İzmir'de belediyeden müjde: Onlara yüzde 50 indirimli olacak
İzmir'de belediyeden müjde: Onlara yüzde 50 indirimli olacak
İçeriği Görüntüle

Türkiye, afet ve güvenlik risklerinin gölgesinde 81 ilde sığınak inşaatına hazırlanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı koordinasyonunda TOKİ’nin üstlendiği projeyle, parkların, okulların altına binlerce kişiyi barındırabilecek dev sığınaklar yapılacağı belirtiliyor. Ancak deprem bölgesinde on binlerce yurttaş hala konteyner kentlerde yaşam mücadelesi verirken, “ülke çapında sığınak seferberliği” güven değil, endişe uyandırdı.


1987’den bu yana yürürlükte olan “Sığınak Yönetmeliği” işletilmezken, mevcut zorunlu sığınakların otopark ve depoya dönüştürülmesine göz yumulması da kuşkuları artırıyor. Uzmanlar, bu adımın yalnızca “inşaat yatırımı”na dönüşme tehlikesine dikkat çekti.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Bengi Atak, projenin belirsizliklerle dolu olduğunu vurguladı:


“Adı “sığınak” ama projenin detayları henüz açıklanmadı. TOKİ’nin deprem bölgesinde, yani 6 Şubat depremlerinden etkilenen 11 ilde, Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın kendi verilerine göre sözünü verdiği konutların üçte birini bile tamamlayamadığı görülüyor. Dolayısıyla, zamanlama açısından bu kadar büyük hacimde bir işin yapılması çok gerçekçi gelmiyor.
Ayrıca, bu sığınakların nereye yapılacağı, nasıl konumlandırılacağı ve kim tarafından yapılacağının nasıl belirleneceği de ayrı bir soru işareti. TOKİ’nin ihale yapma şekli zaten tartışmalı. Biliyorsunuz, TOKİ konutları yapı denetiminden de muaf. Bu da ayrı bir endişe yaratıyor. Çünkü TOKİ, kendi marifetiyle değil de taşeron firmalar aracılığıyla konut üretirken, yapı denetimden muaf olma ayrıcalığını da taşeronlarına kullandırmış oluyor.


Geçtiğimiz dönemlerde Aliağa’daki TOKİ konutlarında gündeme getirdiğimiz bir yapım problemi vardı. Perde duvar betonlarında ciddi boşluklar tespit edilmişti. Buna benzer şekilde, TOKİ evlerinde kalite kontrol sorunlarıyla karşılaşıldığını ne yazık ki görüyoruz.
Bütün bunları üst üste koyduğumuzda, bu proje bizim açımızdan ciddi şüphe uyandırıyor. Deprem tehlikesi yüksek şehirlerde, geçmiş aletsel dönemde büyük deprem kaydedilmemiş olsa da sismik boşluk olan İzmir gibi yerlerde yaptığımız envanter çalışmalarıyla öncelikli binaları belirledik. Biz bekleriz ki TOKİ ve Çevre Şehircilik Bakanlığı, bu bilgiler ışığında hareket ederek öncelikle bu binaların dönüştürülmesi ya da güçlendirilmesi konusunda işbirliği yapsın. Oysa projenin hiçbir detayı neredeyse belli değil. Daha çok rant şüphesi uyandırıyor.”

Bengi Atak-1


“Sığınaklar daireye dönüştürülmüş”


1987’deki Sığınak Yönetmeliği’ne göre çoğu binada sığınak alanları ya depo ya da otopark olarak kullanılmasına dair de konuşan Atak “Geçmişte deprem bölgesinde hasar tespiti için sahaya gittiğimizde ya da İzmir’de yaptığımız incelemelerde, binaların projedekiyle ruhsattaki kat adetinden farklı olduğunu çokça gördük. Kaldı ki, sığınak olarak ruhsatlandırılmış alanların da başka amaçlarla kullanıldığını biliyoruz. Bazıları daireye dönüştürülerek satılmış, bazıları ticari amaçla kiralanmış, en yaygın haliyle de otoparka çevrilmiş. Bu yeni projede de aynı durumun yaşanması çok muhtemel.
Esas ihtiyacımız olan şey, rutin ve periyodik yapı kontrolüdür. Asansörler ya da araçlarımız gibi, binalar da belli periyotlarla teknik ekiplerce denetlenmeli. Taşıyıcı sistemde değişiklik var mı, kullanım amacı değişmiş mi, bunlar düzenli olarak kontrol edilmeli. Bu tür denetimler caydırıcı olur. Ana sorunlarımızı konuşup çözüm bulmamız gerekir. Aksi halde, bu örnekteki gibi ortaya atılan projeler sadece gündem oluşturmak ya da bazı çevrelerden alkış toplamak için gündeme geliyor. Günün sonunda halka faydası olmuyor. Oysa depremlerde ve afetlerde çok can kaybediyoruz. Bunun temel nedeni de kağıt üzerinde kalmış denetim süreçleridir.”


Millet bahçesinin altına sığınak olur mu?


