İran’da sanat ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskı her geçen yıl artarken, rejimin kontrolündeki Fecr Film Festivali, bu kez Türkiye’den dünyaca ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan davetiyle uluslararası bir tartışmanın fitilini ateşledi. Festival yönetimi, bu yıl “Türkiye-İran Kültür Yılı” kapsamında Türk sinemasına özel bir bölüm hazırladı ve Ceylan’ı “özel konuk” olarak açıklayarak dikkatleri üzerine çekti.
Ancak bu davet, özellikle Avrupa’da ve ABD’de yaşayan sürgün İranlı sinemacıların sert tepkisine yol açtı. Diasporadaki yönetmenlere göre Fecr Festivali, İran’da yıllardır uygulanan baskı politikalarının kültürel bir perdeyle gizlenmesini sağlayan bir propaganda aracından ibaret. Festivalin Ceylan gibi etkili bir yönetmeni ağırlaması ise “rejime uluslararası meşruiyet kazandırmak” olarak değerlendiriliyor.
Bu nedenle yönetmenler, kamuoyuyla paylaştıkları açık mektupta Ceylan’a çağrıda bulunarak festivalden çekilmesini istedi. Mektupta, İran’daki baskı sürecinin acı bilançosu hatırlatıldı ve Fecr Festivali’nin bu baskının kültürel ayağı olduğu vurgulandı.
İranlı sinemacıların çağrısı: “Bu festival baskının vitrinidir”
Sürgündeki yönetmenlerin oluşturduğu İran Bağımsız Film Yapımcıları Derneği (IFFMA), sosyal medya üzerinden yayımladığı açık mektupla Nuri Bilge Ceylana seslendi. Mektupta, Fecr Film Festivali’nin yıllardır rejimin baskıcı politikalarını maskelemek için kullanıldığı belirtilerek şu ifadeler öne çıkarıldı:
“Kasım 2019’daki protestolarda öldürülen 1.500 sivil, düşürülen yolcu uçağı, kitlesel tutuklamalar, ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’ protestolarının bastırılması… Bütün bunlar olurken hükümet destekli kültürel etkinlikler, yaşanan acıların üzerini örtmenin aracı hâline getirildi. Fecr Film Festivali de bu çabanın en görünür vitrini haline geldi.”
Mektupta ayrıca İran’daki siyasi baskı altında yaşayan sinemacıların sansür, işkence tehdidi ve idam gölgesinde üretim yapmaya çalıştığı hatırlatılarak, Ceylan’ın festivale katılımının “rejimin kültürel meşruiyetine katkı sunacağı” vurgulandı.
Festivalin İran toplumunda artık bir anlamı olmadığı ifade edilen metinde şu çağrı yapıldı:
“Uluslararası itibarı yüksek bir sanatçı olarak isminizin bu festivalde yer alması, yalnızca prestijinizin rejimin propaganda gösterisi için kullanılmasına yol açacaktır. Bu nedenle Fecr Film Festivali davetini yeniden değerlendirmenizi umuyoruz.”
Festivale katılım kararı: “Sanatı siyasetin gölgesine bırakmak istemiyorum”
Eleştirilerin odağındaki Nuri Bilge Ceylan, Amerikan sinema platformu Variety’e yaptığı açıklamayla tartışmalara doğrudan yanıt verdi. Ceylan, politik gerekçelerle bir festivale katılmayı reddetmenin kendisine “sanatı siyasete kurban etmek” gibi geldiğini belirtti. Açıklamalarında özellikle İran’daki genç sinemacılarla kurduğu bağın önemini vurguladı:
“İran’da düzenlediğim ustalık sınıflarında genç sinemacıların içindeki olağanüstü tutkuyu gördüm. Zor koşullara rağmen üretmeye çalışan bu gençlerin dış dünyayla temas kurmaya ihtiyacı var. Onları bu tür buluşmalardan mahrum bırakmak bana haksızlık gibi geliyor.”
Ceylan, festival boykotunun bir protesto yöntemi olabileceğini kabul ederken, bunun İran halkı ve sanatçılar üzerinde yeni bir yalnızlaştırıcı etki yaratabileceğini belirtti. Ayrıca dünya genelindeki festivallerin büyük bir kısmının devlet desteğiyle ayakta kaldığını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
“Günümüzde hiçbir festivalin siyasi etkilerden tamamen bağımsız olması mümkün değil. Eğer festivalleri hükümetlerin günahını taşımakla yükümlü tutarsak, geriye boykot edilmeyecek çok az etkinlik kalır.”
Ceylan’ın bu çıkışı, tartışmanın yalnızca politik değil, sanat ve özgürlük anlayışını da içine alan geniş bir tartışmaya dönüşmesine neden oldu. Yönetmenin yaklaşımı, sanatın siyasi sınırları aşan bir ifade biçimi olduğu yönündeki görüşünü bir kez daha pekiştirdi.
Fecr Festivali’nin gölgesi: Kültür, sansür ve uluslararası imaj çabası
İran’da rejimin kontrolünde yürütülen Fecr Film Festivali, özellikle 2019 ve 2023 yıllarında yaşanan protestoların kanlı şekilde bastırılmasının ardından ülke içindeki prestijini büyük ölçüde kaybetti. Birçok İranlı yönetmen, festivale katılmayı reddederek hükümete karşı bir duruş sergiledi. Bazıları ise siyasi baskılar nedeniyle ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Festival, uluslararası arenada da tartışmalı bir konuma sahip. İran’a yönelik kültürel ambargolar nedeniyle birçok yabancı yapımcı ve sinemacı ülkeye film göndermiyor. Bu yıl “Çağdaş Türk Sineması” başlığıyla yapılan özel bölüm ise uluslararası algıyı yumuşatma çabası olarak değerlendiriliyor.
Festival yönetimi, yaptığı açıklamada Türkiye-İran Kültür Yılına atıf yaparak şu ifadeleri kullanmıştı:
“Türk sinemasıyla işbirliğimiz iki ülke kültürünün buluşmasına katkı sağlayacak. Bu yıl daha fazla Türk sanatçı ağırlayacağız.”
Ancak eleştirmenlere göre bu söylemin altında siyasi bir strateji yatıyor: İran’ın dış dünyaya daha ılımlı bir imaj sunma çabası. Bu nedenle Nuri Bilge Ceylan gibi uluslararası bir sinema figürünün festivalde görünmesi rejimin propaganda çabalarına güç katabilir.





