EKONOMİ

Gelir adaletsizliğinde şok tablo: Türkiye'de milyoner sayısı patladı, servetleri 17,5 trilyon lirayı aştı!

Türkiye'de milyonlarca kişi hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısıyla boğuşurken, ülkenin en zengin kesimi servetine servet kattı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) son verilerine göre, hesabında 1 milyon TL ve üzeri parası olanların sayısı bir yılda 775 bin kişi artarak 2,4 milyona yaklaştı. Bu küçük grubun bankalardaki toplam parası ise 17,47 trilyon lirayı aşarak rekor kırdı.

Abone Ol

Türkiye ekonomisi, son yılların en derin sosyal ve ekonomik makas aralıklarından birini yaşıyor. Bir yanda iğneden ipliğe her gün gelen zamlar altında ezilen, ay sonunu getirmekte zorlanan milyonlarca ücretli çalışan, emekli ve dar gelirli vatandaş bulunurken, diğer yanda ise servetini katlayarak büyüten küçük bir zümre yer alıyor. Gelir dağılımı eşitsizliğindeki bu derinleşmeyi en net şekilde gözler önüne seren resmi veriler ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'ndan (BDDK) geldi. Temmuz 2025 itibarıyla açıklanan rakamlar, Türkiye'deki milyoner sayısında ve bu milyonerlerin bankalarda tuttuğu servet miktarında adeta bir patlama yaşandığını ortaya koyuyor. Bu tablo, ekonomik krizin faturasının toplumun farklı kesimleri tarafından ne kadar farklı ödendiğini çarpıcı bir şekilde kanıtlıyor.

Milyonerler kulübüne bir yılda 775 bin yeni üye

BDDK'nın açıkladığı verilere göre, Türkiye'de banka hesabında 1 milyon lira ve üzerinde mevduatı bulunan kişi sayısı, son bir yılda rekor bir artış gösterdi. Temmuz 2024'te 1 milyon 591 bin 683 olan milyoner sayısı, Temmuz 2025 itibarıyla 775 bin 629 kişi artarak 2 milyon 367 bin 312'ye fırladı. Neredeyse her gün 2 binden fazla kişinin "milyonerler kulübüne" katıldığı bu bir yıllık süreç, servet transferinin ve zenginleşmenin ne denli hızlı olduğunu gösteriyor. Sadece milyoner sayısı değil, bu kişilerin bankalarda tuttuğu toplam para miktarı da dudak uçuklatan bir seviyeye ulaştı. Geçen yıl 15 trilyon 664 milyar lira olan milyonerlerin toplam mevduat stoku, bu yıl 17 trilyon 476 milyar liraya yükseldi. Bu rakam, Türkiye'deki toplam mevduatın çok büyük bir kısmının, nüfusun çok küçük bir kesiminin elinde toplandığı anlamına geliyor. Yapılan hesaplamalara göre, Türkiye'deki bir milyonerin hesabında bulunan ortalama para miktarı ise 7 milyon 382 bin lira olarak gerçekleşti.

Zengin parasını nasıl koruyor: Tercih döviz ve altın

BDDK verilerinin detayları, zenginlerin yüksek enflasyonist ortamda servetlerini nasıl koruduğuna ve hatta artırdığına dair önemli ipuçları sunuyor. Yerli milyonerlerin bankalardaki toplam 17,47 trilyon liralık devasa servetinin dağılımı incelendiğinde, önemli bir kısmının Türk Lirası'nın değer kaybına karşı birer kalkan olarak kullanılan yatırım araçlarında tutulduğu görülüyor. Milyonerlerin toplam mevduatının 11 trilyon 413 milyar lirası TL cinsi hesaplarda dururken, 4 trilyon 717 milyar liralık devasa bir kısım döviz tevdiat hesaplarında tutuluyor. Bu durum, zenginlerin gelirlerini ve servetlerini kur dalgalanmalarına karşı korumak için yoğun bir şekilde dövize yöneldiğini gösteriyor. Bir diğer dikkat çekici kalem ise kıymetli maden depo hesapları. Milyonerlerin 1 trilyon 346 milyar lirasının da altın gibi kıymetli madenlerde değerlendirildiği görülüyor. Bu strateji, yüksek enflasyon ve ekonomik belirsizlik ortamında, alım gücünü korumak isteyen varlıklı kesimin TL'den kaçarak güvenli liman olarak gördüğü döviz ve altına sığındığını net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu durum, dar gelirli vatandaşların böyle bir korunma mekanizmasına sahip olmaması nedeniyle enflasyon karşısında daha savunmasız kaldığı gerçeğini de pekiştiriyor.

