Denizli'de bir dizi ziyaret gerçekleştiren Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, programı kapsamında ilk olarak AK Parti İl Başkanlığı'nı ziyaret etti. AK Parti İl Başkanlığı tarafından Türkiye Buluşmaları kapsamında 'Denizli İçin Her Daim Birlikte Özümüzden Geleceğe Türkiye Buluşmaları' toplantısı düzenlendi. İl Başkanlığı Konferans Salonu'nda üç kademe il, ilçe başkanları ve teşkilat yönetimleri ile birlikte gerçekleştirilen toplantıya, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekci, AK Parti Denizli milletvekilleri Cahit Özkan ve Şahin Tin, eski ve yeni milletvekilleri ve MKYK üyeleri katıldı.

'AK PARTİ'Yİ MİLLET KURMUŞTUR'

Toplantıda konuşan Bakan Tunç, 'Türkiye Buluşmaları' programının geçen hafta başladığını belirterek, "Genel merkezimizin gerçekten aldığı çok önemli bir karar. Kongre sürecine başlamadan önce tüm Türkiye'nin bütün illerinde, ilçelerinde milletvekillerimizle birlikte halkla buluşma toplantılarının yapılması çok önemli. AK Partimiz 23 yaşında. 22 yıldan bu yana da iktidarda. 22 yıldan beri iktidarda kalabilen böyle dünyada serbest seçimlerle yüzde 80'lerin üzerinde katılımın olduğu seçimlerde tek başına iktidarda kalabilen bir parti ya da bir lider yok. Dünya siyaset tarihinde tek, bizim demokrasi tarihimizde zaten tek. En uzun süre başbakanlık yapan, seçilmiş ilk cumhurbaşkanı ve en uzun süre cumhurbaşkanlığı yapan bir lidere sahibiz. 22 yıldan bu yana kesintisiz iktidarımızı sürdürüyoruz. 22 yıldan bu yana AK Parti'yi, Recep Tayyip Erdoğan'ı Türkiye'nin başında tutan nedir? AK Parti'nin 22 yıldan bu yana kesintisiz iktidarda kalmasın sebebi, milletinin sesine kulak vermesidir. İktidarda milletin taleplerini yerine getirmek için gece gündüz çalışan kadrolara sahip olmasıdır. AK Parti bir millet hareketidir. AK Parti, Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının 'Bir parti kuralım, millete gidelim, oy isteyelim, belki iktidar oluruz' diye masa başında bir siyasi mühendislik neticesinde kurulmuş bir parti değildir. AK Parti'yi millet kurmuştur" dedi.

'GEÇMİŞTE YARGI DARBECİLERİN YANINDA DURDU'

AK Parti iktidarını sona erdirmek, Recep Tayyip Erdoğan'ı iktidardan düşürmek için dışarıdan destekli eli kanlı FETÖ teröristlerinin 15 Temmuz gecesi tankları milletin üzerine sürdüğünü söyleyen Bakan Tunç, "Cumhurbaşkanımız, 'Haydi milletim meydanlara, ülkemize sahip çıkıyoruz' dediğinde de milletimiz meydanlara koştu, yargı mensuplarımız adliyelere koştu ve o kahraman savcılarımız hemen o teröristler hakkında, o darbeciler hakkında yakalama kararı çıkardılar, gözaltı kararı verdiler. Şimdi onların yargılamalarının birçoğu bitti ve hapiste cezalarını çekiyorlar. Bu ülkede geçmişte de darbeler oldu. Bu ülkede 27 Mayıs darbesine bu ülkenin yargısı karşı geldi mi? Gelmedi. Ne yaptı? Darbecilerin yanında durdu, darbe mağdurlarını yargıladı, milletin hakkını, hukukunu savunacağına darbecileri savundu ve bu ülkenin başbakanını, bakanlarını astı. Öyle bir yargı vardı" diye konuştu.

