Türkiye'nin bereketli toprakları, bir kez daha sessiz sedasız bir ihracat şampiyonu yarattı. Ege'nin verimli ovalarında, özellikle de İzmir'in Torbalı ilçesinde, kavurucu yaz güneşinin altında kadın işçilerin binbir zahmetle hazırladığı kuru domates, 2024 yılının ilk yarısında adeta bir rekora imza attı. Yoğun bir lezzete ve besin değerine sahip olan bu "kırmızı altın", Amerika'dan Avrupa'ya, Avustralya'dan Japonya'ya uzanan geniş bir coğrafyada, tam 93 ülkenin sofralarını süsledi. Ege İhracatçı Birlikleri'nin (EİB) verilerine göre, bu dönemde yapılan 31 bin 589 tonluk kuru domates ihracatından, ülke ekonomisine 95 milyon 85 bin dolarlık devasa bir döviz girdisi sağlandı. Bu rakamlar, sadece bir tarım ürününün ticari başarısını değil, aynı zamanda tarladaki emeğin, doğru işleme tekniklerinin ve stratejik pazarlamanın birleşimiyle nasıl bir ekonomik mucize yaratılabileceğini de gözler önüne seriyor.
Ege'nin yakıcı güneşinde doğan lezzet imparatorluğu
Bu büyük ekonomik başarının arkasında, kelimenin tam anlamıyla "ateşin içinde" verilen zorlu bir emek mücadelesi yatıyor. İhracatın lokomotifi konumundaki İzmir'in Torbalı ilçesinde, nisan ayında ekilen ve temmuz ayının kavurucu sıcaklarında hasat edilen domateslerin yolculuğu, tarlalara serilen devasa beyaz örtüler üzerinde başlıyor. Hava sıcaklığının öğle saatlerinde gölgede bile 43 dereceyi bulduğu bu zorlu koşullarda, gün doğumuyla birlikte mesaiye başlayan çoğunluğu kadın yüzlerce tarım işçisi, toprağın bereketini sofralara taşımak için zamanla yarışıyor.
Kamyonlarla ve traktörlerle sergi alanlarına getirilen tonlarca domates, burada tek tek ikiye bölünerek, bozulmasını önlemek amacıyla kükürt veya tuz ile işleniyor. Ardından, Ege güneşinin cömert ama bir o kadar da yakıcı ışınlarının altına, kurumaları için bir hafta boyunca bırakılıyor. Bu süreçte her bir işçi, günlük ortalama 150 kasa domates keserek, inanılmaz bir tempoyla çalışıyor. Torbalı ovasını adeta kırmızı bir denize çeviren bu manzara, bir yanda görsel bir şölen sunarken, diğer yanda ise sofralara ulaşan her bir kuru domates tanesinin arkasındaki büyük emeği ve alın terini simgeliyor. Bu zorlu süreç, basit bir domatesi, uluslararası gurme mutfaklarının aranan bir lezzetine dönüştüren ilk ve en önemli adımı oluşturuyor.
Tarladan sofraya 10 kat katma değer mucizesi
Kuru domates ihracatındaki bu başarının sırrı, tarımda katma değerli ürün yaratmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Tarlada kilogram fiyatı oldukça düşük seviyelerde seyredebilen yaş domates, kurutma işlemiyle birlikte hem raf ömrünü uzatıyor hem de değerini katbekat artırıyor. Torbalı Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Abdulvahap Olgun, bu dönüşümü "10 katlık bir katma değer" olarak ifade ediyor. Yani, doğru işleme tekniğiyle, bir tarım ürünü, dalındaki değerinin on katı bir fiyata ihraç edilebilir hale geliyor. Bu durum, çiftçinin sadece ürettiği ürünün miktarına değil, aynı zamanda kalitesine ve işlenmiş haline odaklanmasının, gelirini artırmadaki kilit rolünü ortaya koyuyor. Kuru domates modeli, Türkiye'deki diğer tarım ürünleri için de ilham verici bir örnek teşkil ediyor. Çiftçinin sadece ham madde üreticisi olmaktan çıkıp, ürününü işleyerek ve markalaştırarak bir sanayiciye dönüşmesinin önünü açıyor.
