2019 yılı Sayıştay denetiminde, Dokuz Eylül Üniversitesi'nin mülkiyetindeki taşınmazlarda bulunan muhtelif büyüklüklerdeki çay ocağı, büfe, kafeterya, kantin, fotokopi odası, reklam panoları, büro, ATM, otopark, yüzme havuzu, spor salonu gibi kiralanabilir yerlerin pazarlık usulü ile kiraya verildiği tespit edildi. 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre üniversitelerde kiralama işlemlerinin, tekliflerin gizli olarak verilmesini sağlayan kapalı teklif usulü gerçekleştirilmesi gerekiyor. Pazarlık usulü rekabet ortamından uzak bir yöntem olduğu için kanunlar bu yöntemin sadece belirli durumlarda (Hazineye ait taşınmazların kiralanmasında ve aciliyeti olan durumlarda) kullanılmasına izin veriyor. Fakat Dokuz Eylül Üniversitesi bütün kiralamalarını pazarlık usulü ile yaparak açıkça mevzuata aykırı işlem yapmış. Rekabete aykırı bu yöntemin kullanılması, belirli kişilere kiralamalarda ayrıcalık sağlandığı kuşkularına neden olmakta. Nitekim Sayıştay denetçileri bu kuşkuların yerinde olduğunu ve hep aynı kişilere kiralama yapıldığını ve üstelik kirasını ödememesine rağmen aynı kişilerle tekrar tekrar kira sözleşmesi yapıldığını tespit etti.
Borçluya yeniden kiralandı
Sayıştay raporunda, üniversitenin kiracılarından kira tahsilatlarında uzun yıllardır sorun yaşandığı ve bu sorunun 2019 yılında ayyuka çıktığını tespit edildi. Kiralamaların bir kısmının tahsilatlarının gecikmeli olarak yapılabildiği, bunların bir kısmının icra sürecinin başlatılmasına rağmen taşınmazların bazılarının icra süreci başlatılan kiracılara yeniden kiralandığı belirlendi. Mevcut kiracılardan tahsilat yapılamadığı gibi, kirasını ödemeyen kiracılarla yıllarca sözleşme yapılmaya devam edilmiş.
Örneğin; Tınaztepe Yerleşkesi Mimarlık Fakültesi kantinini kiralayan kişi hakkında 2016 yılı kira borçlarını ödemediği için İzmir 18.İcra Müdürlüğü'nün 2017/2567 Esas Sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmasına rağmen, aynı yerin 04.07.2017 tarihli sözleşme ile kendisine tekrar kiraya verilmesi nedeniyle icra müdürlüğündeki dosyanın işlemden kaldırıldığı görülüyor. Söz konusu kiracının 2017-2018 yılı kiralarını da ödememesi nedeniyle bu kez İzmir 22. İcra Müdürlüğü'nün 2018/9571 Esas Sayılı dosyası ile tekrar icra takibi başlatıldığı, icra takibi devam ederken aynı kantinin 2019 yılında tekrar aynı kişiye kiralanması üzerine yine icra takibinin kaldırıldığı görülüyor. Üstelik aynı durumun 2019 yılında da devam ettiği ve kiracının 01.11.2018 - 01.10.2019 tarihleri arasındaki kira, elektrik, su ve KDV borcu için İzmir 4.İcra Müdürlüğü'nde 2019/15169 Esas Sayılı dosyası ile tekrar takip başlatıldığı tespit edildi.
Üniversitenin kira borçlarını yatırmayan veya geç yatıran kiracıya yeni kiralamalar yapmasının rekabet ortamından uzak şekilde kiraya verildiği hususu ile birlikte dikkate alındığında durumu daha da riskli hale getirdiği ve ileride de kamu zararı ;oluşturma ihtimalinin yüksek olduğu değerlendirildi.
Mevzuata aykırı kiralama
Sayıştay, Dokuz Eylül Üniversitesi yerleşkelerinde yer alan Hazine'ye ait taşınmazlar üniversitenin kullanımına tahsis edilirken, bu taşınmazların büyük bir kısmı mevzuatta belirlenen amaçların dışında kiraya verildiğini tespit ederken, üstelik bu kiralamaların bir kısmında emsal kira bedellerinin tespitinde mevzuata aykırılık tespit etti.
Yükseköğretim Kanunu’na göre Hazine'ye ait taşınmazlar üniversiteler tarafından “eğitim, sağlık ve sosyal amaçlı” kiraya verilebilecekken; Dokuz Eylül Üniversitesi Tınaztepe kampüsündeki birçok yeri reklam şirketlerine kiraya vermiş. Reklam panosu yerlerinin kiralanması, eğitim, sağlık ve sosyal amaç içermediği için üniversite yetkisi dışında bir kiralama işlemi gerçekleştirmiş. Diğer yandan Sayıştay denetçileri, Dokuz Eylül Üniversitesi yerleşkelerinde bulunan muhtelif büyüklüklerdeki kafeterya, kırtasiye ve halı saha gibi kiralanabilir yerlerin Devlet İhale Kanunu'nda belirtilen usule aykırı olarak emsal kira bedeli tespiti yapmak suretiyle kiraya verildiğini tespit etti.
Kiralamalardaki bütün bu mevzuata aykırı uygulamaların yanı sıra, sözleşme süreleri dolduktan sonra ihale veya sözleşme yenileme işlemlerinin zamanında yapılmadığı kiralamaların da olduğu görüldü. (İnciraltı Yerleşkesi Tıp Fakültesi ve Hemşirelik Fakültesi fotokopi odaları, Tıp Fakültesi kuaför dükkanı, Tınaztepe Yerleşkesi Mühendislik Fakültesi, Fen Edebiyat Fakültesi fotokopi odaları ve kantinleri vb.)