'DEMOKRASİNİN ÇITASINI YÜKSELTTİK'

Bakan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"12 Eylül'e geldiğimiz zaman bir sağdan bir soldan diye idam kararı veren bir yargı vardı. Darbecilerin yanında saf tutan, milletin hakkını, hukukunu savunmayan. Sonrasında da 28 Şubat'ta da aynı şekilde o postmodern darbecilere destek veren ve cübbelerini adeta onların önüne seren bir yargı vardı. Bu bizim yargı tarihimizin, üzülerek söylüyoruz, kara lekeleri. Ama 15 Temmuz'a geldiğimizde Türk yargısının nasıl insan haklarını savunduğunu, nasıl demokrasinin yanında olduğunu, nasıl milli iradenin yanında olduğunu hep beraber gördük. İşte bugün sürekli yargıya yönelik eleştiri yapanlar yılda 12 milyon karar verilirken birkaç karar üzerinden yargıyı yıpratmaya çalışanların da aslında vesayetçi yargıyı özleyen bugünkü yargıyı hazmedemeyen çevreler. O nedenle biz 22 yıldan bu yana vesayetçi direnişi kıra kıra bugünlere geldik. Türkiye'nin fiziki kalkınmasını sağlarken demokratik kalkınmasını da sağladık. Demokrasinin çıtasını yükselttik."

'DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ÖNÜNÜ AÇTIK'

Temel hak ve özgürlüklerin, düşünce ve ifade özgürlüğünün önünü alabildiğine açtıklarını dile getiren Bakan Tunç, "Tabii ki düşünce ve ifade özgürlüğü ile ilgili olarak bütün dünyada evrensel hukukta bir sınırlama var. Bu sınırlama bütün dünya için geçerli, bizim Anayasamızda da var. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde de var, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de var. Eğer bir düşünce, bir ifade terörü destekliyorsa orada özgürlük yok. Bir yazı şiddete teşvik ediyorsa, onun teröristten farkı yok. Dolayısıyla düşünce ve ifade özgürlüğünün önünü alabildiğine açtık ama düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırı aşıldığı taktirde bunun yargı ile karşı karşıya kalması elbette ki de kaçınılmaz" dedi.

'DARBE ANAYASASINDAN KURTULMA MÜCADELESİNİ HEP BİRLİKTE VERECEĞİZ'

Hak arama yollarını alabildiğine genişlettiklerini anlatan Tunç, "İnşallah Türkiye Yüzyılı'nın başında darbe anayasasından kurtulma mücadelesini hep beraber vereceğiz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir uzlaşmanın gerçekleşmesini temenni ediyoruz. İnşallah, milletimize olan borcumuzu yerine getiririz. Bu vesayetçi anlayışa sahip olan anayasada, gerçekleştirmiş olduğumuz değişiklikler, vesayetçi ruhu azaltmış olsa da yine de o maddeler içerisindeki düzenlemelere yarın bir gün bakıyorsunuz yine bir sorun çıkıyor. Yüksek yargı kurumlarımız arasında bir bakıyorsunuz, yorum farkı ortaya çıkıyor. 184 kez değişikliğe uğrayan anayasamızda o maddeler arasındaki bütünlüğün de geçtiğimiz süre içerisinde yeknesaklığın da bozulduğunu görüyoruz. O nedenle burada anayasamızda gerçekleştirmiş olduğumuz gerek 2010 gerek 2017 değişikliklerinde özellikle demokratik hukuk devleti standardını daha da güçlendiren yüksek standartlı bir demokrasiyi ülkemize kavuşturan değişiklikleri de muhafaza ederek daha ilerisini bir toplum sözleşmesini yaparak Türkiye Yüzyılı'na başlamamız lazım" ifadelerini kullandı.