Rakamlarla ihracat şampiyonluğu: Zirvede ABD, peşinde Avrupa
Ege İhracatçı Birlikleri'nin verileri, Türkiye'nin kuru domates ihracatındaki küresel hakimiyetini net bir şekilde ortaya koyuyor. 2024 yılının ilk altı ayında gerçekleştirilen 95 milyon dolarlık ihracatın ülke dağılımı incelendiğinde, listenin başında 22 milyon 671 bin dolarlık alımla Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) yer aldığı görülüyor. ABD'yi, İtalyan mutfağının vazgeçilmezi olan bu ürüne 14 milyon 491 bin dolarlık talep gösteren İtalya takip ediyor. Listenin üçüncü sırasında ise 10 milyon 899 bin dolarlık ihracatla İngiltere bulunuyor. Bu üç ülkeyi, Almanya, Hollanda, Polonya, Kanada ve Avustralya gibi dünyanın farklı coğrafyalarından onlarca ülke izliyor.
Peki, bu ülkeler Türk kuru domatesini neden bu kadar çok seviyor? Cevap, ürünün çok yönlü kullanım alanında ve sunduğu yoğun lezzette saklı. Özellikle Avrupa ve ABD'de, kuru domatesler makarnalara, pizzalara, salatalara ve hatta hamburgerlere derinlikli ve zengin bir aroma katmak için kullanılıyor. Zeytinyağı içinde marine edilmiş haliyle bir meze olarak tüketildiği gibi, sandviçlerin ve gurme yemeklerin de vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş durumda. Bu geniş kullanım alanı, Türk kuru domatesine olan talebin yıl boyunca canlı kalmasını sağlıyor.
Coğrafi işaret gücüyle gelen talep patlaması
Torbalı'nın kuru domatesinin uluslararası pazarlardaki bu yüksek popülaritesinin arkasındaki bir diğer önemli güç ise "coğrafi işaret" tescili. Bir ürünün belirli bir coğrafi bölgeye özgü kalitesini, ününü ve özelliklerini tescilleyen bu belge, uluslararası alıcılara bir nevi "kalite garantisi" sunuyor. Torbalı Ticaret Odası Başkanı Abdulvahap Olgun, coğrafi işaret almalarının ardından hem yurt içinde hem de yurt dışında ürüne olan ilginin katlanarak arttığını ve adeta bir "talep patlaması" yaşandığını belirtiyor. Olgun, "Dünya, Torbalı'nın kuru domatesine hasta diyebilirim. Yaklaşık 100 ülkeye ihracat yapıyoruz ve bu sene de talep çok yüksek," diyerek bu başarının altını çiziyor. Coğrafi işaret, ürünün benzerlerinden ayrışmasını sağlayarak, ona daha yüksek bir fiyatla ve daha prestijli bir konumda pazarlanma imkanı tanıyor.
İlginç bir şekilde, kuru domatese olan bu devasa uluslararası talebe rağmen, ürünün Türkiye içindeki tüketimi hala oldukça sınırlı. Ancak son yıllarda, özellikle gurme mutfağa ve sağlıklı beslenmeye olan ilginin artmasıyla birlikte, kuru domatesin Türk mutfaklarında da yavaş yavaş yer bulmaya başladığı gözlemleniyor. Olgun, coğrafi işaretin bu konuda da bir farkındalık yarattığını ve iç pazarı da hareketlendirmeye başladığını ifade ediyor.
Sürdürülebilir bir başarı modeli
Türkiye'nin kuru domates ihracatında yakaladığı bu ivme, ülkenin tarım potansiyelini nasıl daha etkin kullanabileceğine dair önemli dersler içeriyor. Bu başarı hikayesi, sadece bir ürünün veya bir bölgenin başarısı değil; emeğin, kalitenin, doğru işleme tekniklerinin, markalaşmanın (coğrafi işaret) ve uluslararası pazar araştırmasının bir araya geldiğinde nelerin başarılabileceğini gösteren somut bir model. Tarlada işçinin döktüğü alın terinin, 95 milyon dolarlık bir dövize dönüşmesi, Türkiye'nin diğer tarımsal zenginlikleri için de umut verici bir yol haritası sunuyor. Bu "kırmızı altın", Anadolu toprağının bereketini, tüm dünyanın sofralarına taşımaya devam edecek gibi görünüyor