Bu durum, kiralamaların sürekli olarak belirli kişilere verildiği, bununla birlikte ihale ve sözleşme düzenlenmesi süreçlerinin formalite icabı gerçekleştiğini teyit ediyor. Oysa üniversitenin teknik şartnameleri hazırlayarak, sözleşme süreleri dolmadan önce ilan etmesi, yeni teklif sahiplerine yeterli zamanı tanıması, sözleşme yenilenecek ise süre dolmadan yeni sözleşmenin imzalanması gerekmekte.
Mermer fabrikası
Sayıştay raporunda Dokuz Eylül Üniversitesi’nde üniversiteye veya hazineye ait yerlerin kiralanmasında birçok usulsüzlük tespit edilirken, Üniversitenin Torbalı Meslek Yüksek Okulu içerisindeki mermer fabrikası ile yapılan kiralama sürecinde baştan sona kadar çok fazla usulsüzlük ve mevzuata aykırılık olması nedeniyle Sayıştay denetçileri bu kiralamaya özel olarak değiniyor. Sayıştay denetçileri, 2002 yılından beri devam eden Torbalı’daki kiralama işleminin üniversitenin diğer kiralamalarında olduğu gibi rekabetten uzak bir ihale süreci yaşandığını tespit ettikten sonra bu kiralamaya özel usulsüzlükleri de rapora yansıttı.
Firmadan teminat alınmıyor
Üniversite tarafından yapılan tüm kiralamalara ilişkin sözleşmelerde; İdarenin karşılaşması muhtemel olumsuzluklar nedeniyle zarara uğramamasını temin etmek için kiracılardan teminat alınmasına ilişkin hüküm bulunuyor. Buna rağmen, 30.01.2012 tarihli sözleşmeden itibaren sözleşmelerin hiçbirisinde teminatla ilgili düzenleme yapılmamış ve 4. sözleşmenin imzalanmasını müteakip daha önce alınmış teminatlar da firmaya iade edilmiş. Tamamen firma lehine ve kamuyu firma hatası nedeniyle uğraması muhtemel zararlara karşı savunmasız bırakan bu uygulamada kamu yararı değil firma yararının gözetildiği değerlendiriliyor.
Su parası ödemedi
Sayıştay'ın raporuna göre; mermer fabrikası ile imzalanan 18.08.2009 tarihli 3. sözleşmede firmanın üretim sırasında Yüksekokul kuyularından kullandığı suyun bedelinin kendisinden istenmesinden vazgeçilmiş, bu durum 2015 yılında imzalanan 5. sözleşmede de (3 yıllık) aynen devam ettirilmiş. Gelinen noktada; firma üretim yaparken kullandığı suyun bedelini sözleşmelerde bulunan düzenlemeler çerçevesinde Ağustos 2009 - Şubat 2018 tarihleri arasında yaklaşık 9 yıl boyunca ödememiş.
2002 yılından 2013 yılına kadar, sözleşmelerde yer almasına rağmen firmaya üretimde kullandığı elektrik için bağımsız abonelik tesis ettirilmemiş. Bu süreçte gelen faturaların yüzde 50'si üniversite tarafından ödenmiş. Süzme sayacın takıldığı 2013 yılından itibaren gelen faturalar karşılığında yapılan ödemeler incelendiğinde; fabrikaya süzme saat takılıp okul adına gelen elektrik faturalarında yer alan sarfiyat yüzde 19.90 ile yüzde 37.80 arasında değişmiş, hiçbir zaman yüzde 50 seviyelerine gelmemiş. Oysa; sözleşmelerde yer almasına karşın süzme saatin takılmadığı yıllarda tahakkuk eden elektrik bedellerinin yüzde 50’si üniversite bütçesinden ödenmiş ve bu anlamda kamu zarara uğratılmış.
Firma ile yapılan sözleşmelerde üretimde kullanılan enerji bedelinin firma tarafından ödeneceğine dair hüküm konulmasına karşın elektrik faturalarında yer alan enerjinin ne kadarının okul, ne kadarının fabrika tarafından kullanıldığını tespit edecek bir sistem oluşturulmadığı için üniversite sürekli olarak fazla ödeme yapmış. Özet olarak; Sayıştay denetçileri raporda birkaç örneğe yer verse de buna benzer sayısız durumun yaşandığı iddia ediliyor. Bu kiracıların kimler olduğunun ve üniversitede kimler tarafından gözetildiğinin ayrıca araştırılması gerektiği savunuluyor.
Kiracılar kollanıyor
Sayıştay raporunu kiralamalar ile ilgili bölümünü değerlendiren Eğitim Sen İzmir Üniversiteler Şube Başkanı Ulaş Yasa şunları söyledi: “Özel kişi ve firmalara kiralanan yerler kampüs içerisinde yer aldığı için sağlık müdürlüğü ve belediye gibi kamu denetim mekanizmalarından muaf hale gelmektedir. Bu mekanlarda satılan ürünlerin, verilen hizmetlerin halk sağlığı açısından zararları denetlenemez durumdadır. Sayıştay raporunda da görüleceği üzere, kiracılar üniversite tarafından kollandığı için üniversite tarafından da denetim sağlanmamaktadır. Öğrencilere, kamu emekçilerine ve tüm topluma eğitim, sağlık ve sosyal açıdan fayda sağlayabilecek alanların Üniversiteler tarafından işletilmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Üniversite gelirlerinin kiracılara bırakılmasını engellemenin yanında, halk sağlığının öneminin daha çok anlaşıldığı pandemi dönemi bu mekanların Üniversiteler tarafından işletilmesi gerektiği tekrar görülmüştür.”