'ÖNEMLİ YAPISAL REFORMLAR YAPTIK'

Anayasada hak arama yollarını arttıran çok önemli düzenlemeler yaptıklarına dikkati çeken Bakan Tunç, "Bunları korumamız lazım. Kamu Denetçiliği Kurumu'nu daha da geliştirmemiz lazım. Vatandaşımızın idare ile ilgili sorunu olduğunda mahkemeye gitmeden kamu denetçisine giderek sorununu çözebilmesi imkanını biz getirdik. Kişisel verilerin korunması, özel hayatın korunması. Bunlar önemli insan hakları. Bu kurumları, biz anayasamızda yaptığımız değişikliklerle son zamanlarda ihdas ettik. Yine bu ülkede, 'bir daha darbe olmasın, yargımız, hukuk sistemimiz hep milli iradenin yanında olsun, hukuk devletinin yanında olsun' diye hukuk devletini tahkim eden önemli yapısal reformlar yaptık. Bunlardan birisi Anayasa Mahkemesi'nin yapısı. Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun yapısı, Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısı, Yüksek Askeri Şura'nın yapısı. Şöyle geriye doğru hatırladığınızda oturma düzenlerinin bile nasıl demokratik hukuk devletine uygun olmadığını şimdi düşündüğümüzde garipsiyoruz. Dolayısıyla anayasamızda gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar ve en önemlisi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile milli iradeyi esas alan, vatandaşımızın, milletimizin doğrudan doğruya yürütmeyi sandıkta belirlediği demokrasiyi güçlendiren bir yönetim sistemine de adım attık. Bunlar ülkemizin önemli kazanımları. Bu kazanımların daha da ötesine giderek daha demokratik, sivil, katılımcı, tüm toplum kesimlerinin görüşünü alarak, siyasi partilerimizin Meclis'te bir uzlaşma ile yeni bir anayasa yapmaması için bir sebep yok. Yeni bir anayasa için aslında tek sebep bile yeterli. Darbecilerin yazdırdığı bir anayasa ile demokratik hukuk devletinde Türkiye Yüzyılı'nın başlangıcında yolumuza devam etmememiz lazım" diye konuştu.

'ÖNEMLİ MEVZUAT DEĞİŞİKLİKLERİ VE İDARİ UYGULAMALAR GERÇEKLEŞTİRDİK'

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Denizli programı kapsamında Denizli Bölge Adliye Mahkemesi, Denizli Adli Tıp Grup Başkanlığı ile Denizli Adalet Sarayı Ek Hizmet Binası’nın açılış törenine katıldı. Bölge Adliye Mahkemesi binası önünde düzenlenen törende konuşan Bakan Tunç, hizmete alınan yeni binaların Denizli, Uşak ve Muğla'da yürütülen adalet hizmetlerinin daha kaliteli, nitelikli ve etkin şekilde sunulmasını sağlayacağını söyledi. Bakan Tunç, geçen 22 yılda hukuk devleti ilkesini güçlendiren önemli reformlara imza attıklarını, kadın ve çocuk hakları konusunda pozitif ayrımcılık getirdiklerini, çocukların her türlü istismardan korunması ve devletin onlara sahip çıkabilmesiyle ilgili önemli mevzuat değişiklikleri ve idari uygulamalar gerçekleştirdiklerini belirtti.

'GÖZÜMÜZ ÇOCUKLARIMIZIN ÜZERİNDE OLMALI, ONLARI KORUMALIYIZ'

Çocuk istismarı konusunda toplumda bir duyarlılığın oluşmasının şart olduğunu ifade eden Bakan Tunç, "Topyekun çocuklarımıza sahip çıkmamız lazım. Tabii ki burada en başta görev ailelere düşüyor, aile bu görevini ihmal ederse ihmal edip etmediğini gözetmek de devletin ilgili kurumlarının görevi. Bu anlamda da gerek Aile Bakanlığımız gerek İçişlerimiz gerek Sağlık Bakanlığımız gerek Adalet Bakanlığımız ile Çocuk Koruma Kanunu başta olmak üzere birçok alanda düzenlemeler yaptık. Tabii istemediğimiz birtakım olaylar, içimizi acıtan, yüreğimizi yakan Diyarbakır'da gördüğümüz gibi çocuklara yönelik kötü muamelenin olduğunu üzülerek görüyoruz. Burada topyekun bir mücadele içerisinde olmalıyız. Olay vuku bulduktan, o üzücü, can yakıcı olaylar meydana geldikten sonra artık iş işten için geçmiş oluyor. O nedenle gözümüz çocuklarımızın üzerinde olmalı, onları korumalıyız" dedi.

