illi Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) proje okullarındaki öğretmenleri başka okullara atamasına karşı başlatılan protestolar İzmir’de de sürdü. Alsancak’ta bir araya gelen lise öğrencilerine, üniversiteliler de destek oldu. ÖSYM İzmir İl Koordinatörlüğü önünden başlayan yürüyüşte öğrenciler, “Öğretmenime dokunma” ve “Lise biat etmez” sloganları attı. “Liseler bizimdir bizim kalacak”, “İzmir uyuma öğrencine sahip çık” sloganları atan lise öğrencileri Alsancak ÖSYM önünden Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne yürüdü. Burada basın açıklamasını okuyan Ela Ceren Yurtlu şunları söyledi:
"BUGÜN ÖĞRETMENLERİMİZ İÇİN LAİK EĞİTİM İÇİN BURADAYIZ"
“Bugün burada yalnızca birkaç okulun meselesi için değil, memleketin geleceği için toplandık. Çünkü görüyoruz: Okullar bir süredir yalnızca eğitim kurumları olmaktan çıkarılıp, yeni bir kuşak yaratma projesinin merkezine yerleştiriliyor. Eleştirel düşüncenin değil, itaatin; bilimin değil, dogmaların; özgürlüğün değil, baskının egemen kılınmaya çalışıldığı bir süreçle karşı karşıyayız. Ve biz bu düzenin sessiz seyircisi olmayacağız. Bugün burada toplandık çünkü sözümüzü sakınmıyoruz: Bu düzeni teşhir ediyor, yıkıma karşı mücadele bayrağını yükseltiyoruz! Bugün burada öğretmenlerimiz için, lalk ve bilimsel bir eğitim için, baskılara blat etmeyen liseliler adına konuşuyoruz. Bize diyorlar ki "Siz siyasete karışmayın!" Sizin siyasetiniz, öğretmenlerimizi görevden aldı! Sizin siyasetiniz, ders kitaplarımızı gericilikle doldurdu! Sizin siyasetiniz, bizden bir gelecek çaldı! O zaman biz de size söylüyoruz. Bu hesabı biz soracağız!
"KADROLAŞMIŞ KURUMLAR HALİNE GETİRİLDİ"
Proje okulları yıllardır "kalite" adı altında tanıtılan ama aslında siyasi kadrolaşmanın ve ideolojik kuşatmanın merkezi haline getirilmiş kurumlar haline geldi. Bu okullar, muhalif öğretmenlerin tasfiye edilmesi, tarikat ilişkili kadroların atanması ve öğrencilerin sorgulayan değil itaat eden bireylere dönüştürülmesi amacıyla organize ediliyor. Bugün proje okulu denince akla gelen; demokrat öğretmenlerin sürgün edildiği, öğrencilerin politikleşmesini engellemek için elinden geleni yapan, baskının normalleştirildiği yapılar oluyor. Peki bu yapının ardındaki isim kim? Elbette Yusuf Tekin! Bu uygulamanın hem kurucusu, hem uygulayıcısı, hem de bugünkü tasfiye politikalarının yürütücüsü. 2014'te MEB müsteşarıyken bu yapının temelini atan Yusuf Tekin, bizzat "proje okulu fikrinin bana ait olduğunu söylemekte beis görmem" diyerek sorumluluğu üstlenmiştir.
"BAKANLIK ONAYI OLMADAN ATAMA YAPILMIYOR"
Bugün proje okullarında hiçbir öğretmen ataması Bakanlık onayı olmadan yapılamıyor. Ve bu Bakanlık, Yusuf Tekin'in emrinde hareket ediyor. Binlerce öğretmen hiçbir gerekçe gösterilmeden görevlerinden alındı. Yerlerine kimlerin atandığını da biliyoruz: Yandaş sendikaların içinden seçilen, öğrencilerle göz göze gelmekten çekinen, gerici yapılarla yakın ilişkiler kurmuş kadrolar. Hedef yalnızca öğretmenleri susturmak değil, biz öğrencileri de sessizleştirmek! Çünkü biliyorlar: Gerçek öğretmen varsa, soru soran öğrenci olur. Gerçek öğretmen varsa, direnen öğrenci olur. Bu yüzden saldırıyorlar! Ve tam da bu yüzden saldırıyorlar."
"EĞİTİMDE BU DEĞİŞİKLİKLERİ HİSSEDİYORUZ"
Biraz da AKP'nin liselerde "siyaseti engelleme" iddiasının ardındaki gerçek niyetini, bir sonraki hamlelerini ve eğer karşı hamlede bulunmazsak bizleri bekleyen tehlikelere bakalım: Bugün eğitimde yaşanan dönüşüm, yalnızca müfredatla sınırlı değil. Tüm sistem, laiklik karşıtı, anti- bilimci bir temele oturtulmak isteniyor. 2024-2025 eğitim-öğretim yılıyla birlikte uygulamaya sokulan yeni müfredat, "milli ve manevi değerler" adı altında eleştirel düşünceyi bastırmayı hedefliyor. Dini içerikli derslerin saatleri artırılıyor, bilimsel yaklaşımı temel alan konular sistematik biçimde müfredattan çıkarılıyor. Mart 2025 Laiklik İhlalleri Raporu'na göre, sadece eğitim değil, hukuk sisteminde de laikliği hedef alan düzenlemeler planlanıyor. Eğitimde ise bu değişiklikler şimdiden kendini gösteriyor:
"BU GİDİŞAT DURDURULMAZSA"
Evrensel bilimsel bilgi yerini dogmatik ezberlere bırakacak, Okullar ideolojik kamplara dönüşecek,
Öğrenciler arasındaki düşünsel çeşitlilik yok sayılacak.
