İzmir'in iki güzel ilçesi Seferihisar ve Menderes, son 3 gündür adeta bir alev cehenneminin içinde. 29 Haziran Cumartesi günü, Menderes'in Kuyucak ile Seferihisar'ın Doğanbey mahalleleri arasındaki ormanlık alanda başlayan yangın, bölgede etkili olan kuvvetli poyrazın da etkisiyle kısa sürede kontrol edilemez bir boyuta ulaştı. Kırmızıya dönen gökyüzü ve kentin üzerine çöken yoğun duman bulutu, felaketin boyutunu gözler önüne sererken, alevlerin yerleşim yerlerine doğru ilerlemesi, bölge halkına korku dolu anlar yaşattı.

Yangının ikinci gecesinde, hava karardığı için hava araçlarının müdahalesi durmak zorunda kalırken, mücadelenin tüm yükü, yüzlerce orman işçisi, itfaiyeci ve destek ekiplerinin omuzlarına bindi. Gece boyunca, arazözler ve iş makineleriyle, alevlerin etrafında bir savunma hattı oluşturulmaya çalışıldı. Ancak, arazinin sarp ve engebeli yapısı, rüzgarın sürekli yön değiştirmesi ve karanlığın getirdiği zorluklar, bu çabaları oldukça kısıtladı. Ekipler, adeta bir can pazarına dönen alanda, alevlerin daha fazla yayılmasını engellemek ve özellikle yerleşim yerlerini korumak için insanüstü bir gayret gösterdi. Bölge halkı ise, evlerinin ve anılarının küle dönmemesi için, gece boyunca umutsuz bir bekleyiş içindeydi.

Kooperatif mağdurları emniyet önünde!
Kooperatif mağdurları emniyet önünde!
İçeriği Görüntüle

Sabahın ilk ışıklarıyla hava gücü yeniden devrede

Gecenin karanlığını yırtan umut ışığı, sabah saatleriyle birlikte yeniden gökyüzünde belirdi. Günün ilk ışıklarıyla birlikte, yangın söndürme çalışmalarına katılan hava gücü, yeniden göreve başladı. Yangınla mücadele için bölgeye sevk edilen 4 uçak ve 10 helikopterden oluşan toplam 14 araçlık dev filo, peş peşe sortiler yaparak, alevlerin üzerine tonlarca su ve soğutucu madde boşaltmaya başladı. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) ait helikopterlerin de bu mücadeleye destek vermesi, operasyonun ne denli büyük bir ciddiyetle yürütüldüğünü gösterdi.

Hava araçları, özellikle karadan ulaşımın mümkün olmadığı sarp vadilere ve alevlerin en yoğun olduğu "yangının kalbine" odaklanarak, felaketin daha fazla büyümesini engellemeye çalışıyor. Havadan yapılan bu yoğun bombardıman, karadaki ekiplerin işini bir nebze de olsa kolaylaştırıyor ve onlara alevlere daha güvenli bir şekilde yaklaşma imkanı tanıyor. Ancak, yangının çok geniş bir alana yayılmış olması ve farklı noktalarda devam etmesi, mücadelenin daha uzun bir süre devam edeceğini gösteriyor.

29 yerleşim yeri boşaltıldı: Binlerce insan evsiz kaldı

Yangının en acı bilançosu ise, alevlerin tehdit ettiği yerleşim yerlerinde yaşandı. Şiddetli rüzgarın etkisiyle hızla yayılan alevler, bölgedeki birçok mahalleyi ve tatil sitesini doğrudan tehdit eder hale geldi. Can kaybı yaşanmaması için öncelikli olarak tahliye operasyonlarına başlayan jandarma ve AFAD ekipleri, risk altındaki tam 29 yerleşim yerini tedbiren boşalttı.

Evlerini, hayvanlarını ve tarlalarını geride bırakmak zorunda kalan binlerce vatandaş, güvenli bölgelerde oluşturulan toplanma alanlarına veya akrabalarının yanına sığındı. Bu büyük tahliye operasyonu, felaketin boyutunu ve yarattığı sosyal dramı da gözler önüne seriyor. Birçok vatandaş, hayatlarının birikimini ve anılarını içeren evlerinin akıbetini, uzaktan endişeyle izlemekten başka bir şey yapamıyor. Yetkililer, yangın tamamen kontrol altına alınana ve bölge güvenli hale gelene kadar, bu tahliye edilen yerleşim yerlerine geri dönüşe izin verilmeyeceğini belirtiyor.

Rüzgar, en büyük düşman: mücadele neden bu kadar zor?

İzmir'deki yangınla mücadelenin bu kadar uzun sürmesinin ve zorlu geçmesinin arkasındaki en temel neden, bölgede etkili olan ve meteorolojik olarak "poyraz" olarak adlandırılan kuvvetli kuzeydoğu rüzgarı. Saatteki hızı zaman zaman 40-50 kilometreyi bulan bu rüzgar, adeta bir körük gibi çalışarak, küçük bir kıvılcımı bile dakikalar içinde devasa bir yangına dönüştürebiliyor.

Rüzgar, sadece alevlerin hızla yayılmasına neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda söndürme çalışmalarını da doğrudan olumsuz etkiliyor. Rüzgarın taşıdığı yanan kozalaklar ve parçacıklar, yangın hattının kilometrelerce ötesinde yeni "spot" yangınların başlamasına yol açıyor. Bu durum, ekiplerin sürekli olarak yeni cephelerle mücadele etmesine ve ana yangın odağına yoğunlaşmasını engellemesine neden oluyor. Ayrıca, şiddetli rüzgar ve yarattığı türbülans, hem uçakların hem de helikopterlerin alçak uçuş yaparak su boşaltmasını tehlikeli hale getiriyor. Ekipler, adeta doğanın bu acımasız gücüne karşı, büyük bir strateji ve cesaret savaşı veriyor.

Kaynak: AA