'YIPRATICI BİR TUTUMA YOL AÇIYOR'

Bakan Tunç, yargı hizmeti verilen binaların teknolojinin tüm imkanlarına sahip olması ve kalitesinin yükseltilmesine çalıştıklarını belirterek, "Birileri, 'Saraylarla mı övünüyorsunuz?' diyebiliyor. 'Adliye binasıyla mı övünüyorsunuz, içinde adalet mı var?' diyenler olabiliyor. İçinde adalet önemli, bunu biz söylüyoruz, adaletin tecellisi ve güvenilir bir adalet sisteminin tesisine 22 yıldan bu yana önem veriyoruz. Çok sayıda reformu bunun için gerçekleştiriyoruz. Birileri çıkıp hem adalet saraylarını eleştirirken hem de yargının vermiş olduğu birkaç kararı öne çıkararak 25 bin hakim ve savcımızı töhmet altında bırakacak şekilde söylemlerde bulunuyorlar. Bazı kararları örnek vererek 'Yargı böyle', 'Adalet nerede?' şeklinde birtakım eleştirilere maruz kalıyoruz. Evet yargı kararları eleştirilebilir. Bu eleştiriler daha kaliteli bir karara ulaşabilmenin de yolunu açar. Sonuna kadar eleştiri ama bu eleştiriyi yaparken o hatalı kararın istinaf sürecinde, temyiz sürecinde doğruya ulaşabilmesi mümkün. Bazı kararlardan yola çıkarak yılda verilen 12 milyon kararı, gece-gündüz fedakarca çalışan 25 bin hakim ve savcımızın, 180 bin yargı çalışanımızın emeğini göz ardı ederek topyekun yargıya yoğun ve eleştiri sınırını aşan konuşmalar yapmak maalesef yargımızı da devletin temelini de yıpratıcı bir tutuma yol açıyor. Buna müsaade etmeyiz, biz hatalı kararları en aza indirmek için mücadelemizi yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Fatih Erbakan’dan kayyum tepkisi: Yok sayılan halk iradesidir Fatih Erbakan’dan kayyum tepkisi: Yok sayılan halk iradesidir

'91 DOKU ÖRNEĞİ ADLİ TIP KURUMLARIMIZDA İNCELEMEYE TABİ TUTULDU'

Bakan Tunç'un konuşmasının ardından hizmet binalarının açılış kurdelesi, Denizli Müftüsü Abdullah Pamuklu'nun okuduğu duanın ardından protokol üyeleri tarafından kesildi. Bakan Tunç, daha sonra Denizli Bölge Adliye Mahkemesi'nde incelemelerde bulundu. Bakan Tunç inceleme sonrası Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun'u makamında ziyaret etti. Bakan Tunç, ziyaret sonrası basın mensuplarına Diyarbakır'da öldürülen Narin ve Batı Şeria'da İsrail askerleri tarafından öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi ile ilgili önemli açıklamalar yaptı. Bakan Tunç, açıklamasında, Diyarbakır'da Narin Güran'ın öldürülmesinin tüm ülkeyi yaraladığını belirterek, "Ülke olarak çok sarsıldık, millet olarak çok üzüldük. Onun canlı bedenine ulaşmak için günlerce çok sayıda ekip, devletin tüm imkanları seferber edildi ama maalesef canlı olarak ulaşamadık. Adli soruşturma Narin'in kaybolduğu dakikalardan itibaren başlatıldı. Soruşturma kapsamında çok sayıda kişinin ifadesi alındı, aramalar yapıldı. Şu anda Narin'in soruşturmasında 10 kişi tutuklu. 4 kişi hakkında adli kontrol kararı verildi. Elde edilen bulgular, Narin kızımızın naaşından elde edilen 91 doku örneği adli tıp kurumlarımızda Diyarbakır'da ve İstanbul'da incelemeye tabi tutuldu. Patolojik, biyolojik, kimyasal bütün tetkikler yapılıyor, bu incemeler biraz zaman alacak. Bunların neticesinde birtakım veriler ortaya çıkacak" ifadelerini kullandı.

