Aliye Ceylan/TÜPRAG Efemçukuru Altın Madeni’nden dolayı rafa kaldırılan Çamlı Barajı için 14 yıl sonra gelen ‘ÇED Olumlu’ kararı tartışma konusu oldu. Altın madeni, İzmir’in içme suyunun büyük bir bölümünü karşılayan Çamlı ve Tahtalı Barajları uzun mesafeli koruma alanında kalıyor. Yaklaşık 300 bin kişinin su ihtiyacını karşılaması öngörülen Çamlı barajının hemen yanında faaliyetine devam eden altın madeninin suyu kirletme riski konusunda uzmanlar uyarıyor. Öte yandan kapasitesini 2 buçuk kat arttıran altın madeni şirketi TÜPRAG ise faaliyetine hız kesmeden devam ediyor.
İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Üyesi Dr. Oya Otyıldız
‘HALK SAĞLIĞI AÇISINDAN TEHLİKELİ’
İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Üyesi Dr. Oya Otyıldız, 2011 yılından beri altın madeninin tüm açılan davalara rağmen çalıştığını belirterek, “Önceden oraya altın madeni yapılacağı için ÇED raporu olumlu verilmemişti. Çamlı barajı 300 bin kişinin su ihtiyacını karşılayacaktı. İzmir zaten su fakiri bir kent. Altın madeni çalıştığı için barajla yan yana olmaz, halk sağlığı açısından tehlikeli’ dedi. Bunun yanı sıra bölgenin arsenik açısından zengin olduğuna dikkati çeken Otyıldız, “Arsenik ve diğer ağır metaller milyonlarca yıldır orada doğayla barışık halde sessiz bir şekilde yaşıyor. Fakat böyle patlatmalarla hareketleniyorlar, yer altı ve yer üstü sularına karışıyorlar. Uzun dönemde Tahtalı barajı da kirlenecek, Çamlı barajı daha çabuk kirlenecek. Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ) arsenikte 10 mikrograma kadar ancak izin veriyor. Mesela Bergama’daki çeşmelerden kaç sene önce aldığımız örneklerde 230 mikrogram görünüyordu. Normalin 23 katına kadar yüksek arsenikler çıktı. Arsenik ve diğer ağır metaller vücutta birikir ve atılmaz. Bu biriken ağır metaller çeşitli sistem kanserleri yapar, mesela cilt ve mesane kanseri gibi. Bu metallerin baraja geçmesi madenin yakınlığı ve patlamalarla ilgili. Zararlarının kabaca 10 yıl civarında görülmesi bekleniyor. Ara ara mutlaka denetlenmesi gerekiyor. Ama maden yetkilileri, İZSU’nun denetimine izin vermiyor. Önceki dönemlerin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu bu konuda çok çaba gösterdi. Kocaoğlu, ‘içeriye denetlemeye giremiyoruz’ diye açıklamalarda da bulunmuştu” diye hatırlattı.
‘SUYUMUZU KİRLETMEK KİMSENİN HAKKI DEĞİLDİR’
Son olarak ‘Hekimlerin esas görevi yurttaşın hasta olmasını önlemektir, hastalığı tedavi etmek değildir’ diyen Otyıldız, ‘Bizim suyumuzu kirletmek kimsenin hakkı değildir. Temiz su, temiz hava olmadan sağlıklı olmak mümkün değil. Altın madeni derhal kapatılmalı. Altının kamu yararı yok, TÜPRAG şirketine yararı var. Kanadalı şirket zengin olacak diye biz neden hasta oluyoruz’ dedi.
