6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde arka arkaya meydana gelen 7,8 ve 7,5 büyüklüğündeki iki deprem, Türkiye ve Suriye başta olmak üzere geniş bir bölgede hissedildi ve büyük bir yıkıma yol açtı. Depremler sonucunda 50 binden fazla kişi hayatını kaybederken, 100 binden fazla kişi yaralandı. Ayrıca, 300 binden fazla bina hasar gördü veya yıkıldı. Depremler, Türkiye tarihinin en büyük doğal afetlerinden biri olarak kayıtlara geçti.
Depremlerden bir ay sonra Kahramanmaraş’a gelen AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, depremzedelere 650 bin yeni konut yapacaklarını ve bunları en kısa sürede teslim edeceklerini açıkladı. Sadece Kahramanmaraş’ta değil tüm bölgede depremzedeler inşaatların bitmesini dört gözle bekliyor.
İhaleler binaları karşılamıyor
Şehir Plancılar Odası Ekim 2023’te hazırladığı, “Hatay İl Geneli Hasar Tespiti” başlıklı raporunu paylaştı. Rapora göre toplam konut sayısı 887 bin 909 olarak belirtildi. “Yıkık-acil-ağır hasarlı” başlığındaki konut sayısı ise 258 bin 974. Yani toplam konutlara oranı yüzde yirmi dokuz. Orta hasarlı konut sayısı 308 bin 438. Bu rakamla toplam konut sayısının oranı yüzde otuz beşe çıkıyor. Antakya ilçesinde ihale edilen toplu konut sayısı 12 bin. Defne ilçesinde de durum aynı. İhale edilen toplam konut sayısı, 12 bin. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları (ŞPO) Odası Hatay Şube Başkanı Serkan Koç, ihale sayısının yıkılan bina sayısını karşılamadığını söylüyor. Koç, depremin üzerinden 11 ay geçmesine karşın hala enkaz kaldırma çalışmalarının sürdüğünü ifade ediyor.
Hatay Şube Başkanı Serkan Koç, 2014’teki Büyükşehir Yasası öncesi Hatay’da 76 belde olduğunu söyleyerek, şehir planlanmasının da bu dönem öncesi gerçekleştiğini ifade etti. Koç, planlı bir yaklaşım olmadığını aktarırken, “Plansız yaklaşım hala devam ediyor. Bakanlık merkezinde, parça parça bölgeler rezerv alan ilan ediliyor. Biz mahalle ölçeğinde değil, kent ölçeğinde yıkım yaşadık. Bu kadar bedel ödememizin nedeni de bina ve malzeme kalitesindeki sıkıntılar kadar kent ölçeğinde problemler” dedi.
Birliktelik önemli
Yerel yönetim ve hükümetin, deprem yaralarını sarmak için birlikte hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Koç, “İlçe ve büyükşehir belediyelerinin buradaki planlama, projelendirme sürecinden haberi yok. Kapalı kapılar ardında birtakım projeler yapılıyor” dedi.
Önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun birçok vaadi olduğunu anımsatan Koç, şu anki yönetimin verilen sözleri tutmadığını ifade etti. Koç, “Devlet yazıyla konuşur. Deprem öncesi de deprem zamanı da birçok söz verildi, ama henüz yapılmadı. Ama şunu da biliyoruz. Ne yönetimin gücüyle ne de yerelin maddi imkanlarıyla kentin ayağa kalkma ihtimali yok” diye konuştu.
Sorun gecekondu değil ‘depremkondulaşma’
Depremin açtığı yaraların ardından, konteyner kentte yaşamak istemeyen insanlar kendi başına yeni çözüm yolları arıyor. Deprem öncesi var olan gecekondulaşma sorunu, şimdi boyut değiştirerek, ‘depremkondulaşma’ sorununu doğurdu.
Hatay’da devletin ‘nitelikli’ bir yapısı olmadığı için, halkın kendi imkanlarıyla, tarım arazilerine evler inşa ettiğini vurgulayan Koç, şunları söyledi:
“Biz gecekondulaşmadan depremkondulaşmaya doğru gidiyoruz. Şu an kentte on binlerce ‘depremkondu’ yapıldı. İmkanı olan insanlar, kırsal alanlarda ve tarım arazilerinde kendi yapısını inşa ediyor. Hiçbir mühendislik hizmeti almadan bu alanlarda ciddi bir yapılaşma söz konusu... Yarın, bu insanlar alt yapı isteyecek. Bu hizmeti nasıl sunacaksınız? Coğrafyaya çok dağınık, plansız bir şekilde yayılıyoruz.”
