Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın temmuz ayı olağan meclis toplantısı, İzmir Ticaret Odası Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. EBSO Meclis Başkan Yardımcısı Işın Yılmaz’ın idaresinde gerçekleştirilen toplantıya, EBSO meclis üyeleri katıldı. Vergi Kanunu, susuzluk riskleri, sığınmacılar, ekonomik sorunlar ve sokak hayvanları ile ilgili düzenlemeye dair konuların konuşulduğu mecliste açılış konuşmasını EBSO Yönetim Kurulu Başkan Vekili Hakan Ürün yaptı. 

Tarım ÜFE yıllık yüzde 32 arttı! Tarım ÜFE yıllık yüzde 32 arttı!

‘SIFIR VERGİ VERENLER ARAŞTIRILSIN ÖNERGESİNİN REDDEDİLMESİNİ ANLAMAK ZOR’

Vergi Kanunu’nun mecliste kabul edildiğini hatırlatan Hakan Ürün, “Vergi tabanını genişletecek uygulamaları ve kayıt dışını önleyecek tedbirleri desteklediğimizi, vergisini düzenli ödeyenleri daha da fazla vergi yüküyle karşı karşıya bırakacak uygulamaları desteklemediğimizi içeren önerilerimizi TOBB’a iletmiştik. Serbest Bölgelere ilişkin itirazımız dikkate alınmış ancak, birçoğu taslaktaki gibi geçmiştir. Vergi için yeni kaynak arayışı içinde iken, “sıfır vergi verenler araştırılsın” önergesinin Mecliste reddedilmesini de anlamak çok zor” diye belirtti. 

SANAYİCİNİN HÜKÜMETTEN ÜÇ BEKLENTİSİ

Sanayicilerin hükümetten beklentilerini sıralayan Ürün, “Fiyat İstikrarı/Enflasyonun düşürülmesi. Kurların serbest bırakılması/İhracatın önünün açılması, Sığınmacı sorununun makul şekilde çözümüdür.Biz de bu konuların takipçisi olmaya devam edeceğiz” dedi. 

‘BÖLGE SU SAVAŞLARINA DOĞRU GİDİYOR’

Türkiye’nin susuzluk riskinin yüksek olduğu ülkeler arasında yer altığını dile getiren Hakan Ürün, “Özellikle de Ortadoğu coğrafyası riskin başında geliyor.  Yani, Bölge su savaşlarına giderek yaklaşıyor. O nedenle, etkin ve hızlı adımlara ihtiyacımız vardır. Zira, süremiz kısalıyor” ifadelerini kullandı. Ürün sözlerini şöyle sürdürdü; 

“Sorunun ana kaynağına dönüp baktığımızda, Sektörlerin suya duyarlılığına ilişkin 2 önemli çalışma karşımıza çıkıyor. İlki İstanbul Sanayi Odası’na ait. Sanayi özelinde yapılan bir çalışmada; tarım ve tarıma dayalı ürünlerin üretimi, tekstil sektörü ve kağıt ve karton sanayi öne çıkıyor.  Diğer yandan, Tarım Bakanlığının çalışmasında; suyun %77 oranında tarımsal sulamada kullanıldığı raporlanıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran %50-60 arasında. Sanayinin su tüketimindeki payı sadece %11. Bu durumda, çözümün aranacağı yer tarımsa, neden hala klasik sulama yöntemi kullanılıyor. Bakınız; Klasik sulama sistemlerinde 1 hektar sulama alanına saniyede ortalama 4 litre su verilirken, modern sulama yöntemlerinden yağmurlama ve damlama sulamalarda sadece 1.2 litre su verilmektedir.  Yani, üçte iki oranında bir tasarruf mümkün. Bakanlığın 2023-2033 Eylem Planı’nda belirlenen adımların yerine getirilmesi önemli olmakla birlikte, daha somut ve büyük çaplı projelere de ihtiyaç olduğu açıktır. Bizden çok daha az riske sahip AB uygulamaya aldığı Su Çerçeve Direktifi ile tarımda su kullanımını azaltmak amacıyla bir program sürdürüyor. Elbette tarımdan vazgeçemeyeceğimiz gibi, tarımı, hayvancılığı sürdürülebilir kılmak zorundayız. Ancak, kaynaklarımızı daha etkin kullanmamız gerektiği de çok net. Yaşlanan dünya nüfusu ve artan teknoloji biz de dahil olmak üzere gençleri köy hayatından kopardı. Artan nüfusla birlikte, Türkiye’nin gıda ihtiyacını bireysel çiftçilikle çözmemiz mümkün görünmüyor. Burada devreye şirketler girmelidir. Yeni nesil tarımı şirketlerin gücü ile daha sürdürülebilir kılabiliriz. 

