Türkiye gündemini sarsan "İBB Davası" soruşturmasının perde arkasında yaşananlar, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir'in paylaştığı belgelerle yeni bir boyut kazandı. Kamuoyunda Ekrem İmamoğlu'na yönelik yürütülen soruşturmanın dördüncü dalgası olarak bilinen operasyonda tutuklanan İzmirli iş insanı Sarp Yalçınkaya'nın, cezaevinden çıkabilmek uğruna devasa bir rüşvet ağına çekildiği iddia edildi. Emir, TECO Petrolcülük'ün sahibi Yalçınkaya'nın tahliyesi için talep edilen 8 milyon dolarlık (yaklaşık 300 milyon TL) paranın izini sürerek, banka dekontları ve dudak uçuklatan altın faturalarını kamuoyunun dikkatine sundu.
CHP'li Emir'in ifşaları, yargı mekanizmasının içinde döndüğü iddia edilen "borsa" tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Belgeler, tutuklu bir sanığın mal varlığının, tahliye vaadiyle nasıl el değiştirdiğini ve bu sürecin resmi işlemlere nasıl kılıfına uydurularak yansıtıldığını gözler önüne seriyor.
Tahliye pazarlığında tarife 10 milyon dolardan açıldı
Soruşturma dosyasında yer alan bilgilere göre, İzmirli iş insanı Sarp Yalçınkaya 26 Mayıs 2025 tarihinde tutuklanarak cezaevine gönderildi. İlk ifadesinde avukatı Çağrı Silahtaroğlu ile arasındaki ilişkiyi sadece "hukuki danışmanlık" olarak niteleyen ve herhangi bir para alışverişi olmadığını belirten Yalçınkaya, yaklaşık iki ay sonra verdiği 18 Temmuz 2025 tarihli ikinci ifadesinde ise bambaşka bir tablo çizdi.
Yalçınkaya'nın iddiasına göre, cezaevi görüşmelerinde kendisine "özgürlüğünün bedeli" olarak önce 10 milyon dolarlık bir fatura çıkarıldı. Yapılan pazarlıklar sonucunda bu rakam 8 milyon dolar seviyesine çekildi. İddiaya göre bu devasa meblağın transferi için adres olarak Eytaş Kuyumculuk gösterildi ve bu şirket "güvenli liman" olarak lanse edildi.
Şirketlerine el konulmadan bir gün önce para uçuruldu
Murat Emir'in paylaştığı banka kayıtları, para trafiğinin zamanlamasını da şaibeli hale getiriyor. Belgelere göre, 29 Mayıs 2025 tarihinde, yani Yalçınkaya henüz cezaevindeyken, CSY Global A.Ş. hesabından şahsi hesabına yüklü bir transfer yapıldı. Hemen ardından bu para, zincirleme bir işlemle Eytaş Kuyumculuk A.Ş. hesaplarına aktarıldı.
Bu işlemin zamanlaması ise oldukça manidar. Emir, söz konusu para transferinden sadece 24 saat sonra, yani 30 Mayıs 2025'te savcılık talebiyle Sarp Yalçınkaya'nın tüm şirketlerine el koyma kararı çıkarıldığına dikkat çekti. Bu durum, "Mal varlığına tedbir konulmadan önce nakit paranın sistemden kaçırılması mı hedeflendi?" sorusunu akıllara getirdi.
Noterde el yazısıyla "altınları aldım" notu
Rüşvet çarkının en somut delili olarak gösterilen belge ise 300 milyon lira değerindeki altın faturası oldu. Dosyada, bu meblağ karşılığında 72 bin 196 gram (yaklaşık 72 kilo) külçe altın alındığına dair bir fatura bulunuyor. Ancak asıl çarpıcı detay, Silivri 4. Noterliği'nde düzenlenen vekaletnamede ortaya çıktı.
Resmi evrakın üzerine el yazısıyla düşülen "bedel karşılığı elden altın teslim aldım" notu, işlemin şaibesini artırdı. İzmirli iş insanı, bu ifadenin kendi rızasıyla yazılmadığını, paranın izini kaybettirmek ve transferi hukuki bir zemine oturtmak amacıyla kendisine zorla yazdırıldığını savundu. Bu iddia, cezaevindeki bir tutuklunun dışarıdaki finansal operasyonlara nasıl zorlandığını gösteren kritik bir detay olarak kayıtlara geçti.
Emniyet ve savcılık arasında kriz çıktı
CHP Grup Başkanvekili Emir, skandalın sadece para transferiyle sınırlı kalmadığını, soruşturma aşamasında emniyet ve savcılık makamları arasında da gerilim yaşandığını öne sürdü. İddiaya göre, paranın aktarıldığı adres olan Eytaş Kuyumculuk'un sahibi Erdem Bektaş'ın ifadesinin alınması sürecinde olağan dışı gelişmeler yaşandı.
Bektaş'ın emniyetin davetine rağmen ifadeye gitmediği, bunun yerine doğrudan savcılığa başvurduğu belirtildi. Daha da ilginci, savcılık makamının emniyet birimlerine "ifadeye gerek olmadığı" yönünde talimat verdiği iddia edildi. Bu durum, soruşturmanın üzerinin örtülmeye çalışıldığı şüphelerini kuvvetlendirdi.
Yargı içindeki ağlar neden soruşturulmuyor?
Belgeleri tek tek sıralayan Murat Emir, yetkilileri göreve çağırarak sert sorular yöneltti. Ortada 300 milyon liralık izah edilemeyen bir transfer ve karşılığında alındığı iddia edilen 72 kilogramlık hayali altınlar olduğunu vurgulayan Emir, "Bu para neyin karşılığında ödendi? 72 kilo altın, bir sanığın tahliyesi için mi alındı? Bu kirli ilişkiler ağının içinde yargı mensupları da var mı?" diye sordu. Emir, tüm belgelerin ortada olmasına rağmen etkili bir soruşturma başlatılmamasını eleştirerek, hukukun bu karanlık tabloyu aydınlatmak zorunda olduğunu ifade etti.