Yasal düzenlemeler endişelendiriyor
Deprem bölgesindeki sorunlar, yasal düzenlemelerle de artıyor. Koç, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, depremzedeleri endişelendirdiğini belirtti.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Vedad Gürgen’in, depremzedelere ‘bir anahtara bir anahtar’ sözü vererek, sürekli iletişim halinde olduğunu söyledi. Ancak, yapılacak olan evlerle, yıkılan evlerin konumlarının çok farklı olduğunu aktaran Koç, “Sayın Bakan Yardımcısı, bize vaatlerde bulunuyor. Bir anahtara bir anahtar vereceğiz, kredi ödemelerinde kolaylıklar sağlayacağız, maliyetin altına ineceğiz gibi cümleler kuruyor. Ama bu kanun, takdir yetkisini bakana da, bakanlığa da vermemiş. Bunun yetkisi yalnızca Cumhurbaşkanı’na ait. Şu an üç dört yerde, rezerv alanlarda çalışmalar, temel kazıları yapılıyor. Benim de orada mülküm var. Bana kaç metrekare daire verecek? Ben bu işin sonunda ne ödeyeceğim? Bu bilinmezlik hala devam ediyor” diye konuştu.
Yetkililerin, çeşitli toplantılar düzenlediklerini ve Şehir Plancıları Odası’nı da davet ettiklerini aktararak Koç, “Endişelerimizi, yapılması gerekenleri ifade ediyoruz. Aynı fikirde olduklarını söylüyorlar. Ancak bugüne kadar ilgili bir bilgilendirme olmadı. Karşılığını göremiyoruz açıkçası” ifadelerini kullandı.
Haklı değil mutlu olmak istiyorum
Çeşitli depremzede platformlarının, rezerv alanlara itiraz ettiğini ve dava açtığını belirten Koç, depremzedelerin durumunu şöyle aktardı:
“İtiraz edelim, dava açalım. Evet haklıyız, kesinlikle haklıyız. Endişelerimiz var. Ancak benim kaybedecek zamanım yok, kalmadı. Ben artık haklı değil, haklı olduğum kadar da mutlu olmak istiyorum. Bizim artık resmi makamların karşısına çıkarken aslında bir çözüm önerisiyle de çıkmamız gerekiyor. Bu işin sonunda davayı kazanıp haklı olduğum zaman bu bana bir şey kazandırmaz maalesef”
Depremzedelerin sorunları sürüyor
Depremlerden sonra 11 ay geçmesine rağmen, depremzedelerin yaşadığı sorunlar halen devam ediyor. Barınma, konut, ısınma ve altyapı gibi temel ihtiyaçlar karşılanamazken, depremzedelerin umudu da tükeniyor. Şehir Plancıları Odası Hatay Şube Başkanı Serkan Koç, Deprem bölgesinde kurulan çadır kentlerdeki binlerce kişinin, soğuk hava, sağlıksız koşullar, elektrik, su ve doğalgaz kesintileri, hijyen ve güvenlik sorunları ile mücadele ettiğini aktardı.
Koç, Hatay’da yaşanan sorunları şöyle anlattı:
“Hatay'da yaklaşık 80 bine yakın insan konteyner kentlerde yaşıyor. 18 metrekarelik bir konteynerde 4 kişilik aile kalıyor. Konteynerde banyonuz, odanız, mutfağınız var. Ancak bu yapılar niteliksiz. Altyapı ve elektrik yetersiz. Her gün konteynerlerde yangın çıkıyor. Yağmurlarla ilgili ciddi problemler var. Konteynerlerin hemen hemen yüzde 70'e yakını su almaya başladı. Toplu taşımada da çok ciddi sorunlar var. Tam teşekküllü bir sağlık tesisimiz yok. Güvenlik ciddi bir problem hala. İnsani ihtiyaçlara yönelik ciddi problemler var.”
