Küresel Orman İzleme Örgütü (Global Forest Watch) verilerine göre sadece 2001 ve 2015 arasında küresel orman kaybının yüzde 26'sı sığır yetiştiriciliği ile palm yağı, soya, kakao, kauçuk, kahve ve ağaç lifi tarımı sonucu yaşandı. Bu oran, yeryüzündeki 71,9 milyon hektar alanın ormansızlaştığı anlamına gelirken tahribatın yüzde 1,9'u, kahve üretimine yer açmak için kesilen ağaçlar nedeniyle oluştu.

Avrupa Birliği'nin (AB) haziran ayında "Ormansızlaşma ve Orman Tahribatı İle İlgili Tüzük" duyurusunun ardından orman ekosistemine ciddi zararlar veren tropik bitki yetiştiriciliğinde sürdürülebilirlik bir kez daha gündeme geldi. 2024 yılı başında yürürlüğe girmesi beklenen tüzük sığır eti, kereste, soya, palm yağı, kauçuk, kakao ve kahve gibi ürünleri AB piyasasına süren, bulunduran veya ihraç eden tüm aktörler için belli kurallar getiriyor.

Düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle şirketler, piyasaya sürecekleri ürünlerin, ormansızlaşmış veya tahribata uğramış alanlarda üretilmediğini ve üretim ülkesindeki ilgili yasalara uygun olduğunu kanıtlamakla yükümlü olacak.

Kahve üretimi, neden olduğu ormansızlaşma ile gündeme gelse de Küba'da hayata geçirilen Bio Küba Kahvesi (Bio Cuba Cafe) girişimi, ormanları koruyarak sürdürülebilir kahve üretiminin nasıl yapılabileceği noktasında örnek bir proje olarak öne çıkıyor.

Orman ekosistemini korumanın yanı sıra kahveyi organik olarak yetiştiren, devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının çabasıyla oluşturulan bu girişimin en önemli paydaşı Kübalı kahve üreticileri. Küba'daki 12 ayrı bölgeden 240 kahve üreticisi ile yürütülen projede "tarımsal ormancılık" yöntemi uygulanıyor. Bu kapsamda kahve bitkisi; muz, mango, ananas ve kakao gibi diğer tropikal ürünlerle uyumlu bir şekilde, bu bitkilerin ağaçlarının gölgesinde yetiştiriliyor.

Birleşik bir tarımsal ormancılık sistemi oluşturan projenin ortaklarından Küba ile Kültürel ve Ekonomik Değişim Ajansı (AICEC) Başkanı Michele Curto, Bio Küba Kahvesi'nin hikayesini AA muhabirine anlattı.

"Bize katılan üreticilerin çok büyük bir umudu var"

Proje kapsamında Küba Tarım Bakanlığı ile işbirliği içinde, sürdürülebilir kahve tarımını yaygınlaştırmak amacıyla çalıştıklarını söyleyen Curto, Küba'da 9 bin ile 10 bin arasında kahve üreticisinin bulunduğunu, kendileriyle birlikte çalışan kahve üreticisi sayısının toplam üretici ile karşılaştırıldığında küçük görünmesine karşın sayılarının her geçen yıl arttığını belirtti.

Curto, şöyle devam etti:

"Bize katılan üreticilerin çok büyük bir umudu var. Bizim küçük bir proje olduğumuzu bilseler de kahve topluluğuna çok iyi bir örnek olduğumuza inanıyorlar. Hatta yaptığımız işleri yakın zamanda dünyanın en büyük kahve üreticisi ülkelerinden Kolombiya'da anlattık. Kolombiya'daki kahve üretimi, iklim değişikliği başta olmak üzere çeşitli etmenler sonucu son dönemlerde düşüşe geçti. Geçen yıl bu ülkedeki kahve üretimi neredeyse yüzde 22 oranında azaldı. 12 milyon çuvaldan neredeyse 9 milyon çuvala bir düşüş var. Kahvenin devamlılığı için sürdürülebilir üretim şart."

Kahve üretiminin doğanın ve ormanın düşmanı olarak görüldüğünü, kendilerinin ise iyi, temiz, adil ve ekolojik bir şekilde üretim gerçekleştirdiklerini dile getiren Curto, orman ekosistemine entegre bir kahve tarımı yaptıklarını aktardı.

"Küba kahvesi bir orman devrimidir"

Curto, "Burada kahve birçok tropik bitki ile uyumlu bir şekilde yetişiyor. Bu bitkiler hem topraktaki minerali dengeliyor hem de birbirlerinin ihtiyaç duyduğu koşulları sağlıyor. Örneğin kahve, bu bitkilerin altında yetişince gölgede kalıyor ve bu, kahve üretimi için önemli bir etmen. Biz bu yüzden 'Küba kahvesi bir orman devrimidir.' diyoruz. Küresel kahve piyasasına yaptığımız küçük katkıyla aslında orman kahvesinin mümkün olduğunu göstermeye çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

Uzun yıllar ambargo altında yaşayan Küba'nın ekolojik tarım yapmak dışında pek bir alternatifinin bulunmadığı görüşünü paylaşan Curto, ürettikleri kahvenin analizlerinde hiçbir kimyasala rastlanmadığı bilgisini verdi.

Kahvenin üreticiden satıcıya gidene kadar 20'ye yakın aracıdan geçtiğine, bu durumun da üreticiler açısından çok adaletsiz bir gelir dağılımı meydana getirdiğine değinen Curto, "Hedefimiz üreticiden alınan kahvenin tüm süreçlerindeki adım sayısını 3'e indirmek. Haliyle hem karbon ayak izimiz azalacak hem de kahve üreticisi hak ettiği payı elde edebilmiş olacak. Doğayı korumak için önce onun içerisinde yaşayan insanların hak ettikleri değeri görmesi gerek." diye konuştu.

Küresel olarak günde ortalama 3 milyar fincan kahve tüketildiğine ve 2030'da bu sayının 6 milyara ulaşmasının beklendiğine dikkati çeken Curto, iklim değişikliği ve kahve üreticilerinin koşulları nedeniyle üretimin olumsuz etkilenebileceği, bu sebeple projenin Küba'da başarılı olmasının diğer ülkeler için de bir örnek oluşturacağı değerlendirmesinde bulundu.

Kahvenin herkes için ulaşılabilir olmaya devam etmesi için bugünden adım atılması gerektiğinin altını çizen Curto, sözlerini, "İlk olarak kahve fincanımız içinde neler döndüğünü bilmemiz gerek. Bu kahvenin nasıl üretildiğini, nereden geldiğini, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir şekilde üretilip üretilmediğine dikkat etmemiz gerek. Böylelikle bu kaliteyi gelecek nesillere aktarabiliriz." diyerek tamamladı.

Kaynak: AA