Türk halkının, Milli Mücadele'de kazandığı zaferin ardından diplomasi masasında kayıtsız şartsız egemenlik hakkını koruyarak barış elde ettiği, Türkiye'nin en önemli kurucu antlaşmalarından Lozan Barış Antlaşması, bir asır önce İsviçre'nin Lozan kentinde imzalandı.

Barışın kazanılması için diplomasi masasına oturan İsmet İnönü başkanlığındaki Türk heyeti, kesintilerle 8 ay süren görüşmelerin her safhasında, Türk halkının kayıtsız şartsız bağımsızlık hakkından vazgeçmedi.

Lozan Barış Antlaşması, 23 Ağustos 1923'te TBMM tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi.

Sevr Antlaşması'nı geçersiz kılan Lozan Barış Antlaşması'yla Türkiye'nin kayıtsız şartsız bağımsızlığı, taraf devletlerce kabul edildi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'ta, "Bu antlaşma, Türk milletine karşı yıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir." ifadesiyle tanımladığı Lozan Barış Antlaşması, devletlerin istiklal ve hakimiyetine saygı gösterilmesinin vurgulandığı özsöz ve 143 maddeyi içeren 4 bölümden oluşuyor.

Cumhuriyet, Türkiye'nin en önemli kurucu antlaşmalarından biri olan Lozan Barış Antlaşması'na imza atıldıktan kısa süre sonra 29 Ekim 1923'te ilan edildi.

Görüşmeler sonunda varılan antlaşmaya göre, Suriye sınırı, 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile belirlendiği şekilde kabul edildi.

Irak sınırının, gelecekte İngiltere ve TBMM arasında yapılacak görüşmeyle belirlenmesine karar verildi.

Yunanistan sınırı, Mudanya Antlaşması'nda olduğu şekliyle kabul edilirken, Yunanistan, savaş tazminatı olarak Karaağaç'ı Türkiye'ye bıraktı.

Antlaşmayla Sovyet sınırı, Gümrü, Moskova ve Kars antlaşmalarıyla belirlendiği gibi kaldı, Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurulmasından vazgeçildi.

Kapitülasyonlar, Lozan Antlaşması ile kesin olarak kaldırılırken, Bozcaada ve Gökçeada Türkiye'ye bırakıldı. İtalyanlarda kalan On İki Ada, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra İtalya'nın çekilmesiyle Yunanistan'a bırakıldı.

Antlaşma uyarınca; Türk devletinin sınırları içindeki yabancı okulların Türk kanunlarına uyması, okulların öğreniminin Türk devletince düzenlenmesi kayıt altına alındı.

Fener Rum Patrikhanesi'nin, yabancı kiliselerle ilişki kurmaması şartıyla, Türkiye'de kalması kabul edilirken, azınlıklara verilen ayrıcalıklar kaldırıldı, tüm azınlıklar Türk vatandaşı kabul edildi.

Antlaşmayla İstanbul'daki Rumlar hariç diğer yerlerdeki Rumların Yunanistan'a, Batı Trakya hariç diğer illerdeki Türklerin Türkiye'ye gönderilmesi suretiyle iki ülke arasında nüfus mübadelesine karar verildi.

20 Temmuz 1936'da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile de Lozan'da üzerinde en çok durulan başlıklardan "Boğazlar" konusu çözüme kavuşturuldu.

Taraflarca tek nüsha olarak imzalanan Lozan Antlaşması'nın ıslak imzalı nüshası "depozitör ülke" sıfatıyla Fransa tarafından muhafaza ediliyor. Diğer imzacı ülkelerdeki nüshalar da antlaşmanın onaylı suretlerinden oluşuyor.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi

Cumhuriyetin kurucu antlaşmalarından biri de Türkiye'ye Çanakkale ve İstanbul boğazları üzerinde kontrol ve savaş gemilerini düzenleme hakkı veren "Montrö Boğazlar Sözleşmesi."

1936'da imzalanan, barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini garantileyen sözleşme, imzalandığı tarihten bu yana ayakta kalabilen nadir çok taraflı antlaşmalardan biri olarak uygulanıyor.

Türkiye'nin 87 yılı aşkın süredir tam bir tarafsızlık içinde ve titizlikle uyguladığı Sözleşme, Türkiye'nin yanı sıra Karadeniz'e kıyıdaş devletlerin ve üçüncü ülkelerin tümü için makul ve uygulanabilir bir çıkar dengesi oluşturuyor.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin 2'nci maddesi, Türk Boğazları'ndan uğraksız geçecek gemilerden alınacak vergi ve harçları düzenliyor.

Buna göre, Türk Boğazları'ndan uğraksız geçecek gemilerden sağlık denetimi, fener ve tahlisiye hizmetleri olmak üzere 3 kalem üzerinden ücret alınıyor. Bu ücretlerin hesaplanmasında, 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi hükümlerinde belirtilen "Altın Frank" biriminin esas alınması gerekiyor.

Ayrıca Sözleşme'nin ekinde, "Türk hükümetinin bu vergilerde ve harçlarda kabul edeceği indirimler, bayrak ayrımı gözetilmeksizin uygulanacaktır." hükmü yer alıyor.