Sığınakların millet bahçelerinin altına yapılmasının planlanmasını, ve ‘120 günde yapılacağı’ açıklamalarını da değerlendiren Atak “Millet bahçelerinin altından içme suyu, kanalizasyon, elektrik hatları gibi altyapılar geçebilir. Bunların deplase edilmesi gerekir. Önce tespit yapılacak, sonra hatlar başka yerlere taşınacak, ardından kazı çalışmaları başlayacak. Bunun için de zemin etüdü ve teknik değerlendirme yapılmalı. İhale sürecini hızlı atlatsalar bile, sadece kazı aşaması bile bu süreyi aşar. Üstelik ekonomik kriz ortamında bu işin 120 günde bitirilmesi ütopik. Belki bu süre sonunda sadece nereye yapılacağına karar verilebilir.” Diyerek tehlikeye dikkat çekti.

Haydar Özkan-4

Proje lüks gibi görünüyor


İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) Kurucu Başkanı Haydar Özkan, önceliğin depremzedeler olması gerektiğini ifade ederek “5 yıl geçti hala mağduriyet sürüyor” dedi. Özkan şöyle konuştu:


“Proje ülke güvenliği açısından olumlu karşılanabilir. Ama hala evlerini yaptırmamış depremzedeler varken; orta ve az hasarlı evleri için çözüm arayan, müteahhitlerin eline düşmüş, kredi bulamayan, evinin yarısını satmak zorunda kalan ya da evini satıp başka yere göç eden vatandaşlarımız varken, bu tip bir harcamanın amacını anlamakta zorlanıyoruz. Biz isterdik ki önce depremzedelerinin sorunları çözülsün. Daha sonra, ülkenin bekası açısından böyle projelere elbette yer verilsin. Ama bizim açımızdan şu anda bu proje lüks gibi görünüyor.


Orta ve az hasarlı binalar “depremzede” olarak kabul edilmedi. Oysa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bu yönde tespitleri var. Yanındaki ağır hasarlı binalar yıkılınca, orta hasarlı evlerde oturan insanlar da evlerini yıktılar. Bunun sonucunda biz sadece %20 emsal alabildik. Ardından kredi de bulamadık. 4 yıl bekledik. Sonra Dünya Bankası kredisi çıktı ama onun da koşulları ağırdı, yavaş ilerledi. Bıktırıcı bir tarzı vardı. Şimdi bu kaynakları birleştirmeye çalışıyoruz ama sonuçta 5 yıl geçti.
30 Ekim’de 5. yılı olacak. Hala evine giremeyen vatandaşlarımız var. Hala kirada oturan, evinin yıkıldığı yerde ot bitmiş depremzedelerimiz var. Bir yandan evet, sığınak yapılmalı. Paranız varsa inşaat hızlı ilerler. Ama dediğim gibi, evet yapılmalı fakat şu anda hala mağdur binlerce insan varken öncelik sırasına baktığımızda, ben bir depremzede olarak bunu öncelikli görmüyorum. Bir asker emeklisi olarak elbette emniyet tedbirleri alınmalı, bu konular önemlidir. Ama bir depremzede olarak benim önceliğim bu değil.”

Siginak Santrali 1920X960 1-1

1987’den beri zorunlu ama işletilmeyen yönetmelik

Türkiye’de aslında 1987’den bu yana yürürlükte olan bir “Sığınak Yönetmeliği” var. Yönetmelik, belirli büyüklükteki her bina ve tesiste sığınak yapılmasını zorunlu kılıyor. Ancak uygulamada bu yükümlülük büyük ölçüde göz ardı edildi. Pek çok binada sığınak alanları ya otoparka ya da depoya dönüştü.
Mevcut yönetmelik, sığınakların belli standartlara göre yapılmasını şart koşuyor:
• En az 1 saat yangına dayanıklılık
• Kişi başına 0,75 metrekare alan
• Havalandırma, su deposu ve tuvalet imkanı
Türkiye’de halka açık ve aktif şekilde kullanılan modern bir sığınak bulunmuyor. Bazı devlet kurumlarında veya tarihi yapılarda yer alan küçük ölçekli sığınaklar ise günümüz koşullarına uygun değil. Örneğin, Ankara Kalesi’nin altında II. Dünya Savaşı döneminden kalma bir sığınak bulunsa da bugünkü ihtiyaçlara yanıt verebilecek kapasitede değil.

Konteyner Kent 01



Hatay hala konteyner kentte


Deprem felaketinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen özellikle Hatay’da on binlerce yurttaş hala konteyner kentlerde yaşam mücadelesi veriyor. Devletin tamamladığı on binlerce konuttan yalnızca bir kısmı teslim edilebildi. Bu tablo ortadayken, TOKİ’nin 81 ilde dev sığınaklar inşa etme görevini üstlenmesi kamuoyunda “güven” değil, “endişe” yaratıyor.
Ocak 2025 itibariyle 11 ilde 397 konteyner kentte 651 bin 958 kişi barınıyor. Depremin ilk günlerinde bu sayı 707 bin iken, iki yılda yalnızca %7,7 oranında azaldı. Özellikle Hatay, 204 geçici barınma merkezi ve 218 bin 379 kişiyle hala en fazla konteyner kent nüfusuna sahip şehir. Devletin yeniden inşa çalışmaları kapsamında Hatay’da 40 bin 586 konut tamamlandı. Ancak bunların sadece 13 bin 233’ünün anahtarı hak sahiplerine teslim edilebildi. Dahası, evini teslim alanların da yalnızca yarısı fiilen taşınabildi.

Kaynak: özge uyanık