin dayatmaları sonucu, insan hakları, silahların, emperyalist güçlerin ve hukuk tanımaz yönetimlerin potansiyel tehdidi altındadır.
Bugün haklarımızın neresindeyiz diye sorduğumuzda, tablo hiç de iç acıcı değil.
Barış, dünyanın pek çok bölgesinde hala bir ütopya olmaya devam ediyor. Yanı başımızda Suriye'de, Ukrayna'da, Gazze'de savaş, yıkım, insan hakları ihlalleri sürüp gitmekte... Savaş, en büyük ve en yaygın insan hakkı ihlalidir.
Temiz suya ve gıdaya ulaşamayan pek çok insan ve çocuk, dünyanın çeşitli bölgelerinde ölmeye devam ediyor...
Ülkemizde de yaşam hakkı başta olmak üzere, sağlık, eğitim, barınma, beslenme, güvenlik, ifade ve toplanma özgürlükleri, basın, yayın, çevre, çalışma, toplu sözleşme, grev, örgütlenme, maddi ve manevi varlığı geliştirme, din ve inanç özgürlüğü, ekonomik, kültürel ve sosyal haklar, seçme ve seçilme hakları ve siyasal haklar, adil yargılanma hakkı ve hak arama özgürlükleri gibi bütün insan hakları alanlarında çok ciddi sorunlar yaşıyoruz. Ekonomik, sosyal, kültürel haklar ihmal ediliyor. Yoksulluk ülkemizde ve dünyanın çeşitli bölgelerinde çok büyük bir sorun olarak birçok temel hakkı tehdit ediyor. Basın özgürlüğü ihlalleri, adalete erişimde sorunlar, işkence ve kötü muamele sürüyor.
Gazeteciler, akademisyenler, eleştiri haklarını ve ifade özgürlüğünü kullanan pek çok yurttaşın cezaevinde olduğu bir ülke olmak canımızı yakıyor. Hukuk devleti endeksinde, onlarca Afrika ve Asya ülkesinin bile gerisine düşmüş durumdayız.
Kadınlara yönelik ayrımcılık ülkemizde ve dünyanın çeşitli bölgelerinde hala can yakmaya devam ediyor. Kadına, çocuğa yönelik şiddet, ülkemizde bizleri utandırmaya devam ediyor. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hukuk devleti, adalet sisteminin iyi işlemeyişi, kuvvetler ayrılığının olmayışı ve siyasal iktidarı denetlemede anayasal, siyasal, hukuksal, mali denetim mekanizmalarının işlevsiz kılınması da hak ve özgürlükleri tehdit etmeye devam etmektedir.
Bunu aşabilmenin yolu, koruma ve denetim mekanizmalarıyla birlikte insan haklarından yana kolektif bir bilinç oluşturulması, insan haklarının her düzeyde devletin uygulamaları içine alınıp kurumsallaştırılması, insan haklarına yalnızca saygılı değil, insan haklarına uygun yönetimdir. Ancak bu şekilde insan hakları belgeleri kendini geleceğe taşıyabilir, kalıcılaşabilir. Haklar bilinciyle donanmış bir insan kimliği ve bunun koruyucusu bir devlet anlayışını egemen kılmak, tüm politikaların insan hakları odağında geliştirilmesi, insanı onurlu bir şekilde geleceği taşımanın da olmazsa olmaz koşuludur.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle, Evrensel Bildirgede de açıkça ifade edildiği üzere "İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin saygınlığını ve onların eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada, hürriyetin, adaletin ve barışın temeli olduğu"nu bir kez daha hatırlamak ve hatırlatmak gerekmektedir. İnsan hakları idealinin en etkili biçimde uygulanabildiği, bu alanda sorumluluklar üstlenen tüm aktörlerin görevlerini en iyi biçimde yaptıkları ve insan hakları ihlallerinin son bulduğu bir dünya diliyoruz.
Yaşamakta olduğumuz sürecin, etkili bir insan hakları ve demokrasi mücadelesi ile aşılacağını belirterek, yurttaşlarımızın İnsan Hakları Gününü kutlarız.

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Genel Başkanı Gökhan Bal

Kaynak: haber merkezi