Türkiye ekonomisinin nabzını tutan en önemli göstergelerden biri olan sektörel güven endeksleri, Temmuz ayında endişe verici bir tablo ortaya koydu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan son verilere göre, ekonominin lokomotifi olarak kabul edilen iki büyük sektörde güven kaybı yaşandı. Milyonlarca kişiye iş imkanı sunan ve günlük hayatın tam merkezinde yer alan hizmet sektörü, güven endeksinde bir önceki aya göre %0,8'lik bir düşüşle 110,9'dan 110,0 değerine geriledi. Her ne kadar endeksin 100'ün üzerinde olması sektörde hala bir iyimserliğin varlığına işaret etse de, bu düşüş, çarkların yavaşladığının ve geleceğe yönelik beklentilerin zayıfladığının en net göstergesi oldu.

Detaylara inildiğinde, hizmet sektöründeki bu karamsarlığın temelinde son üç ayda yaşanan iş durumundaki ve hizmetlere olan talepteki zayıflama yatıyor. Özellikle "gelecek üç aylık dönemde hizmetlere olan talep beklentisi" alt endeksinin %1,0 oranında azalması, turizmden ulaşıma, yeme-içme sektöründen danışmanlığa kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteren firmaların önümüzdeki sonbahar aylarına temkinli girdiğini gösteriyor.

Benzer bir kan kaybı, tüketimin en canlı olduğu alanda, yani perakende ticaret sektöründe de gözlemlendi. Perakende ticaret güven endeksi, Temmuz ayında %0,5'lik bir azalışla 107,9 seviyesine indi. Bu düşüş, yüksek enflasyon ve azalan alım gücü karşısında tüketicinin harcamalarını kıstığı, perakendecilerin ise hem geçmiş satış performansından hem de gelecek beklentilerinden memnun olmadığı şeklinde yorumlandı. "Gelecek üç aylık dönemde iş hacmi-satışlar beklentisi" kalemindeki %1,1'lik düşüş, bayram ve tatil döneminin geride kalmasıyla birlikte perakendecilerin satışlarda bir durgunluk beklediğine işaret ediyor. Bu sektörde dikkat çeken tek olumlu gelişme ise mevcut mal stoklarında yaşanan azalma oldu. Bu durum, firmaların zorlu geçmesi beklenen döneme daha az stokla girerek finansal risklerini azaltma çabası olarak değerlendiriliyor.

İnşaat sektöründe dipten dönüş umudu yeşerdi

Ekonominin iki dev sektörü kan kaybederken, yıllardır krizle boğuşan ve kötümserliğin hakim olduğu inşaat sektörü ise Temmuz ayında adeta bir sürprize imza attı. İnşaat sektörü güven endeksi, bir önceki aya göre %2,2 gibi dikkat çekici bir oranda artarak 86,9'dan 88,8'e yükseldi. Bu artış, sektördeki karamsarlığın azaldığına ve dipten bir dönüş umudunun yeşerdiğine dair ilk ciddi sinyal olarak kayıtlara geçti.

Otomotivde ötv depremi: Fiyatlar sil baştan, ikinci el pazarı alev aldı
Otomotivde ötv depremi: Fiyatlar sil baştan, ikinci el pazarı alev aldı
İçeriği Görüntüle

Ancak bu artışa rağmen, endeksin hala 100 olan eşik değerinin çok altında, yani "kötümser" bölgede yer aldığı unutulmamalı. Yani sektörde henüz bir iyimserlikten bahsetmek mümkün değil; yaşanan gelişme, daha çok "kötünün en iyisi" olarak yorumlanıyor. İnşaat sektöründeki bu toparlanmanın ardındaki en büyük itici güç ise geleceğe yönelik beklentiler oldu. "Alınan kayıtlı siparişlerin mevcut düzeyi" endeksi hafif bir düşüş göstererek mevcut işlerin hala zayıf olduğunu teyit ederken, asıl patlama istihdam beklentilerinde yaşandı. "Gelecek üç aylık dönemde toplam çalışan sayısı beklentisi" alt endeksi, %4,9 gibi devasa bir artış gösterdi. Bu, inşaat firmalarının önümüzdeki üç ay içinde büyük bir işe alım hamlesi planladığı anlamına geliyor. Bu durum, sektörün kentsel dönüşüm projeleri, olası yeni konut kredisi kampanyaları veya kamu altyapı yatırımlarıyla ilgili bir beklenti içine girdiğini düşündürüyor.

