HABER/ Didar DEMİRCİ- Gıda Mühendisleri Odası (GMO) İzmir Şube, “Sürdürülebilir bir gelecek için gıda güvenliği” başlıklı basın toplantısı düzenledi. Odada düzenlenen basın açıklamasını GMO İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak okudu. Temel ve vazgeçilmez olan gıda ve suya ulaşmanın, bunların güvenilir olmasını sağlamanın devletlerin temel görevi olduğunu vurgulayan Toprak, tüm siyasi partilerin değerlendirmesine sundukları bir belge hazırladıklarını dile getirdi.
GIDA VE SU TİCARİ META OLAMAZ
Her insanın ayrım gözetmeksizin güvenilir gıdaya ve suya ulaşmasının bir hak olduğuna dikkat çeken Toprak, gıdaya erişimin önündeki engelleri ele aldı. Toprak, “Küreselleşen dünya düzeninde tarım ve gıda ürünleri ile su ticari birer meta olarak görülüp serbest piyasa koşullarına terk edildiklerinden insanların gıda ve suya yeterince ulaştıklarını iddia etmek mümkün olmamaktadır. Yanlış tarım politikaları sonucu, ülkemiz temel tarım ve gıda ürünlerinde ithalatçı konumuna gelmiştir. Türkiye’nin dışa bağımlılığı artarken bakliyat ve tahıl gibi temel ürünlerde tamamen ithalatçı durumuna gelinmiştir. Tarım ve gıda ürünlerinde ihracat-ithalat dengesinin ithalat lehine hızlı bir şekilde bozulduğu gözlenmektedir. Bundan da önemlisi, tarım ve gıdada yaşanan dışa bağımlılık bir varoluş/egemenlik sorunu haline gelmiştir” mesajını verdi.
ÜRETMEDEN TÜKETİMDEKİ SORUNLARI AŞAMAYIZ
Tarım alanında yaşanan sorunlar nedeniyle çiftçilerin üretimden çekildiğini ve tüketicilerin de her geçen gün artan gıda fiyatlarıyla karşı karşıya kaldığını belirten Toprak, “Tüketim sorununun çözümünün üretim sorununu çözmekten geçtiği gerçeğine karşın, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle üretimde devamlılık ve kendimize yeterlilik sorunu büyümekte, üreticilerimiz kaybederken tüketicilerimiz de güvenli, yeterli ve ucuz gıdaya erişememektedir. İthalatla çözüm üretilmeye çalışılması ise sorunu daha da derinleştirmektedir. Tohumdan satışa kadar gıda üretim zincirinin her aşamasında çok sayıda üretici/işletmeci olmasına rağmen; bu zincir 3-5 büyük şirketin elinde bulunmaktadır. Bu durum küçük işyerlerinin ayakta kalmasını süreç içerisinde olanaksız hale getirmektedir. Başta küçük aile çiftlikleri olmak üzere tarım ve gıda sektöründe planlı bir biçimde üretim yapılmasının sağlanması hayati önem taşımaktadır” diye konuştu.
TARIM VE GIDA SİSTEMİ YENİDEN KURGULANMALI
Tarım ve gıda sisteminin tüm paydaşları ile etkin iletişim içinde yeniden gözden geçirilmesi ve yeniden kurgulanması gerektiğinin altını çizen Toprak, gıda güvenliğinin sağlanması için temel önerilerini paylaştı. Toprak, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“İthalatçı politikaları bir yana bırakarak tarlada, çiftlikte ve gıda işletmelerinde üretimin artırılması hayati bir zorunluluktur. Tarım ve gıdada yerinde üretimi önemsemek, kırsalda refahı arttırarak üreticinin üretmeye devam etmesini sağlamak birincil öncelik olmalıdır. Tarım arazileri, zeytinlik alanlar, meralar, ormanlar, su havzaları ve sulak alanlar mutlak suretle korunmalıdır. Çevre sorunları, iklim değişikliği, yeraltı sularının azalması, akarsuların kirlenmesi, gıda güvencesi riskleri yaratmaktadır. Tarım ve gıda sistemini de içeren etkin bir çevre politikası oluşturulmalıdır. Tarım ve gıda ürünlerinin serbest piyasa koşullarına terk edilmesinden vaz geçilmelidir. Her bir ülkenin kendi tarım sistemini, politikalarını belirlemesi gerektiğini savunan gıda egemenliği yaklaşımı savunulmalı; yerli ve yerel üretimin korunması önceliklendirilmelidir. Gıda politikalarının oluşturulmasında ve sonuçlarının değerlendirilmesinde; şeffaflık, katılımcılık ve hesap verebilirliğe dayanan bir yönetişim yaklaşımı benimsenmelidir. Gıda denetimlerinin kamu eli ile etkin, yansız ve bilim temelli gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Gıda denetimlerinde görev alan kamu çalışanlarının can güvenliğinin ve kararlarında bağımsızlığının sağlanması için yapısal düzenlemelere gidilmelidir. Yerel idareler, yetki karmaşası yaratılmadan tarım ve gıda sisteminin sorunlarına katkı verebilecek şekilde yetki ve sorumluklarla donatılmalıdır. Küçük işletmelerdeki kontrolsüz ve denetimsiz üretim bir an önce sonlandırılmalı. Bu işletmelerde yetkilendirilmiş gıda danışmanlığı sistemi hayata geçirilmelidir. Tüm gıda işletmelerinde başta gıda mühendisleri olmak üzere gıda bilimi konusunda lisans eğitim almış meslek üyeleri olmak üzere, gıda güvenliği konusunda çalışan meslek disiplinlerinin etkili ve yetkili bir biçimde çalıştırılması sağlanmalıdır. Resmi kontrollerin yeterli ve etkin bir şekilde yürütülmesi için gerekli Gıda Mühendisi istihdamı sağlanmalıdır. Köylü ve çiftçi düzeyinde sendikalaşmanın önü açılmalı, üreticiden tüketiciye aracısız mal sağlayan ekolojik üretim-tüketim kooperatifleri desteklenmelidir. Beslenme alışkanlıklarının, bilimin ifade ettiği şekilde toplumda yerleşebilmesi için ilköğretim çocuklarına okullarda bilinçli gıda tüketimi ve gıda israfının azaltılması konularında eğitimler verilmeli.”