NEVZAT ÇAĞLAR TÜFEKÇİ/Türkiye, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre jeotermal potansiyeli açısından dünyada birinci, jeotermal enerji kurulu gücü bakımından dünyada dördüncü sırada yer alıyor. Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü çalışmalarına göre; ülkemizin toplam jeotermal görünür ısı potansiyeli 40.000 MWt’a ulaştı. Mevcut durumda bu gücün yaklaşık yüzde 15’i ısı, yüzde 4’ü elektrik üretimi amaçlı kullanılıyor. Yenilenebilir bir enerji kaynağı olarak kabul edilen jeotermal enerji fosil yakıtlara kıyasla çok daha düşük karbon emisyonuna sahip olmasına karşın uzmanlar Jeotermal Enerji Santrallarının (JES) akışkanları içinde yer alan kimyasallar ve zehirli gazlar nedeniyle, bu tesislerin çevreye ve canlı yaşama verdikleri zararın çok yüksek düzeyde olduğunu iddia ediyorlar.
Türkiye’deki jeotermal enerji üretim alanlarının dağılımına bakıldığında Aydın ve Manisa illeri öne çıkıyor. Aydın ilinde Germencik’ten başlayarak Denizli sınırına kadar yaklaşık 140 kilometrelik bir hat üzerinde 50’ye yakın, Manisa ilinde Sarıgöl-Alaşehir ve Salihli ilçelerinde ise 60-70 kilometrelik bir hat üzerinde de 20’ye yakın jeotermal santral faaliyette. Bölge halkı ve uzmanlar konuyla ilgili yeterli bilimsel veri olmadığını sıklıkla dile getirirken, ağır metallerin çevre sağlığını tehdit ettiğini söylüyorlar.
Net Bilgi Yok
Mehmet Kendirlioğlu (Efeler Ziraat Odası ve Aydın Ziraat odaları İl Koordinasyon Yönetim Kurulu Başkanı): “Jeotermal enerji üretimi; tarıma, çevreye, havaya en az zararla ya da hiç zarar vermeden sağlanabilir. Ayrıca bununla ilgili de bilgi kirliliği var. Kimisi ‘termalden çıkan buhar ya da akışkan çaydanlıktan çıkan buhar kadar temiz’ diyor. Bir taraftan da termal tesisten çıkan zehir, en büyük zehirlerden deniliyor. Üniversite, Büyükşehir Belediyesi, Bakanlık ve STK’larla birlikte tarımın paydaşları bir oluşum sağlasın ve bunun çevreye verdiği kirlilik nedir, ne değildir bilimsel olarak araştırılsın. Biz de net bir bilgiye sahip olalım.”
Yapraklarda zehir var
Naim Özdamar (Buharkent Ziraat Odası Başkanı): “Bu, temiz bir enerji değil. Jeotermal enerjinin içerisinde; insan, hayvan, bitki sağlığına, çevreye, yeraltı ve yerüstü sularına zarar veren 30’a yakın kimyasal var. Jeotermalden çıkan bor başta olmak üzere hidrojen sülfür, kimyasallar ve ağır metaller bitkilerin gelişmesini, meyve ağaçlarının verimini olumsuz yönde etkiliyor. Kuyucak ve Pamukören bölgelerindeki yaprak analizlerinde 250 ppm olması gereken bor miktarı bugün 2000 ppm’leri geçmiştir. Bu da tamamen öldürücü zehir anlamındadır.”
Hava Kalitesini Bozuyor
Halil Çetinkaya (Germencik Çevre ve Doğa Derneği Başkanı): “Başta Yunanistan olmak üzere bazı ülkelerin temiz enerji kaynağı sınıfından çıkardığı jeotermal santraller; bacalarından saldıkları, içinde kükürt, karbondioksit, arsenik gibi kimyasal ve yoğuşmayan gazlar nedeniyle hava kalitesini bozmaktadır. Buhar içindeki kimyasallar çiğ ve yağmurla bölgedeki tarımsal ürünlerin üstüne düşmesiyle incirde erime, bozulma, kalite kaybına neden olmakta; çiçeklenme döneminde asit yağmurları, çiçeği yakarak, zeytinde meyve tutumunu engellemektedir. Bölgedeki jeotermal santraller çevre ve insan sağlığı açısından sürdürülebilir değildir. Kapatılmalıdır.”