'NARİN'E KIYANLAR YARGI ÖNÜNDE EN AĞIR CEZAYA ÇARPTIRILACAKTIR'

İfadelerin savcılar tarafından değerlendirileceğini dile getiren Bakan Tunç, "Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığımız bu konunun üzerinde hassasiyetle duruyor, biz de titizlikle takip ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız başından beri Narin kızımızın canlı bulunmasıyla ilgili özellikle üstün bir gayret gösterilmesini istemişti. Sonrasında da adli soruşturmanın titizlikle sürdürülmesi ve Narin evladımızı katleden canilerin bir an önce bulunması ve yargı huzurunda hesap vermelerinin sağlanmasıyla ilgili başta Sayın Cumhurbaşkanımız, hepimiz milletçe bu beklenti içerisinde girdik. Adli soruşturma devam ediyor, savcılar ifadelerden yola çıkarak birtakım değerlendirmeler yapacak. Şunu özellikle istirham ediyoruz. Soruşturma gizli ancak ifade tutanakları avukatlara verildiği için bunların basında, kamuoyunda, televizyon ekranlarında değerlendirildiğini görüyoruz. Maalesef bazı değerlendirmelerin özellikle soruşturmanın selameti açısından sakıncalı olabileceğini de paylaşmak istiyoruz. Burada soruşturmanın gizliliğine halel getirmeden, etkin bir soruşturma yapılabilmesi, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve Narin kızımıza katledenlerin yargı önüne çıkarılıp, kanunumuzdaki en ağır cezayla çarptırılması hepimizin temennisi. Soruşturmanın gizliliği ve selametini etkileyebilecek beyanlardan kaçınılması gerekiyor. Narin'e kıyanlar cezasını alacak. Narin'in katillerini bulmak için yargıya her türlü desteği vermenin gayreti içerisinde çalışıyoruz. İnşallah ona kıyanlar yargı önünde en ağır cezaya çarptırılacaktır" dedi.

'AYŞENUR EZGİ EYGİ İNSAN HAKLARI SAVUNUCUSU'

Bakan Tunç, işgal altındaki Batı Şeria'da İsrail askerleri tarafından öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi'nin insan hakları savunucusu olduğunu söyleyerek, "Ayşenur'un hakkını, hukukunu savunma noktasında olayın başından beri takip ediyoruz. Vatandaşımız yabancı bir ülke sınırları içerisinde, yabancı bir şahıs tarafından şehit edildi. Dolayısıyla burada vatandaşımızın hakkını korumamız ve suç işleyenlerin cezalandırılmasıyla ilgili olarak gerekli soruşturmaları başlatmamız gerekiyordu, başlattık. Uluslararası anlamda da yakalama kararları çıkaracağız. İç hukuk noktasındaki takiplerimizi devam ettirirken diğer yandan uluslararası hukuk anlamında Ayşenur'un hakkını savunmaya devam edeceğiz. Uluslararası Adalet Divanı'nda devam eden davaya, Ayşenur'un raporlarını, dosyasını ibraz edeceğiz. Türkiye olarak oraya katılma talebinde bulunmuştuk. Yine Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde devam eden soruşturmaya yine aynı dosyayı intikal ettireceğiz. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'ne başvurarak burada da Ayşenur'un katledilişi, şehit edilişiyle ilgili bir rapor düzenlenmesini isteyeceğiz. Bu raporun ilgili uluslararası mahkemelerde delil olarak değerlendirilmesini takip edeceğiz. Diğer yandan bu saldırganlar, bu katillerle ilgili uluslararası anlamda arama ve yakalama kararlarını da İnterpol aracılığıyla çıkaracağız. Ayşenur Ezgi Eygi'nin İzmir'de otopsi işlemleri yapılıyor. Otopsi akşama doğru bitecek. O deliller, bizim muhafaza edeceğimiz, soruşturmada kullanacağımız deliller" diye konuştu.

Kaynak: DHA