İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya tutuksuz sanıklar inşaat tarihi itibarıyla Karşıyaka Belediyesi'nde inşaat mühendisi olan F.Z., ruhsatın düzenlenmesinde memur olarak görevli A.İ., inşaat mühendisi statüsünde projede imzası bulunan K.T., müdür yardımcısı S.B.U., mimar statüsünde imar müdürü olarak görev yapan H.K., müştekiler ve yakınları ile avukatları katıldı. Mimar statüsünde şube şefi olarak görev yapan F.P.U. ise sağlık sebebiyle duruşmaya katılmadı.
Mahkeme başkanının iddianameyi okuduktan sonra ilk sözü verdiği inşaat mühendisi F.Z., suçlamaları kabul etmedi. Görevinin sadece projelere bakmak olduğunu belirten F.Z, "Betonarmede imzam vardır. Tadilatta ve ruhsatta imzam yok. Benim hatırladığım projenin eksiği görünmüyordu. Dört blokta aynı betonarme projesi kullanılmıştı. Herhangi bir kastım veya ihmalim olduğunu düşünmüyorum. Görevimi yaptım. Proje bana gelir. Hangi değerleri alması gerekiyor onlara bakarım. İlgili odadan zaten incelenmiş olarak gelirdi. Benim sorumluluğum, projede aykırılık olup olmadığını kontrol etmekti" dedi.
Duruşma esnasında müşteki vekilinin sanığa sorduğu sorulara avukatının karşı çıkması üzerine tartışma çıktı. Mahkeme başkanı, avukatların tartışması nedeniyle duruşmaya beş dakika ara verdi.
Aradan sonra söz verilen makine teknisyeni sanık A.İ., 1985 yılında belediyede çalışmaya başladığını ifade ederek, "İlk ruhsatta imzası olan kişiyim. Belediyeye dosya verilir. İlgili birimler inceler, bütün projeler en son ruhsat masasına gelir. Ruhsatı düzenlersin. Benim onay vermek gibi bir görevim yok. Benim önüme gelen dosya, tüm onayları alıp gelir. Suçlamaları kabul etmiyorum. Ben, sadece tarihler gibi detayları yazan ve düzenleyen kişiyim" diye konuştu.
Sanık inşaat mühendisi K.T. ise 1992'de imar müdürü olarak projeye imza attığını ancak uygulama kısmına kendilerinin bakmadığını belirtti. Evrakta eksiklik olması durumunda projeyi geri gönderdiklerini anlatan K.T., imzasının prosedürün tamamlanması için atıldığını öne sürdü.
Sanık mimar ve dönemin müdür yardımcısı S.B.U. da idari bir görevi olduğunu öne sürerek, "Kendi mesleğimden dolayı mimari masadan çıkmış projeleri imar yönetmeliğine göre inceliyordum. Esas görevim idariydi. Belgeleri var mı? Tadilat konuları, ruhsata geçmiş mi? Fenni mesul imzalamış mı? Bunlara bakıp ruhsatı imzalayıp müdüre gönderiyordum. Ben, sadece mimari projeyi evrak bazında incelerdim. Eksik evrakları geri çevirirdik" dedi.
İmar müdürü olarak imzası olan mimar H.K. ise uzun yıllar devlete hizmet ettiğini ve işini en iyi şekilde yapmaya çalıştığını söyledi. Projelerin hazırlanıp kontrol edildikten sonra belgelerin belediyeye sunulduğunu vurgulayan H.K., "Gerekli belgeler incelendikten sonra hata varsa düzeltilmesi istenir. Evrak üzerindeki denetimlerden belgelerin tam olup olmadığını, ruhsat dışında herhangi bir durdurma kararı var mı diye ben bakıyordum. Eksiklik yoksa imzalayıp ruhsata gönderiyordum. Uygulama aşaması, bize ait değildi" diye konuştu.
Müştekiler de şikayetçi olduklarını belirterek suçluların en ağır cezayı almasını istedi. Mahkeme başkanı, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
Ne olmuştu?
İzmir'de 30 Ekim 2020'de meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremde üç bloku çöken Barış Sitesi'nde 11 kişi hayatını kaybetmiş ve dokuz kişi yaralanmıştı. Ölüm ve yaralanma olaylarından dolayı binanın müteahhidi, fenni mesulü ve diğer şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmış, faillerin belirlenememesi ya da şüphelinin hayatta olmaması gibi nedenlerle dava açılamamıştı.
Belediye görevlileri ile ilgili dosya ise Memur Suçları Soruşturma Bürosu'na gönderilmişti. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı; 1992, 1999 ve 2000 yıllarında inşaat, yenileme ve tadilat ruhsatı işlemlerini yaptığı iddia edilen altı belediye görevlisi hakkında "görevi kötüye kullanmak" suçundan 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlamıştı.
İddianame, 37. Asliye Ceza Mahkemesince kabul edilip şüpheliler hakkında dava açılmıştı. İtirazlar üzerine dava, "bilinçli taksirle adam öldürme ve yaralama" suçuna çevrilip ağır ceza mahkemesine gönderilmiş ve 4. Ağır Ceza Mahkemesi de iddianameyi kabul etmişti.