Ege'nin incisi İzmir, son yılların en şiddetli ve yıkıcı kuraklığıyla adeta can çekişiyor. Yağışların mevsim normallerinin çok altında kalması ve artan sıcaklıklar, 4,5 milyonluk metropolün su kaynaklarını tüketme noktasına getirdi. Şehrin musluklarına hayat veren barajlardan gelen görüntüler, tehlikenin boyutunu gözler önüne seriyor: Bir zamanlar masmavi sularla dolu olan baraj yatakları, şimdi çatlamış toprak manzaralarıyla birer çöle dönmüş durumda.

Tarihte bugün neler oldu? 27 Ekim
Tarihte bugün neler oldu? 27 Ekim
İçeriği Görüntüle

Kentin içme suyu ihtiyacının büyük bir bölümünü tek başına karşılayan Tahtalı Barajı'nda su seviyesinin %2'ye kadar düşmesi, tehlike çanlarının ne kadar yakından çaldığını gösteriyor. Durumun vahameti karşısında, ağustos ayından bu yana uygulanan planlı ve dönüşümlü su kesintileri bile barajlardaki kan kaybını durdurmaya yetmiyor. Bilim insanları ve mühendisler, bu krizin göz göre göre geldiğini belirtirken, acil ve radikal önlemler alınmazsa İzmir'i çok daha karanlık günlerin beklediği konusunda hemfikir. Şehir, bir yandan mevcut suyu idareli kullanmaya çalışırken, diğer yandan yıllardır süregelen planlama hataları ve ihmallerin ağır faturasıyla yüzleşiyor.

I Z M I R G O R D E S B A R A J I T A D I L A T Y A P I L I R S A 983796 292052

Şehrin can damarı Tahtalı alarm veriyor

İzmir'in su sigortası olarak kabul edilen Tahtalı Barajı'ndaki durum, krizin merkez üssünü oluşturuyor. 300 milyon metreküplük devasa kapasitesiyle normalde şehrin su yükünü sırtlayan baraj, şu anda adeta son nefesini veriyor. Doluluk oranının %2'ye düşmesi, teknik olarak "ölü hacim" olarak adlandırılan ve içindeki çamur ve tortu nedeniyle kullanılamayan su seviyesine çok yaklaşıldığı anlamına geliyor. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, durumun ciddiyetini rakamlarla ortaya koyuyor: "Birkaç gün içinde Tahtalı Barajı'nda %1'lik seviyeyi göreceğiz. Bu, baraj tarihindeki tüm zamanların en düşük seviyesi olacak. Yetkililer, altta kalan son suyu çekmek için çeşitli yöntemler arıyorlar ancak gerçek olan şu ki, İzmir bu krize tamamen hazırlıksız yakalandı." Tahtalı'nın tükenme noktasına gelmesi, şehrin su güvenliğinin ne denli kırılgan bir yapıya sahip olduğunu ve tek bir kaynağa bağımlılığın ne kadar riskli olduğunu acı bir şekilde gösteriyor.

I Z M I R G O R D E S B A R A J I T A D I L A T Y A P I L I R S A 983795 292052

Çözüm yanı başımızda ama kilitli: Milyarlık Gördes dramı

İzmir'in yaşadığı bu büyük su krizinin ortasında, trajikomik bir mühendislik ve planlama skandalı yatıyor: Gördes Barajı. Manisa'da inşa edilen ve İzmir'e su sağlaması hedeflenen bu devasa yapı, 400 milyon metreküplük kapasitesiyle Tahtalı Barajı'ndan bile daha büyük bir potansiyele sahip. Ancak Prof. Dr. Doğan Yaşar'ın ifadesiyle, "hatalı yapımdan dolayı" baraj, zeminindeki kaçaklar nedeniyle su tutamıyor. Bugün, devasa baraj potansiyel kapasitesinin sadece %10'unu, yani 40 milyon metreküp suyu barındırabiliyor. Milyarlarca liralık kamu kaynağı harcanarak yapılan bir yatırımın, böylesine kritik bir kuraklık döneminde atıl durumda beklemesi, ihmalin ve plansızlığın geldiği noktayı özetliyor. Prof. Dr. Yaşar, çözümün aslında yanı başımızda durduğunu vurguluyor: "Gördes Barajı'ndaki bu yapısal sorunun bir an önce giderilmesi ve barajın tam kapasiteyle su tutmaya başlaması gerekiyor. Eğer bu tadilat yapılırsa, Gördes tek başına İzmir'i uzun yıllar boyunca rahatlatacak su potansiyeline sahip. Ancak biz, bu dev kaynağı kullanamadan su sıkıntısı çekiyoruz."