Tüm zorluklara, maliyetlere rağmen, tarımsal üretimde Avrupa birincisi, dünya 9.’suyuz. Birçok üründe dünya birincisiyiz.  Ancak, 1.237 ithalat kalemi içinde en fazla ithalat sıralamasında buğday ve mahlutları 13. sırada. 3.5 milyar dolar buğday ve mahlutları ithalatı gerçekleştirmişiz. Pamuk 37. sırada. Ve 1.7 milyar dolar ithalat rakamı. Sonuçta da, bugün Küresel gıda fiyatları haziran ayında yıllık bazda %2.1 düşerken Türkiye’de %68.2 arttı. Bu denli bir fark, bir yerlerde yanlış yaptığımızı da ortaya koyuyor. Biz çözümün kendisinden uzaklaşırken, gıda fiyatları da artmaya devam edecektir. Gıda enflasyonunda olduğu gibi enerji enflasyonunda da lideriz.  Yanlışı bulmak zor değil. Türkiye’nin en az yağış alan, en kurak ovası Konya Ovası’nda eğer siz en fazla su isteyen mısır, yonca ve şeker pancarı ekiyorsanız suçu iklim değişikliğine atamazsınız.  Diğer yandan, Dünyanın en verimli pamuk arazisi Söke Ovası’nda, kuraklık ve aşırı sıcaklar pamukları yakarken, yeterli su olmadığı için çiftçiye kısıtlı su verilirken sürdürülebilirliği nasıl sağlayabiliriz? 

‘TÜRKİYE EN FAZLA SIĞINMACI BARINDIRAN İKİNCİ ÜLKE’

Türkiye’nin dünyada en fazla sığınmacı barındıran ikinci ülke olduğunu söyleyen Ürün, “Kaçak yollarla ülkeye girmek isteyen ve yakalanan düzensiz göçmenlerin uyrukları topraklarımız için ayrı, içinde yaşayan bizler için ayrı risk teşkil etmektedir” diye söyledi. 

İzmir’de geçici koruma kapsamındaki Suriyeli sayısının 120 bin civarında olduğu bilgisini veren Ürün, “Küçük illerimizde öyle bir noktaya gelinmiştir ki, bazı ilçelerde sayıca üstünlük bunlara geçmiştir. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Geçen hafta Gaziantep Ticaret Odası Yönetim Kurulu, Yönetim Kurulumuzu ziyaret etti. Orada Sayın Başkanı dedi ki, ayakkabı sektörünü kaybettik ve üstünlük onlarda. Konfeksiyon sektöründe ise çekişiyoruz. Bu sadece işin ticari boyutuna küçük bir örnek. Fakir göçmenlerin hakim olduğu İngiltere’nin Leeds bölgesinde geçen hafta yaşananlar bizim için de bir fragman niteliğindendir” dedi.

