Türkiye'nin en büyük ve en stratejik ulaşım projelerinden biri olarak kamuoyuna duyurulan Ankara-İzmir Yüksek Hızlı Tren (YHT) hattı, aradan geçen 13 yılda, umutları ve beklentileri taşıyan bir demir yolu olmaktan çıkıp, bitmeyen bir inşaat, katlanan maliyetler ve yanıtsız kalan sorularla dolu bir şantiye alanına dönüştü. Başkent Ankara ile ülkenin üçüncü en büyük kenti İzmir arasındaki seyahat süresini 3,5 saate indirme vaadiyle 2013 yılında temeli atılan proje, hem zaman hem de maliyet açısından hedeflerin fersah fersah uzağında kaldı. Başlangıçta öngörülen sürenin dört katından fazlası geçmesine rağmen hala yarısı dahi tamamlanamayan proje, sürekli artan maliyetiyle kamu kaynaklarının nasıl verimsiz kullanıldığının en acı örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen'in Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'na yönelttiği sorularla bir kez daha gündeme gelen bu devasa proje, şeffaflık ve denetim mekanizmalarının ne denli zayıf işlediğini de gözler önüne seriyor.
1080 günlük rüya, 4700 günlük kabusa dönüştü
Ankara-İzmir YHT projesi, ilk duyurulduğunda büyük bir heyecan yaratmıştı. İki büyük ekonomik ve sosyal merkezi birbirine hızlı, konforlu ve güvenli bir şekilde bağlayacak olması, hem vatandaşlar hem de iş dünyası için büyük bir kazanç olarak görülüyordu. Projenin 1080 gün gibi iddialı bir sürede tamamlanacağı vaat edilmişti. Ancak, aradan geçen 4 bin 700 günden fazla bir süreye rağmen, projenin geldiği nokta, bu vaatlerin ne kadar havada kaldığını acı bir şekilde gösteriyor.
CHP İzmir Milletvekili Seda Kâya Ösen, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu'na yönelttiği soru önergesiyle, projenin akıbetini bir kez daha Meclis gündemine taşıdı. Bakanlıktan gelen yanıt karşısında şoke olduklarını belirten Ösen, "13 yılda projenin sadece yüzde 53’ü bitirilmiş. Bu proje 2027’de nasıl tamamlanıp, teslim edilecek?" diyerek, durumun vahametine dikkat çekti. Ösen, "1080 günde bitireceklerdi, aradan 4 bin 700 gün geçti, daha yarısının yapımı bitti" sözleriyle, projedeki zamanlama faciasını özetledi. Türkiye gibi dinamik ve gelişmekte olan bir ülke için, başkent ile en büyük sanayi ve turizm merkezlerinden biri arasında hala modern bir hızlı tren bağlantısının olmaması, kabul edilebilir bir durum olarak görülmüyor. Bu gecikme, sadece bir ulaşım projesinin aksaması değil, aynı zamanda ülkenin planlama ve uygulama kapasitesindeki ciddi sorunların da bir yansıması.
Bütçede kara delik: Maliyet 19 kat fırladı, fatura vatandaşa!
Projedeki tek sorun, bitmeyen inşaat süreci değil. Asıl endişe verici olan, projenin maliyetinin kontrolsüz bir şekilde artarak, kamu bütçesi üzerinde devasa bir yük oluşturması. Başlangıçta öngörülen maliyetin tam 19 katına çıkarak 83,5 milyar Türk Lirası'na ulaşması, projeyi adeta bir "kara delik" haline getirdi. Bu devasa artışın faturası ise, doğrudan doğruya vatandaşın vergileriyle ödeniyor.
Projenin son 5 yıldaki maliyet seyri, bu kara deliğin nasıl büyüdüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor:
-
2021: 18,1 milyar TL
-
2022: 24,9 milyar TL
-
2023: 62,1 milyar TL
-
2024: 64,4 milyar TL
-
2025: 83,5 milyar TL
Sadece son beş yılda bile maliyetin dört kattan fazla artması, projedeki finansal yönetimin ve denetimin ne kadar zayıf olduğunu gösteriyor. CHP'li Ösen, "Bunlar hep vatandaşın cebinden gidiyor" diyerek, bu kontrolsüz harcamanın bedelini halkın ödediğini vurguladı. Bu rakamlar, Türkiye'de kamu projelerinin nasıl bir maliyet sarmalına girdiğini ve başlangıçta öngörülen bütçelerin nasıl anlamsız hale geldiğini bir kez daha kanıtlıyor. Bu kadar büyük bir kamu kaynağının, verimsiz bir şekilde tek bir projeye akıtılması, sağlık, eğitim gibi diğer acil ihtiyaç alanlarından kaynak kesilmesi anlamına da geliyor.
İhaleler kime gitti? Yanıtsız kalan milyarlık sorular
Projenin maliyetindeki bu devasa artış ve bitmeyen inşaat süreci, akıllara "şeffaflık" ve "hesap verilebilirlik" sorunlarını getiriyor. Seda Kâya Ösen'in, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'na yönelttiği en kritik sorulardan biri de, bu projenin hangi aşamasının, hangi firmaya ve ne kadar bedelle ihale edildiğiydi. Ancak Ösen, bu temel soruya dahi net bir yanıt alamadıklarını belirtiyor.
"Biz 'Projenin tüm ihale aşamaları tamamlanmış mıdır? Tamamlandı ise hangi firmalara ne kadar bedelle ihale edilmiştir?' diye sorduk. Bu sorumuza bir yanıt alamadık" diyen Ösen, bu durumun kabul edilemez olduğunu vurguladı.
2027 hayali de bitti: Yeni tarih 2028
Yıllardır süren bekleyişin ardından, yetkililer tarafından projenin tamamlanması için verilen en son tarih 2027 yılıydı. Ancak, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'ndan gelen son yanıt, bu umutları da suya düşürdü. Seda Kâya Ösen, Bakan Uraloğlu'na projenin kesin bitiş tarihini sorduklarında, "'2028 yılı içinde tamamlanması planlanmaktadır' yanıtını aldıklarını" belirtti. Bu, daha önce 2027'de biteceği söylenen projenin, şimdiden bir yıl daha ertelendiği anlamına geliyor.
Projenin yarısının bile 13 yılda bitirilebildiği göz önüne alındığında, geri kalan yarısının önümüzdeki 3-4 yıl içinde tamamlanacağına dair verilen bu yeni tarihin ne kadar gerçekçi olduğu da ayrı bir tartışma konusu. Ösen, bu durumu, "Hızlı Tren projesini 13 yıldır bitiremiyor ama anlaşılan AKP iktidarı önümüzdeki seçimi de vaatle bitirecek" sözleriyle, projenin siyasi bir vaat aracına dönüştürüldüğü eleştirisini yöneltti.