Türkiye’nin turizm stratejilerinde kritik bir noktada durması gereken İzmir, elindeki potansiyeli değerlendirememenin sancılarını yaşıyor. Özellikle sağlık turizmi konusunda ülkenin öncü kenti olması beklenen İzmir’in, mevcut durumda Türkiye genelinde ancak sekizinci sırada yer alması, yapılan planlama hatalarını gözler önüne seriyor. İnciraltı Gelişim Derneği (İNGEDER) Başkanı Tayfun Karabulut, yaptığı çarpıcı açıklamada tarihi bir kıyaslamaya gitti. Karabulut, 1991 yılında Resmi Gazete'de yayımlanan kararla İnciraltı ile aynı gün "Turizm Bölgesi" ilan edilen Antalya Belek örneğini verdi. Aradan geçen süreçte Belek'in 50’ye yakın turizm tesisine, 55 bin yatak kapasitesine ve yaklaşık 30 bin kişilik dev bir istihdam ordusuna kavuştuğunu hatırlatan Karabulut, İzmir'in ise bu yarışta start çizgisinde bekletildiğini ifade etti. Aynı tarihte yola çıkan iki bölgeden birinin dünya markası olurken, diğerinin atıl kalması yönetimsel bir zafiyet olarak nitelendirildi.
İzmir ekonomisine fatura edilen 15 milyar dolarlık kayıp
Bölgedeki belirsizliğin sadece mülk sahiplerini değil, tüm kent ekonomisini derinden sarstığı rakamlarla ortaya konuldu. Planlama süreçlerinin sürekli sekteye uğraması ve bürokratik engeller, İzmir'in kalkınma hamlesine büyük darbe vurdu. Karabulut’un paylaştığı verilere göre, şayet 2013 yılında EXPO 2020 hedefiyle hazırlanan planlar hayata geçirilmiş olsaydı, bugün İnciraltı bambaşka bir kimliğe bürünmüş olacaktı. Bölgenin ticaret, otelcilik ve sağlık yatırımlarıyla yıllık ortalama 1,2 ila 1,5 milyar dolar arasında bir ekonomik hacim yaratması bekleniyordu. Ancak geçen zaman içinde bu fırsatların tepilmesi, İzmir’in son 12 yılda en az 15 milyar dolar gibi devasa bir kaynağı kaybetmesine neden oldu. Bu kaybın sadece bir gelir eksikliği değil, aynı zamanda kentin refah seviyesinin yükselmesini engelleyen bir bariyer olduğu vurgulandı.
Düğün salonları arasına sıkışan dev sağlık potansiyeli
İnciraltı ve Bahçelerarası bölgesinin mevcut durumu, kentin vizyonuyla taban tabana zıt bir görüntü sergiliyor. Plansızlığın getirdiği başıboşluk nedeniyle, bölgenin eşsiz doğası ve termal kaynaklar heba ediliyor. Karabulut, arazinin şu anki halini "kamu zararı" olarak nitelendirirken, bölgenin niteliksiz düğün salonları, nargile kafeler ve mangal işletmeleriyle dolu derme çatma bir yapıya büründüğünü eleştirdi. Oysa bölgenin zemininde yatan Agamemnon kaplıcaları, dünya çapında bir sağlık turizmi destinasyonu olma potansiyeli taşıyor. Planlama yapıldığı takdirde, gökdelen imarı olmadan, yatay mimariyle kurgulanacak tesislerin kente yılda 100 bin nitelikli turist çekebileceği öngörülüyor. Mevcut karmaşa, hem görüntü kirliliği yaratıyor hem de arazinin asıl değerini ortaya çıkaracak projelerin önünü tıkıyor.
Siyasi çekişmelere kurban edilen şehrin geleceği
İnciraltı meselesinin artık mülkiyet sorunu olmaktan çıkıp memleket meselesine dönüştüğünü belirten İNGEDER Başkanı, sürecin siyaset üstü bir anlayışla ele alınması gerektiğini savundu. 2 milyon 200 bin metrekarelik alanın kamuya terk edilmesiyle İzmir'in iki yeni kent ormanı büyüklüğünde nitelikli yeşil alan kazanacağı gerçeği masada dururken, geciken her gün kentin aleyhine işliyor. Karabulut, kişisel hırsların, kurumsal inatlaşmaların ve siyasi hesapların bir kenara bırakılması çağrısında bulunarak, İzmir'in geleceği için ortak akılda buluşulmasını istedi. Bölgeye yapılacak geriatri merkezleri, sağlık tesisleri ve modern konut alanları, sadece bir imar faaliyeti değil, İzmir'in makus talihini yenecek bir kalkınma hamlesi olarak görülüyor. Uzmanların "şehrin tarihsel kodlarında sağlık turizmi var" uyarısına kulak tıkanmaması gerektiğini belirten Karabulut, planların bir an önce tamamlanarak İzmir'in hak ettiği değere kavuşmasını talep etti.




