Türkiye'de antibiyotik direnci sorunu giderek büyüyen bir halk sağlığı tehdidi haline geldi. CHP Bursa Milletvekili ve halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, konuyla ilgili TBMM Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde, Türkiye'nin antimikrobiyal direnç oranlarında dünyada Hindistan'dan sonra ikinci sırada yer aldığını vurgulayarak Sağlık Bakanlığı'nı acil önlemler almaya çağırdı.
Pala, OECD'nin "Antimikrobiyal Dirençle Mücadele için Tek Sağlık Çerçevesinin Benimsenmesi" (Embracing a One Health Framework to Fight Antimicrobial Resistance) başlıklı raporundan çarpıcı verileri kamuoyuyla paylaştı. Bu rapora göre, Türkiye'de antibiyotik tüketimi son 20 yılda %115 gibi ciddi bir oranda artış gösterdi. Bu artış, OECD ortalamasının çok üzerinde seyrediyor ve durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık, "Türkiye'de antibiyotiklerin kontrolsüz kullanımı, özellikle geniş spektrumlu ilaçların gereksiz reçetelenmesi, dirençli bakteri suşlarının hızla yayılmasına neden oluyor. Bu durum sadece bugün için değil, gelecek nesiller için de ciddi bir tehdit oluşturuyor," değerlendirmesinde bulundu.
Hastaneler direnç gelişiminin merkez üssü haline geldi
Türkiye'deki dirençli enfeksiyonların yüzde 70'inin sağlık hizmeti ortamlarında edinildiğini belirten Pala, bu durumun hastane ve diğer sağlık kurumlarında enfeksiyon kontrolü ve doğru antibiyotik kullanımı konusundaki yetersizlikleri işaret ettiğini vurguladı. Özellikle yoğun bakım ünitelerinde görülen dirençli bakteriler, hem hastaların tedavi süreçlerini zorlaştırıyor hem de sağlık sistemi üzerinde ek maliyet oluşturuyor.
İstanbul Tıp Fakültesi Hastane Enfeksiyonları Kontrol Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yılmaz, "Yoğun bakım ünitelerinde karbapenem direnci %50'lere, bazı hastanelerde %70'lere ulaşmış durumda. Bu, 10 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz bir tabloydu. Artık birçok hastamızı tedavi edecek antibiyotik bulamaz hale geldik," dedi.
OECD raporuna göre, Türkiye'de hastane enfeksiyonlarında görülen Escherichia coli (E. coli) ve Klebsiella pneumoniae bakterilerindeki direnç oranlarının 2025 yılına kadar daha da artması bekleniyor. Bu bakteriler, idrar yolu enfeksiyonlarından pnömoniye, yara enfeksiyonlarından kan zehirlenmesine kadar birçok ciddi hastalığa neden olabiliyor.
Antibiyotik direncinin toplum sağlığına etkileri
Antimikrobiyal direncin yarattığı sorunlar sadece hastanelerle sınırlı kalmıyor. Toplum kaynaklı enfeksiyonlarda da direnç oranları giderek artıyor. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Mehmet Akif Karan, "Bugün basit bir idrar yolu enfeksiyonu tedavisinde bile birinci basamak antibiyotiklerin işe yaramadığını görüyoruz. Hastalar çoğu zaman birkaç antibiyotik değiştirmek zorunda kalıyor ve bu durum hem tedavi sürecini uzatıyor hem de komplikasyon riskini artırıyor," dedi.
OECD verilerine göre, Türkiye'de her yıl binlerce kişi dirençli bakteriler nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu rakam, trafik kazalarından ölen kişi sayısından bile daha fazla. Prof. Dr. Pala, "Antimikrobiyal direnç, sessiz bir halk sağlığı krizi olarak yayılmaya devam ediyor. Her geçen gün daha fazla vatandaşımız, tedavi edilebilir enfeksiyonlar nedeniyle zarar görüyor veya hayatını kaybediyor," diye konuştu.
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) verilerine göre, Türkiye'de en yaygın kullanılan antibiyotik gruplarından biri olan 3. kuşak sefalosporinlere karşı direnç oranı E. coli için %40'ın üzerine çıkmış durumda. Bu oran, Avrupa Birliği ülkelerinin ortalamasının yaklaşık üç katı.