Gelecek Partisi'nde son günlerde yaşanan ve kamuoyunda büyük yankı uyandıran milletvekili istifaları, siyasetin en temel ahlaki tartışmalarından birini yeniden alevlendirdi: Bir milletvekili, seçildiği partiden istifa edip başka bir partiye geçtiğinde, kendisine oy veren seçmenin iradesine ihanet etmiş olur mu? İşte bu sorunun odağında, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinden istifa eden yol arkadaşlarını hedef alan, son derece sert ve kapsamlı bir açıklama yaptı.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan'ı, parti genel merkezinde ağırlayan Davutoğlu, görüşme sonrası yaptığı basın toplantısında, konunun sadece kendi partisini ilgilendiren bir iç mesele olmadığını, aksine Türkiye'deki siyasi kültürün derin bir ahlaki çöküş yaşadığını savundu. "Bir siyasetçinin en önemli görevi, siyasetin itibarını korumaktır. Bir milletvekilinin en önemli görevi de kendisine oy veren seçmenlere verdiği taahhüdün arkasında durmaktır" diyerek sözlerine başlayan Davutoğlu, son dönemde yaşanan milletvekili transferlerini, "milletin oyunu çalmak" olarak nitelendirdi.
Bu tür transferlerle siyasi iklimin kirlendiğini belirten Davutoğlu, sadece kendi partisinden istifa edenleri değil, son dönemde "iktidarın yaptığı bir takım siyasi manevralar doğrultusunda hareket eden bütün milletvekillerini", "millete karşı büyük bir suç işlemişlerdir" diyerek, ağır bir dille itham etti. Bu sözler, Davutoğlu'nun, yaşananları kişisel bir ayrılık olarak değil, seçmen iradesine ve demokrasiye yönelik bir saldırı olarak gördüğünü ortaya koyuyor.
'Asıl hedef meclis grubunu dağıtmak'
Ahmet Davutoğlu, açıklamasında, bu istifaların zamanlamasının ve arka planının tesadüf olmadığını, aksine, muhalefet cephesini zayıflatmaya yönelik planlı bir operasyonun parçası olduğunu iddia etti. Ona göre, her şey, Gelecek Partisi'nin, 31 Mart seçimlerinin ardından, Saadet Partisi ve DEVA Partisi ile birlikte, TBMM'de ortak bir grup kurma kararı almasıyla başladı.
"Seçimlerden sonra Gelecek Partisi'nin önce Saadet Partisi'yle, sonra DEVA Partisi ile birlikte bir grup kurması, çok rahatsız etti birilerini" diyen Davutoğlu, bu yeni oluşumun, iktidar karşısında etkili bir muhalefet odağı haline gelmesinden korkan çevrelerin, grubu dağıtmak için her yolu denediğini öne sürdü. "Tam kritik bir aşamada, Saadet ile oluşan grupta bir arkadaşın istifasıyla grubun dağılma noktasına gelmesi tesadüf değil. Hedef şu: Parlamentoda Yeni Yol grubunu dağıtmak" ifadeleriyle, Davutoğlu, istifaların arkasında, Meclis'teki muhalefet aritmetiğini değiştirmeye yönelik bir "siyasi mühendislik" çabası olduğunu savundu.
Bu iddia, istifaların sadece kişisel tercihlerle açıklanamayacağını, perde arkasında pazarlıkların, vaatlerin veya baskıların olabileceğini ima ediyor. Davutoğlu, bu operasyona karşı net bir duruş sergileyerek, "Onları rahatsız etmeye bu anlamda devam edeceğiz. Bu milleti alternatifsiz bırakmayacağız" dedi ve geri adım atmayacaklarının altını çizdi.
Yeni yol haritası: Güçlü muhafazakar muhalefet bloku
Peki, Gelecek Partisi, yaşadığı bu sarsıntının ardından ne yapacak? Ahmet Davutoğlu, bu soruya da net bir yanıt verdi. Karamsarlığa kapılmak yerine, tam aksine, benzer kaygıları taşıyan diğer partilerle işbirliğini daha da güçlendirerek yollarına devam edeceklerini açıkladı.
Bu noktada, Fatih Erbakan ile yaptığı görüşmenin de sembolik bir anlamı vardı. Davutoğlu, "Yeniden Refah Partisi gibi birçok konuda anlaştığımız, birçok konuda birlikte düşündüğümüz, ahlaki çöküş konusunda ortak kaygılar taşıdığımız partilerle" işbirliği içinde olacaklarını belirtti. Yeni yol haritasının temel hedefini ise şöyle özetledi:
"DEVA ve Saadet Partisi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurduğumuz grubu korumak ve bu iktidarın bütün yanlışlarını yüzüne haykırabilecek güçlü bir muhafazakar, milliyetçi, muhafazakar bloku, muhalefeti kurmak, bu geniş kitlelerin sahipsiz olmadığını göstermek hedefinde yürüyeceğiz."
Bu ifadeler, Davutoğlu'nun, sadece kendi partisini değil, aynı zamanda merkez sağda ve muhafazakar kesimde, iktidara alternatif, yeni ve güçlü bir muhalefet odağı yaratma stratejisini sürdürdüğünü gösteriyor. Bu blok, hem iktidarın politikalarını eleştirecek hem de CHP'nin domine ettiği ana muhalefet bloğunun dışında kalan muhafazakar seçmenler için yeni bir adres olmayı hedefleyecek.
Siyasi partiler kanunu değişmeli mi?
Ahmet Davutoğlu'nun açıklamasında altını çizdiği bir diğer önemli nokta ise, milletvekili transferlerini önlemeye yönelik yasal bir düzenleme ihtiyacı oldu. "Türkiye'de artık Siyasi Partiler Kanunu'nda gerekli değişiklikler yapılarak, milletin oyunu çalmak anlamına gelen bu tür transferlerle kirlenen siyasi iklimin önüne geçmek lazım" diyen Davutoğlu, bu konuda köklü bir reforma ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Bu tartışma, Türkiye'de uzun yıllardır devam eden bir konu. "Parti değiştirme"nin, bir siyasi hak mı yoksa seçmene ihanet mi olduğu, sık sık gündeme geliyor. Özellikle, seçimlerden kısa bir süre sonra, seçildiği partinin listesinden Meclis'e giren bir milletvekilinin, ideolojik olarak tamamen zıt bir partiye geçmesi, seçmen iradesinin gaspı olarak görülüyor. Davutoğlu'nun bu konuyu yeniden gündeme getirmesi, Siyasi Partiler Kanunu'nda, "parti değiştirmeyi zorlaştıran" veya "istifa eden vekilin milletvekilliğini düşüren" gibi düzenlemelerin, önümüzdeki dönemde yeniden tartışılabileceğini gösteriyor.