Yabancı zenginlerin de gözdesi Türkiye oldu

Türkiye'deki servet artışından payını alanlar sadece yerli zenginler değil. Yurt dışında yaşayan ancak Türkiye'deki bankalarda hesabı bulunan varlıklı kişilerin sayısında ve mevduatlarında da ciddi bir artış gözlemlendi. BDDK verilerine göre, hesabında 1 milyon lira veya üzeri parası olan yurt dışı yerleşik mudilerin sayısı, son bir yılda 42 bin 618 kişi artarak 210 bin 691'e yükseldi. Bu kişilerin Türkiye'deki bankalarda tuttuğu para miktarı ise 1 trilyon 337 milyar lirayı aştı. Yurt dışı yerleşik milyonerlerin yatırım tercihlerinde ise dövizin ezici üstünlüğü dikkat çekiyor. Toplam mevduatlarının sadece 408 milyar lirası TL'de dururken, 871 milyar liralık büyük bir kısmı yabancı para cinsinden hesaplarda tutuluyor. Geçen yıl bu kesimin yabancı para mevduatı 667 milyar lira civarındayken, bir yılda 200 milyar liranın üzerinde bir artış yaşanması, yabancı zenginlerin de Türkiye'deki ekonomik ortama karşı pozisyonlarını dövizle aldığını gösteriyor. Yurt dışında yerleşik bir milyonerin Türkiye'deki bankalarda bulunan ortalama mevduatı ise 6 milyon 347 bin lira olarak hesaplandı.

Küresel sahnede Türk milyarderler de yükselişte

Türkiye'de yaşanan bu servet yoğunlaşması, küresel trendlerle de paralellik gösteriyor. ABD borsalarının yeniden rekor seviyelere ulaştığı bir ortamda, dünyanın en zengin isimleri de servetlerini artırmaya devam ediyor. Dünyanın en zengin 10 kişisinin toplam net serveti, sadece bir ayda yüzde 1 artarak 2,13 trilyon dolara ulaştı. Uluslararası finans dergisi Forbes, 1 Eylül 2025 itibarıyla güncellediği milyarderler listesinde, Türkiye'den de dört önemli ismin yükselişine dikkat çekti. Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker, 5,4 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zenginleri listesinde 731. sırada yer alarak Türkiye'nin en zengin ismi unvanını korudu. Kazancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şaban Cemil Kazancı, 3,2 milyar dolarlık servetiyle listenin 875. sırasına yerleşti. Koç Holding bünyesindeki önemli isimlerden İpek Kıraç 3 milyar dolarlık servetiyle 1.322. sırada, Rönesans Holding Başkanı Erman Ilıcak ise 2,9 milyar dolarlık servetiyle listenin 1.336. sırasında kendilerine yer buldular. Bu isimlerin küresel listedeki varlıkları, Türkiye'de de ultra zengin bir kesimin oluştuğunu ve bu kesimin küresel servet zincirine entegre olduğunu gösteriyor. Bu tablo, bir yanda asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlar ile diğer yanda milyar dolarlık servetleri yöneten küçük bir elit arasındaki ekonomik ve sosyal uçurumun ne kadar derinleştiğini acı bir şekilde ortaya koyuyor.