Aydın’da ölüm hızı 9 kat arttı
Metin Aydın ( Nöroloji Uzmanı-Tabip Odası Aydın Eski Başkanı): “Aydın’da Türkiye ortalamasından daha fazla bebek, çocuk ve anne ölümleri var. Aydın’da doğan bebekler, Türkiye ortalamasından 4 kat daha düşük kilolu meydana geliyor. Aydın’da; nörolojik, akciğer, psikiyatrik, solunum sistemi, cildiye ve göğüs hastalıklarının hepsi Türkiye ortalamasından daha fazla. Son 5 yıllık zaman dilimi içinde Aydın’da ölüm hızı 9 kat artmış. Jeotermalin en fazla olduğu ilçe olan Germencik’te kanserli vakalarda 4 kat artış gözlenmiş. 2021 yılında Türkiye’de kalp damar hastalıklarının en fazla görüldüğü yer, birinci sırada Aydın geliyor.”
Hayvanlar da tehlikede
Hidayet Yaman (Veteriner Hekim): “Ağaca, toprağa, havaya bu kadar zarar veren bir sistemin hayvan sağlığına zarar vermediği düşünülemez. Özellikle etinden, sütünden, yumurtasından yararlandığımız hayvanlar da tıpkı bitkiler ve insanlar gibi jeotermalin olumsuzluklarından etkilenmesi kaçınılmazdır.”
Ekolojik yıkım hesaplanmalı
Adnan Çobanoğlu (Çiftçi-Sen Örgütlenme Sekreteri):
2018 yılında TBMM’de bağcılık sektörü ve üzüm üreticilerinin sorunları için kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nda; jeotermallerin suları, toprağı, havayı kirlettiği, üzüm üretimine zarar verdiği için tamamen yasaklanması gerektiği belirtilmiştir. İncir, üzüm gibi bor toksisitesine en duyarlı meyveler arasında. Jeotermal kaynakların etkisi altındaki alanlarda bulunan zeytin ağaçlarında çok yüksek oranda kuruma ve verim düşüklüğü saptandı. 2018 verilerine göre Türkiye’nin elektrik üretiminin sadece yüzde 2,5’i jeotermal enerjiden karşılanıyordu. JES’lerin yaratabileceği olası ekolojik yıkım; sadece üzüm, incir ve zeytin üretiminden Türkiye’nin elde edeceği gelir kaybı olasılığı hesaplandığında, JES’lerin durdurulması gerektiği açık.”
Çevresel Etkileri
Metan ve Hidrojen Sülfür Salınımı – Jeotermal kuyular açıldığında yer altından az miktarda sera gazı ve kükürtlü gazlar salınabilir.
Su ve Toprak Kirliliği Riski – Uygun önlemler alınmazsa, yer altından çıkan mineralli sular toprağı ve su kaynaklarını kirletebilir.
Deprem Riskini Artırabilir – Jeotermal santrallerde sıvı enjeksiyonu yapılması, bazı bölgelerde küçük ölçekli depremleri tetikleyebilir.
Yeraltı Su Seviyesini Etkileyebilir – Aşırı kullanım, yeraltı su rezervlerini azaltabilir.
Jeotermal Enerjinin Avantajları
1. Karbon Salımı Düşüktür – Fosil yakıtlara kıyasla CO₂ ve diğer sera gazı salımı çok daha azdır.
2. Yenilenebilir Kaynaktır – Dünya’nın iç ısısını kullanır ve tükenme riski çok düşüktür.
3. Sürekli Üretim Sağlar – Rüzgar ve güneş gibi değişken değildir, 7/24 enerji üretebilir.
4. Daha Az Alan Kaplar – Büyük ölçekli güneş panelleri veya rüzgar türbinleri kadar geniş arazi gerektirmez.