Depremzedeler, sağlıklı ve güvenli bir yaşam için kalıcı konutlara kavuşmayı bekliyor.
Rezerv alanlarında mülkiyet sorunu
Şehir Plancıları Odası Kahramanmaraş Şubesi Başkanı Muzaffer Akyol, deprem sonrası ilan edilen rezerv alanlarında mülkiyet sorununun çözülmediğini, bazı vatandaşların arsa ve evlerinin kamulaştırılmadan inşaatlara dahil edildiğini söyledi. Akyol, “Rezerv alanı dediğimiz yerler boş alanlar veya kamu alanları olacak. Mevcut yasadaki yeni yerleşim alanı tabirinde yerleşim alanları rezerv alanı sayılmayacak. Böylelikle kimsenin mülkiyet hakkına zarar gelmez” dedi.
Akyol, rezerv alanlarında inşaat yapılması için öncelikle mülkiyet sorununun çözülmesi gerektiğini, vatandaşların rızasının alınması gerektiğini, kamulaştırma bedellerinin ödenmesi gerektiğini vurguladı.
Akyol şöyle devam etti:
“Mülkiyet sorunu çözmeden inşaata başladılar. Mesela bazı inşaat yaptıkları yerlerde kamulaştırma dahi yapmadılar. Mesela mülkiyete girdiler. Birçok vatandaş şikayetçi. Adamın tarlasında veya bağında, bahçesinde, evinin olduğu yerde de şu anda inşaatlar yapılıyor. Onlar da itiraz etmiyor; sonuçta biz para alacağız veya yapılacak diyerek buna ses çıkartmıyor.”
Ruhsatlandırma sorunları
Deprem sonrası orta hasarlı binaların güçlendirilmesi ve ruhsatlandırılması konusunda da sorunlar yaşandığını belirten Akyol, belediyelerin bu konuda yeterli desteği vermediğini söyledi.
Akyol, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Depremde orta hasar gören binaların güçlendirilmesi için yönetmelikte hükümler var ama belediyeler bu konuda ruhsat vermek istemiyorlar. Birçok yapı denetim firması sıkıntıya girdi. Hapse girenler de mevcut. Orta hasarlı binalara ruhsat alınamadığı için şimdi güçlendirme yapılamıyor.”
Öteleme politikası görüyoruz
Şehir Plancıları Odası Kahramanmaraş Şubesi Başkanı Muzaffer Akyol, deprem riski taşıyan binalar ve fay hatları ile ilgili yapılan çalışmaların yetersiz olduğunu ve seçimlere kadar çalışmaların ertelendiğini söyledi. Akyol, vatandaşların ve şehir plancılarının mağdur edildiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim gördüğümüz şey, deprem gerçeği ile yüzleşmek yerine, ötelemekten ibaret. Yerel seçimler öncesi, depremle ilgili bazı adımlar atılacağı söylendi. Ancak genel seçimler sonrası, bu adımlar unutuldu. Şimdi de her şey yerel seçimlere kadar beklemeye alındı. Bu arada, orta hasarlı binaların durumu belirsiz. Fay hatlarının geçtiği alanlar imara kapatıldı. Ancak bunun dışında ne yapılacağı belli değil.” dedi.
Rezerv alanlar depremzedelerin haklarını etkiliyor
Rezerv alanlar, deprem bölgesinde yaşayan insanların haklarını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Örneğin, rezerv alan ilan edilen yerlerde, mülkiyet hakkı kısıtlanabilir, kamulaştırma yapılabilir, imar planı değiştirilebilir, kentsel dönüşüm uygulanabilir. Rezerv alanlarda, depremzedelere yerinde konut verilmesi, konut bedellerinin makul olması, konutların kaliteli ve güvenli olması gibi taleplerinin göz ardı edilmesinin adeta önü açılıyor. Rezerv alanlarda, deprem bölgesindeki arsa ve yapıların değeri düşürülerek, rant amaçlı dönüşümler gibi tehlikeler barındırıyor. Depremzedelerin yaşadığı kültürel, sosyal ve ekonomik bağlar koparılması toplumsal sorunlar doğurabilecek nitelikte görünüyor.