Barış Gülmez/ Dünya genelinde de Türkiye’de de halk sağlığını tehdit eden ve ölümlere yol açan çevresel riskler arasında birinci sırada yer alan hava kirliliği, Türkiye’de kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlara olan bağımlılığın en önemli çevresel bedellerinden biri. Özellikle elektrik üretimi yapan termik santrallerde düşük kaliteli linyit kullanılmasının hava kirliliğine olan etkisi büyük olurken, ısınmada ve trafiğe çıkan araçlarda kullanılan fosil yakıtlarında bu duruma etki eden diğer faktörler olarak öne çıktığı görülüyor.

Afşin Elbistan (2)

71 İLİMİZİN 70’İNDE HAVA KİRLİ

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun (THHP) 2016 yılından bu yana düzenli olarak hazırladığı, Türkiye’deki hava kalitesi ve hava kirliliğinin insan sağlığına etkilerini inceleyen “Kara Rapor 2024” verilerine göre, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartları baz alındığında Türkiye nüfusunun en az yüzde 92’si kirli hava soluyor. Rapor, Türkiye genelinde, yıl bazında hava kalitesi verilerini, mevzuat, politika ve uygulamalarını inceleyerek çarpıcı sonuçları gözler önüne serdi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan alınan resmi verilere göre, yeterli hava kalitesi verisi olan 72 ilin 71’inde DSÖ kılavuz değerlerine göre havanın kirli olduğu açıklandı. Raporda, ilk kez meme kanseri ile hava kirliliği arasındaki ilişki ortaya konurken, hava kirliliği sonucu gerçekleşen ölümlerin hem sayısal hem de orantısal olarak önceki yıllara göre daha fazla olduğunun altı çizildi. 2022’de kazalar, yaralanmalar ve COVID19 nedenli ölümler harici gerçekleşen 30 yaş üstü toplam ölümlerin yüzde 14.2’sinin hava kirliliği kaynaklı olduğunu savunan rapor, Türkiye’de hava kalitesinin yönetimiyle ilgili detaylı bir mevzuat olsa da, bu mevzuatın içeriğinde ve uygulanmasında ciddi sıkıntılar yaşandığının, mevzuatta belirli sektör ve tesislere tanınan istisnalar olduğunun altı çizildi.

EN ÇOK ÖLÜM HAKKARİ’DE

Hava kirliliğine bağlı ölümlerin yüzde olarak en yüksek olduğu şehirlerin, PM2,5 *(PM2.5, atmosferdeki 2,5 mikrometreden küçük partikül madde ölçümlerini ifade eder. Bu partiküller solunabilir özellikte oldukları için insan sağlığı üzerinde ciddi etkilere neden olabilmektedir.) düzeyinin en yüksek olduğu ilk 10 il olduğunun belirtildiği rapora göre, nüfusuna oranla en çok ölüm 230 kişinin hayatını kaybettiği Hakkari’de yaşandı. Ölüm oranlarında Hakkari’yi Batman, Şırnak, Muş, Malatya, Iğdır, Şanlıurfa, Ağrı, Osmaniye ve Gaziantep gibi Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bulunan iller takip ediyor. DSÖ değerlerine göre hava kirliliğine atfedilen ölümlerin sayısal olarak en fazla olduğu il, 8 bin 357 kişi ile İstanbul olurken; onu 4 bin 852 kişi ile İzmir ve 3 bin 657 kişi ile Bursa izledi. Ankara’da ise hava kirliliğinden hayatını kaybedenlerin sayısı 3 bin 155. Ölümlerin bu illerde sayısal olarak daha fazla olması, hava kirliliği düzeylerinden ziyade il nüfuslarının yüksek olması ile ilişkili.

Afşin Elbistan (3)

 İZMİR’DE HAVA KALİTESİ ALARM VERİYOR

Kara Rapor 2024’e göre hava kirliliğine yol açan partikül maddeler; PM10 ve kanserojen PM2,5, üç büyük şehir İstanbul, Ankara ve İzmir’de düzenli ve yeterli ölçülmüyor. Ulaşılabilen kısıtlı resmi verilere göre İstanbullular 2022 yılı boyunca ortalama 38,41 μg/m3 yani DSÖ’nün kılavuz değerinin iki buçuk katı PM10 kirliliğine maruz kaldı. Kansorejen partikül madde PM2,5 ise yeterince ölçülmedi. Ankara’da 2022 yılı PM10 yıllık ortalaması 39,25 μg/m3, İzmir’de ise 45,18 μg/m3’tü. Bu verilere göre İzmirliler yıl boyu ulusal mevzuatın koyduğu sınır değerin üstünde kirli hava soluyor.

“HAVA KİRLİLİĞİNİN MALİYETİ ÇOK AĞIR”

Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) Koordinatörü Deniz Gümüşel, temiz hava hakkının, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşamanın önemli bir bileşeni ve bir insan hakkı olduğunu söyledi. Bu hakkın etkili biçimde kullanılabilmesinin ön koşulunun, soluduğumuz havanın kalitesini bilmekten geçtiğini ifade eden Gümüşel, “Hava kirliliğinin neden olduğu sağlık sorunlarının ekonomiye getirdiği yük, hava kalitesinin arttırılmasına yönelik önlemlerin, örneğin fosil yakıtlardan hızlı bir çıkışın maliyetini karşılamak için gereken bütçenin katbekat üstünde olarak hesaplanıyor” dedi.

“TERMİK SANTRALLERDEN VAZGEÇMELİYİZ”

Ülkede bu kadar büyük bir sağlık maliyetine neden olmasına rağmen Türkiye’nin kömürlü termik santral yapmaya devam ettiğine işaret eden Gümüşel, bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu şöyle ifade etti:

‘İzmir’in Çernobili’ 18 yıldır gündemden düşmedi! ‘İzmir’in Çernobili’ 18 yıldır gündemden düşmedi!

“Talebimiz çok net. Türkiye’de daha fazla termik santral yapılmasın. Bunun geçmişteki maliyetleri çok ağırdı. En son teknolojiye uygun olarak yapılsa bile gelecekte de çok ağır sağlık maliyetlerini beraberinde getireceği için bu duruma son verilmesini talep ediyoruz.  Tabi bunu yaparken mevcut termik santrallerde ve bunlara yakıt sağlayan madenlerde çalışan emekçilerinde mağdur edilmemesine özen gösterilmesi gerekiyor. Sosyal, ekonomik ve ekolojik sorunları bütüncül olarak değerlendiren bir politika yaklaşımına ihtiyacımız var.”

Muhabir: Barış Gülmez