I Z M I R G O R D E S B A R A J I T A D I L A T Y A P I L I R S A 983799 292052

Göz göre göre gelen felaket: 'Uyardık dinletemedik'

Bugün yaşanan kriz, uzmanlar için bir sürpriz değil. Bilim insanları, yıllardır küresel iklim değişikliğinin etkilerine ve İzmir gibi su fakiri kentlerin acil eylem planları hazırlaması gerektiğine dikkat çekiyordu. Prof. Dr. Doğan Yaşar, bu uyarıların dikkate alınmadığını belirterek sitemini dile getiriyor: "Yıllardır ciddi bir kuraklık yaşanacağı, su konusunda B ve C planlarının yapılması gerektiği konusunda uyarılarda bulunduk. Su kesintilerine aslında geçtiğimiz yıl başlanmalıydı. Geçen yıl bu zamanlar kente günde 700 bin metreküp su verilirken, bugün kesintilere rağmen 630 bin metreküp su çekiliyor. Bu, sorunun ne kadar büyüdüğünü gösteriyor. Üstelik biz henüz gerçek kuraklığı görmedik bile. Gelecekte yaşanacak daha şiddetli kuraklıkları bu kadar ucuz atlatamayabiliriz." Uzmanların bu öngörüleri, su yönetiminin sadece yağışlı dönemlerde bolluğun tadını çıkarmak değil, asıl kurak dönemler için stratejik bir planlama yapmak olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

I Z M I R G O R D E S B A R A J I T A D I L A T Y A P I L I R S A 983800 292052(1)

Gelecekten borç almak: Stratejik yeraltı suları tehlikede

Barajlardaki sular tükenince, yetkililerin başvurduğu ilk alternatif yeraltı suları oldu. Ancak uzmanlar, bu durumun "gelecekten borç almak" anlamına geldiği ve çok daha büyük bir tehlikeye kapı araladığı konusunda uyarıyor. Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Koray Çetin Önalan, yeraltı sularının tükenmez kaynaklar olmadığını, aksine binlerce yıllık jeolojik süreçlerde biriken "stratejik rezervler" olduğunu belirtiyor. Önalan, "Yeraltı sularını sadece çok zorda kaldığımız, olağanüstü durumlarda kullanmamız gerekirken, biz şu anda günlük ihtiyacı karşılamak için bu kaynakları hoyratça tüketiyoruz. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Aşırı kullanım nedeniyle akiferlerimiz (suyun biriktiği yeraltı katmanları) tükenme noktasına geldi. Kuyu derinlikleri sürekli artıyor. Yağan yağmurun yeraltına sızması ve bu kaynakları beslemesi çok yavaş bir süreç. Çektiğimiz sular bugünün suları değil, binlerce yılın mirası. Bu mirası tüketiyoruz," diyerek tehlikenin boyutuna dikkat çekti.

I Z M I R G O R D E S B A R A J I T A D I L A T Y A P I L I R S A 983801 292052

Peki şimdi ne olacak? Acil eylem planı çağrısı

Krizin bu noktaya gelmesinin ardından, artık palyatif çözümler yerine radikal ve uzun vadeli bir planlamanın zorunlu olduğu konusunda tüm uzmanlar hemfikir. Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Önalan, yapılması gerekenleri net bir şekilde sıralıyor. İlk olarak, tarımda kullanılan ve suyun büyük bir kısmının buharlaşarak israf olduğu "vahşi sulama" yöntemlerinden derhal vazgeçilerek, damla sulama gibi modern ve verimli sistemlere geçilmesi gerekiyor. İkinci olarak, şehir şebekesindeki "kayıp-kaçak" oranlarının minimuma indirilmesi şart. Borulardaki eskiyen altyapı nedeniyle tonlarca su, musluklara ulaşamadan toprağa karışıyor. Üçüncü olarak, vatandaşların suyun tükenebilir bir kaynak olduğu bilinciyle hareket etmesi ve bireysel tasarruf önlemlerini hayatının bir parçası haline getirmesi gerekiyor. Önalan, daha ileri adımların da atılması gerektiğini belirterek, "Artık sanayiden ve evlerden çıkan atık suların arıtılarak tarımda ve peyzajda kullanıldığı 'suda geri dönüşüm' sistemlerini konuşmak zorundayız. Parklarda, bahçelerde çok su tüketen çim yerine, bölgenin iklimine uygun, kurakçıl bitkiler ekmeliyiz. Deniz suyunun arıtılması şu an için pahalı bir yöntem olsa da, gelecekte bir alternatif olarak masada durmalı. Planlamaya bugün başlarsak, sonraki seneleri kurtarabiliriz. Bugüne kadar yapamadık ama bundan sonra yapmak zorundayız," diyerek yol haritasını çizdi.

Kaynak: DHA