Beklentiler ayrışıyor: Talep düşerken istihdam umudu artıyor

Temmuz ayı güven endekslerinin en çarpıcı sonucu, sektörlerin gelecek beklentileri arasındaki derin makas oldu. Bir yanda hizmet ve perakende gibi doğrudan tüketiciye dokunan sektörler, talepteki daralma beklentisiyle frene basarken; diğer yanda inşaat sektörü, istihdam yaratma konusunda son dönemin en iyimser tablosunu çizdi. Bu ayrışma, Türk ekonomisinin iki farklı hızda ilerlediği karmaşık bir döneme girdiğini gösteriyor.

Ekonomi yönetiminin enflasyon ile mücadele kapsamında iç talebi soğutmaya yönelik adımları, hizmet ve perakende sektörlerindeki yavaşlamayı bir ölçüde açıklayabilir. Tüketici kredilerindeki sıkılaşma ve yüksek faiz ortamı, vatandaşların harcamalarını ertelemesine neden oluyor ve bu durum doğrudan bu iki sektörün bilançolarına yansıyor. Ancak aynı dönemde inşaat sektörünün istihdam beklentilerini bu denli artırması, sektörün genel ekonomik gidişattan bağımsız, kendine özgü dinamiklerle hareket ettiğini ortaya koyuyor. Bu, hükümetin ekonomiyi canlandırmak için inşaat sektörünü bir kaldıraç olarak kullanma planının bir yansıması olabilir.

Rakamların ardındaki hikaye: Vatandaşı ve esnafı ne bekliyor?

Peki, TÜİK'in açıkladığı bu rakamlar sokaktaki vatandaş, esnaf ve şirketler için ne ifade ediyor?

Hizmet sektöründeki güven kaybı, önümüzdeki aylarda otel doluluk oranlarında bir düşüşe, restoran ve kafelerde daha sakin günlere ve ulaşım firmalarının sefer sayılarını gözden geçirmesine neden olabilir. Bu durum, özellikle yaz sezonunun bitimiyle birlikte hizmet sektöründeki istihdam üzerinde de bir baskı yaratabilir.

Perakendedeki yavaşlama ise, tüketicilerin artık sadece temel ihtiyaçlara odaklandığını ve lüks veya ertelenebilir harcamalardan kaçındığını gösteriyor. Mağaza sahipleri ve zincir marketler için bu, daha agresif kampanyalar düzenleme ve kâr marjlarından fedakarlık yapma anlamına gelebilir.

İnşaat sektöründeki istihdam artışı beklentisi ise işsizlikle mücadele açısından olumlu bir haber. İnşaat, kendisiyle birlikte 200'den fazla alt sektörü de harekete geçirme potansiyeline sahip olduğu için, bu alandaki bir canlanma genel ekonomiye de pozitif yansıyabilir. Ancak mevcut siparişlerin zayıflığı, bu istihdam artışının ne kadarının hayata geçeceğinin ve sürdürülebilir olacağının bir soru işareti olarak kalmasına neden oluyor. Türkiye ekonomisi, bir yanının kışa, diğer yanının ise bahara baktığı, dikkatle izlenmesi gereken ilginç bir döneme girmiş görünüyor. Bir sonraki veriler, bu ayrışmanın bir trende dönüşüp dönüşmeyeceğini gösterecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