‘İŞİMİZ KOLAY GÖRÜNMÜYOR’

Tekstil sektörünün son dönemde zor günlerden geçtiğini söyleyen EBSO Meclis Başkan Yardımcısı Işın Yılmaz, sektörün her geçen gün rekabetçiliğini kaybettiğini söyledi. EİB verilerine göre Tekstil ve hammaddeleri ihracatı geçen yılın haziran ayına göre yüzde 31, hazır giyim ve konfeksiyon ürünleri yüzde 13 gerilediği bilgisini veren Yılmaz, “En büyük pazarımız Avrupa’daki durgunluk devam ederse, finansmana, girdilere ulaşmanın maliyetindeki artış kesilmezse, işimiz gerçekten kolay görünmüyor. Biliyorum ki, diğer sektörlerimizde de durum farklı değil. Allah yardımcımız olsun” ifadelerini kullandı.

‘KADINLARIN ÖLDÜRÜLMESİNE ADETA GÖZ YUMULUYOR’

“Kadınlarımıza güvenli yaşam hakkı tanıyan 1 Temmuz 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemizden bu yana, her yılın ilk 6 ayında öldürülen kadın sayısına bakıldığında 2024 yılında rekor kırdı ve 205 kadın öldürüldü” diyerek sözlerine devam eden Yılmaz, “Neredeyse kadınların yarısı evli olduğu erkekler tarafından öldürülüyor. Üstelik bunların içinde 16 kadın tedbir kararı aldırmasına rağmen öldürülüyor. Yani, adeta öldürülmelerine göz yumuluyor. Bunu anlamak da anlatmak da çok zor” diye konuştu. 

‘İKİ AYAKLI CANİ SORUNUNU ÇÖZMÜŞÜZ GİBİ ODAĞIMIZI DÖRT AYAKLI DOSTLARIMIZA ÇEVİRDİK’

Yılmaz, son dönemde kamuoyunda tepkilere yol açan Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki değişiklikle ‘ötenazi’ yolunun açılmasına da tepki gösterdi. Yılmaz, “Kadınlarımızı vahşice öldüren, sokaktaki 2 ayaklı cani sorununu çözmüşüz gibi şimdi de odağımızı dört ayaklı dostlarımız olan sokak hayvanlarına çevirdik” diye söyledi. Sokak hayvanlarının öldürülmesini katliam olarak adlandıran Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü;

“Allahın verdiği canı ancak Allah alır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca geçmişte hazırlanan bir cuma hutbesinde, "En küçüğünden en büyüğüne kadar her hayvan, Allah'ın eseri olarak değerlidir ve O'nun tarafından insana emanet edilmiştir. İnsanoğlu, hayvanlara karşı insaflı, şefkatli ve merhametli olmakla mükelleftir." Denilmiştir. Ancak, tasarı bugün inançlı olduğunu iddia edenler tarafından geçmektedir.  Birden fazla sayıda kedi ve köpek sahiplenmiş ve zamanında bir köpek tarafından ısırılmış, tedbiren de kuduz aşısı olmuş birisi olarak bu durumu büyütmüyorum ve diyorum ki; uyutulma kararı yanlıştır, geri çekilmelidir. Ve çok hızlı, düzgün bir planlama ile sponsor ve ilgili derneklerin desteği ile ‘Kısırlaştır, aşılat ve yerinde yaşat’ ilkesi benimsensin”

‘DİLERİM GEREKLİ DERSLER ALINIR’

Yılmaz, elektrik faciasında ve orman yangınında hayatını kaybeden vatandaşlar için taziyelerini iletti. İklim değişikliği ile aşırı iklim olaylarının olağan gündeme dönüştüğünü sözlerine ekleyen Işın Yılmaz, “Her alanda planlamaların bu bilinçle yapılması gerekirken, Türkiye’nin 3. büyük şehrinde, İzmir’in merkezinde yağmurdan kaçıp elektrik akımına kapılan 2 genç insanı kaybettik. Ucuzlayan insan hayatından, sorumsuz yöneticiye, sorumsuz kurumlardan, beceriksiz idareye kadar ihmaller dizisi. Ve bunun İzmir’imizde gerçekleşiyor olması. Dilerim, cezalar adil dağıtılır ve gereken dersler de alınır” dedi. 
 

Kaynak: HABER MERKEZİ