ARSENİK TEHDİDİ
Efemçukuru Altın madeni bölgesini en iyi bilen uzmanlardan biri olan Jeoloji Yüksek Mühendisi Savaş Dilek ise 2011 yılında yazdığı raporu işaret ederek, “İzmir halkı için önemi yadsınamaz bir su ve doğa parçasının böyle riske edilerek, bu tür faaliyetlere izin veren idarenin kamu adına siyasi otoriteden bağımsızlaştırılması; yerli-yabancı sermayenin etkisiyle onların çıkarları doğrultusunda karar alan iktidarın da demokratikleşmesi, halk ve gelecek kuşaklar adına çözüm olarak önümüzde durmaktadır’ diye belirtti. Maden yüzünden Çamlı barajının arsenik ve ağır metallerle ciddi anlamda kirleneceğini ve bunun halk sağlığını riske atacağını da ekledi.
Jeoloji Yüksek Mühendisi, Tıbbi Jeoloji Uzmanı Dr. Eşref Atabey
MADENCİLİK SU HAVZALARINI KİRLETİYOR
Jeoloji Yüksek Mühendisi, Tıbbi Jeoloji Uzmanı Dr. Eşref Atabey ise akarsuların beslenme şeklini hatırlatarak, madencilik faaliyetlerinin su havzalarını nasıl etkilediğini şöyle açıkladı: “Su havzası dediğimiz derelerin ve akarsuyun beslenme havzasıdır. Yağmur suyu düştüğü, kar eridiği zaman yamaç eğimi ne tarafa doğru gidiyorsa, onun beslediği havza akarsuların beslenme havzası olduğu anlamına gelir. Dolayısıyla bunun içinde olacak her beslenme faaliyeti, isterse 5 km mesafede isterse 100 km mesafede olsun, o su havzasını kirletici bir unsurdur. Uzun mesafe ya da kısa mesafeye göre risk ayrımı yapılamaz. Madencilik faaliyetinden olan her kirlenme o havzayı etkiler. Altın madeni sülfürlü mineraller taşıdığı için 100 yıl da geçse o su havzası kirlenmeye, asit maden drenajı üretmeye de devam eder. İçme ve kullanma suyu temin eden barajların çevresinde bantlar çiziyorlar, 50 metre mesafede yerleşim olmayacak gibi ama bu şekilde değerlendirme hatalı. O baraj, 100 km uzaktan o besleniyorsa bölgede yaşayanları ve tarımsal üretimi etkiler. Arsenik normal kayada dururken o kadar etkilemez ancak madencilik faaliyeti sırasında daha hareketli hale gelir. Bunun sonucunda da dere ve yer altı sularına karışır. Sürekli 10 mikrogram üzerinde arsenikli su tüketirseniz kanser ve değişik deri hastalıklarına yol açar. Bu durum halk sağlığı açısından tehlikelidir” dedi.
GÖL MARMARA’YI ALTIN SEVDASI KURUTTU
Devlet hazinesine tek kuruş yük bindirmeden bütün masrafları İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanacak olan Çamlı Barajının yapımı Efemçukuru Altın Madeni nedeniyle engellendi. Türkiye’de ÇED raporuna onay verilmeyen, bir elin parmakları kadar olan proje arasında, Çamlı Barajı Projesi de vardı. Uzmanların Çamlı Barajı 300 bin kişinin su ihtiyacı için yaşamsal önemde tespitlerine karşın ‘İzmir’in 2050 yılına kadar içme suyu diye bir sorunu yok. Biz Gördes’ten İzmir’e yılda 60 milyon ton su vereceğiz. 2040 yılından sonra da Çamlı Barajının yapılıp yapılmayacağını tekrar değerlendiririz’ denildi. Ancak İzmir’e 120 kilometre uzaklıktaki Gördes Barajından şu ana kadar kente tek damla su verilemedi. Barajın dibi delik çıktı, su tutmadı! Barajın dolması için bölgedeki bütün akarsular, dereler Gördes’e yönlendirilince Ege Bölgesi’nin en önemli göllerinden Göl Marmara Gölü kurudu. Hem İzmirli suyundan oldu hem Göl Marmara kurutularak çok büyük bir ekolojik felakete yol açıldı.