Laiklik ilkesi müfredattan çıkarılacak,Zorunlu din dersi saatleri artırılacak, Öğrencilerin hak ve özgürlükleri "toplumsal ahlak" gerekçesiyle sınırlandırılacak.
Ayrıca Cumhurbaşkanı'nın açıkladığı Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında, yeni kurulan "Milli Eğitim Akademisi" ise, öğretmenlik mesleğini pedagojik bir uzmanlık alanı olmaktan çıkarıp, siyasi sadakatin ölçüldüğü bir kadrolaşma aracına dönüştürmeyi hedefliyor.
"BU YAPI İŞLERLİK KAZANDIĞINDA"
Muhalif öğretmenler sistem dışına itilecek, Atamalarda yalnızca akademi onayı geçerli olacak, İtiraz eden her eğitimci "norm fazlası" ilan edilerek tasfiye edilecek.
Bu adımlar yalnızca bugünü değil, yarınımızı da karanlığa çekmeye çalışan bir sürecin parçasıdır. Eğer bu hamlelere karşı güçlü bir toplumsal ve örgütlü muhalefet örmezsek, liselerde; bilim, eleştirel düşünce, laiklik ve özgürlük yerine, tek tipçi, otoriter ve gerici bir eğitim egemen olacak. Okullar "AKP'nin saha ofisleri" haline gelecek, muhalif öğretmenler ve öğrenciler hedef tahtasına konacak.
UNUTMAYIN!
Unutmayın: Siyaseti engellediklerini iddia ettikleri liselerimiz, aslında en kritik mücadele alanlarımızdır. Eğer bugün ayağa kalkmazsak, yarın çok geç olacak. Sistem, özgür düşünen bir gençlik istemiyor Sorgulayan, hesap soran, tarih bilen, sanatla iç içe bir kuşak bu düzene bir tehdit niteliği taşıyor. Proje okulları bahanesiyle yapılan atamalar, yalnızca öğretmenleri değil; öğrencilerin dünyasını da karartmayı amaçlıyor. Gerici müfredatlarla, antibilimci yaklaşımlarla, kız öğrenciler üzerindeki baskılarla liseleri teslim almak istiyorlar. Kulüpler kapatılıyor çünkü gençliğin örgütlenmesinden korkuyorlar. Paneller, gösterimler, tiyatro çalışmaları yasaklanıyor çünkü düşünceyi hedef alıyorlar. Bizim mücadelemiz sadece bugünün baskılarına karşı bir mücadele değil, aynı zamanda yarının dünyasını inşa etme mücadelesidir. Emeğin, eşitliğin ve özgürlüğün hüküm sürdüğü bir yarın inşa etme kavgasıdır. İlk barikatı İstanbul Üniversitesi'nin kapısında yıkan üniversiteli arkadaşlarımızdan aldığımız cesaretle buradayız. Okul sıralarında, evimizin salonunda, sokaklarda -hakkımızın gasp edildiği her yerde- onların o ilk direnişinden güç alıyoruz. Biz de okul koridorlarında aynı kararlılıkla yürüdük. Şimdi liselere yapılmış olan bu darbeyle üniversiteli arkadaşlarımız da bizlere desteklerini göstermek için burada bulunuyorlar. Çünkü biz biliyoruz: gençliğe vurulmaya çalışılan her zincir ancak örgütlü dayanışmayla kırılabilir! Yaşasın öğrenci dayanışmamızı. Bu inançla, bugün sokaklardayız; o barikatı yıkan ses, kampüs duvarlarından sokağa taştı ve liselilerin yüreğinde büyüdü. Her adımımızda, her sloganımızda onlarla omuz omuza olduğumuzu biliyoruz. Bu ses susturulamaz; çünkü biz, birbirimizden aldığımız güçle, birlikte haykırmaya devam edeceğiz. Biz, eğitimde laikliği ve bilimi savunuyoruz. Biz, öğretmenlerimizin arkasındayız. Bugün burada yapılan bu eylem, önümüzdeki günlerde gerçekleşecek daha büyük çıkışların yalnızca bir provasıdır, İdarelerin baskılarına, tarikat kadrolaşmasına, geleceğimizi çalan bu düzene karşı sesimizi büyüteceğiz! Liseli sıra arkadaşımı Eğer sen de okula sabah girerken neden korkarak yürüdüğünü, neden kulübünün kapatıldığını, neden öğretmeninin görevden alındığını merak ediyorsan... Bil ki yalnız değilsin! Bu düzen seni susturmak istiyor çünkü içindeki isyanın kıvılcımını görüyor. İşte o kıvılcımı büyütmek bizim elimizde! Buradan tüm liselilere çağrımızdır. Okulunuzda kulüp açın, sansürlenen afişlerinizi tekrar asın. Yasaklanan öğretmenlerinizi sahiplenin, onların davası artık hepimizin. Öğretmenler onurumuzdur, laiklik vazgeçilmezimizdir! Bu düzen yıkılacak, gençlik kazanacak! Bu böyle gitmez, lise biat etmez”