1983'ten beri ilk fiyat güncellemesi

1983'te devlet tarafından alınan kararla, Türk hükümetine verilen indirim yetkisine binaen ücretlerde yaklaşık yüzde 75’lik indirim yapılmış ve o gün belirlenmiş indirimli "Altın Frank" değeri 2022'ye gelinceye kadar kullanılmıştı.

Aradan geçen sürede indirimli "Altın Frank" değerinde herhangi bir güncelleme yapılmadı.

Türk Boğazları'ndan geçecek gemilerin ödeyeceği sağlık denetimi hizmeti, fener hizmeti ve tahlisiye hizmeti ücretlerine esas olacak "Altın Frank" değerinin güncellenmesi kararlaştırıldı.

Buna göre, 1983'te Altın Frank değeri "0,8063 ABD doları" iken 7 Ekim 2022’den itibaren uygulanmak üzere "4,08 ABD doları" olarak güncellendi. Bu suretle, halihazırda uğraksız geçen gemilerden alınan fener hizmeti ve tahlisiye hizmeti ücretleri 5 katına çıkarıldı.

Kararla, bundan böyle "Altın Frank"ın sabit bırakılmaması ve belirlenen yöntemle her yıl haziran sonunda Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca 1 Temmuz tarihi itibarıyla güncellenmesi kararlaştırıldı.

Ankara Antlaşması'yla TBMM'yi tanıyan ilk itilaf devleti Fransa oldu
Türkiye tarihinde önemli bir yere sahip olan bir diğer antlaşma da Fransa ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında imzalanan kritik "Ankara Antlaşması."

Sakarya Meydan Muharebesi'nin sonuçlarından biri olarak bilinen, 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni tanıyan ilk itilaf devleti Fransa oldu.

Lozan Antlaşması'nın güney sınırları, bu antlaşmaya göre belirlendi ve antlaşmayla Hatay'da yer alan Türklerin hakkı korundu ve buradaki Türk varlığı kabul edildi.

Antlaşmanın imzalanmasının ardından iki ülke, aynı düzeyde temsilcilerini karşılıklı göndererek siyasi ilişkilere süreklilik kazandırdı.

TBMM'nin imzaladığı ilk antlaşma: Gümrü
Kurtuluş Savaşı'nın ardından imzalanan, Türkiye tarihi açısından oldukça büyük öneme sahip Gümrü Antlaşması, uluslararası olarak TBMM'nin taraflarından biri olduğu ve imzaladığı ilk antlaşma niteliğini taşıyor.

Türk ve Ermeni heyetleri arasında 3 Aralık 1920'de imzalanan antlaşma, "TBMM'nin ilk siyasi zaferi" olarak bilinen antlaşma olarak biliniyor.

Antlaşmanın metinleri, Türkçe ve Ermenice olarak oluşturuldu ve ilk kez resmi bir antlaşmada Türkiye adından söz edildi.

Türk ordularının doğu komutanı Kazım Karabekir, 15. kolordu ile Ermenistan'ın Gümrü şehrine girdi, Kars, Ardahan, Artvin, Batum, Iğdır ve Sarıkamış'ı aldı.

İki ülkenin barış görüşmeleri, bu olay üzerine 22 Kasım 1920'de başlamış, bu askeri başarı akabinde 3 Aralık 1920'de Gümrü Antlaşması, Ermenistan'la imzalanmıştır. Kazanılan askeri başarı; diplomatik başarıyla taçlandırıldı ve Gümrü Antlaşması olarak sonuçlandı.

Gümrü Antlaşması ile 1920'de Oltu (Erzurum), Bardiz'i (Şenkaya) işgal eden Ermeniler, Gümrü Antlaşma şartları dahilinde Arpaçay (Kars), Iğdır ve Kulp (Tuzluca) bölgelerini Türklere bıraktı, akabinde de Mondros Mütarekesi ile kaybedilen Kars, Artvin ve Ardahan vatan topraklarına geri katıldı.

Antlaşma ile Doğu cephesi Milli Mücadele döneminde kapanan ilk cephe oldu. Doğu Anadolu, Ermeni işgalinden kurtuldu ve Rusya-TBMM görüşmeye başladı, Rusya yardımları için bağlantı kuruldu.

Kars Antlaşması
Yeni kurulacak Türkiye Cumhuriyeti için çevresindeki devletleri birbirine yakınlaştıran antlaşmalardan biri "Kars Antlaşması" oldu.

Türkiye'nin doğu sınırını korumak amacıyla imzalanan Kars Antlaşması, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve TBMM arasında Kars Konferansı'nda görüşüldükten sonra 13 Ekim 1921'de Kars'ta imzalandı.

Antlaşmaya göre, Türkiye'nin doğu sınırı çizildi ve Doğu cephesi kapandı.

20 maddeden oluşan Kars Antlaşması, Moskova Antlaşması'nın temellerine dayanıyor.

Antlaşma, Sakarya Meydan Muharebesi yapıldıktan sonra Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına inanılarak diğer devletlerin de bu durumu görmesiyle imzalandı.

Kaynak: AA