9 Eylül Gazetesi'nden Mert Yasin Alpdündar'ın haberine göre; Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, İzmir’in iklim değişikliğinden en çok etkilenen şehirlerden biri olduğunu belirtti. Türkeş, giderek artan kuraklık ve şiddetli yağışların hem tarımda su kıtlığına hem de kentte sel riskine yol açtığını vurguladı. İklim değişikliğiyle tarımda rekolte kaybı yaşandığını ifade eden Türkeş, su kaynaklarının azalması nedeniyle İzmir’in gelecekte ciddi tarımsal sorunlarla karşılaşabileceğini söyledi. Yangınların ekosistemi tahrip ettiğini ve sel riskini artırdığını belirterek yanan alanların acilen rehabilite edilmesi gerektiğini de ekledi. Türkeş, sıcaklıkların yüzyıl sonuna kadar 6-7 derece artacağını ve kuraklığın kalıcı hale geleceğini öngörürken, fosil yakıtların terk edilip yenilenebilir enerjiye geçişin zorunlu olduğunu ifade etti. Paris İklim Anlaşması’nın yükümlülüklerinin artırılması gerektiğini belirten Türkeş, bireylerin de enerji ve su tüketimlerini azaltarak mücadeleye katkıda bulunmasının önemine dikkat çekti.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ TARIMI VURUYOR
İzmir, iklim değişikliğinin etkilerini en yoğun yaşayan şehirlerden biri olarak öne plana çıktığını ifade eden Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, iklim değişikliğinin kentin tarımına yönelik büyük bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Türkeş, özellikle su kıtlığı ve rekolte kayıplarına dikkat çekerek, “İklim değişikliği, yanlış tarım politikaları ile birlikte tarımsal üretimde ciddi azalmaya yol açıyor. Kazanmayan çiftçi tarımdan uzaklaşıyor, üretimdekiler ise yanlış politikalar, artan fiyatlar ve tarımdaki enflasyon ile uğraşıyor. Bunun yanında da iklim değişikliği etkileri var. Sıcak hava dalgaları, hastalık, zararlıların etkisi artıyor. İzmir, ovalarda sulama yapıyor. Tarımın önemli bir bölümü sulu tarım. Gelecekte su kıtlığı olmasını beklediğimiz İzmir’de sulama suyu olmadığında ciddi rekolte kayıpları olacaktır.” İfadelerini kullandı. Prof. Dr. Türkeş, “İzmir’de iklim değişiklerine uyum kapsamında, daha az su kullanan, sıcak hava koşullarına uygun ürün çeşitlerini geliştirmek gerekiyor. Marjinal arazilerde ise kuru tarıma önem vermek gerekiyor” diye vurguladı.
ORMAN YANGINLARI SELLERİ DE TETİKLİYOR!
Prof. Türkeş, iklim değişikliğiyle birlikte artan sıcak hava dalgalarının orman yangını riskini yükselttiğini belirtti. İzmir'de son yıllarda yaşanan yangınların ekosistem üzerinde kalıcı etkiler bıraktığını ifade eden Türkeş, yangın sonrası rehabilitasyonun önemine değindi. 2021 yılından bugüne kadar İzmir’de her yıl yangınların çıktığını hatırlatan Türkeş, “Ormanlar, çayırlar ve meralar, aşırı yağışların etkisini azaltır. Büyük bölümünün yüzey akışına geçmeden önce tutulmasını sağlar. Orman yangınlar hem sellere hem de erozyona daha yatkın olmasına neden oluyor. Yangınlar sonrasında, yanan ormanların rehabilite edilerek korunması gerekiyor. Başka türlü yangın sonrası biyolojik çeşitliliğin azalmasının yanında sonraki yağışlarda sellerin ve kentsel su baskınlarına neden olur” diye belirtti.
YAĞIŞLAR AZALIYOR, KURAKLIK KALICI HALE GELİYOR
İzmir’in iklim değişikliğiyle giderek daha kurak bir geleceğe ilerlediğini belirten Prof. Dr. Türkeş, yağış miktarındaki azalma ve sıcaklık artışlarının yüzyılın sonuna doğru ciddi oranda artacağına dikkat çekti. Türkeş, sözlerini şöyle sürdürdü;
Türkiye’nin büyük bir bölümünde ortalama en yüksek hava sıcaklıkları artıyor. İzmir dahil sıcaklıklar rekor kırıyor. Bir yandan da sıcak hava dalgasının şiddeti artıyor. Bir yandan da şiddetli yağışlar, fırtınalar, kuraklıklar artıyor. İzmir’de artık fırtına kabarması oluyor. Kıyıdaki yolları, peyzaj alanlarını ve eğer var ise tarım alanlarını su basabiliyor. İzmir Türkiye’deki yağış rejiminin çok değişken olduğu kentlerden bir tanesi. Ve İzmir yöresi orta ve yüksek düzeyde kuraklıktan etkilenen bir il olduğunu gösteriyor. Ağustos ve Eylül’deki yağışlar genel olarak meteorolojik kuraklığın etkisini azaltmak ile birlikte genel olarak ciddi bir su sıkıntısı var. İçme ve kullanma suyu sağlayan barajlardaki su oranları yüzde 20’nin altına düşmüş. İzmir ve Güney Batı Anadolu’da çok uzun süreli kuraklık etkisini sürdürüyor. Toprak nemi ve yeraltı su kaynakları bir yağışla dolmuyor. İzmir dahil Batı Anadolu, Akdeniz, ve Güneydoğu Anadolu’da bugünkünden çok daha sıcak ve kurak kuşulların beklendiğini görüyoruz. Araştırmalar, yüzyılın sonuna kadar günümüzle kıyasla 5-6 derece sıcaklıkların daha yüksek olacağını gösteriyor. İzmir’de de durum böyle. 2070’ler ve sonrasında İzmir yöresinde sıcaklıklar 6-7 derece daha yüksek olacağını görüyoruz.”
YENİLENEBİLİR ENERJİ VE İKLİM MÜCADELESİ ŞART
Prof. Türkeş, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için fosil yakıt kullanımının terk edilmesi gerektiğini söyledi. Yenilenebilir enerjiye geçişin, hem sektörleri hem de bireylerin karbon ayak izini azaltacağını belirten Türkeş, “BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris İklim Anlaşması elimizdeki son anlaşmalar. Ama orada da bir başarı yok. İklim değişikliğini önleyemeyeceğiz gibi görünüyor. 1.5 derece küresel ısınma eşiğini aştık, büyük olasılıkla 2 dereceyi de aşacak. Yani iklim değişikliğinin olumsuz koşullarını yaşayacağız. Paris Antlaşması’nda gelişmiş ülkeler ve Türkiye gibi büyük gelişmekte olan ülkeler, iklim değişikliği mücadelesi kapsamında yükümlülüklerini artırmak gerekiyor. Fosil yakıtların kullanımını hayatımızdan ve sektörlerden uzaklaştırmamız lazım. Bunları yenilenebilir enerji kaynaklarıyla değiştirmek gerekiyor. Bireysel olarak da enerji, karbon, su ayak izimizi azaltacak bu aşamada çok önemli. Sadece evdeki enerji kullanımı azaltmak, toplu taşıma kullanmak ailenin karbon ayak izini yüzde 50 azaltabilir” dedi. İklim değişikliği ile mücadelede ciddi yol alınması gerektiğini vurgulayan Türkeş, mücadelenin anca birlikte olarak başarılabileceğini vurguladı.