Türkiye’de yurttaşlar aylarca hastanede randevu sırası bekliyor, kamu hastanelerindeki yoğunluk nedeniyle tedaviye erişmek her geçen güz zorlaştı. Özel hastaneler ise el yakıyor. Sağlığa erişim zaten bu denli sorunluyken, şimdi kamu hastanelerinin de sağlık turizmine açılması gündemde.

Sağlık Bakanlığı, "Health Türkiye" markası kapsamında sağlık turizmini genişletmek amacıyla “Sağlık Turizmi ve Turistin Sağlığı Hakkında Yönetmelik”te değişikliğe gidiyor. Yeni düzenlemeyle yalnızca özel hastaneler değil, kamu ve üniversite hastaneleri de belirli kriterleri sağladıkları takdirde sağlık turizmine hizmet verebilecek.

Edirne, Rize, Van ve Nevşehir gibi iller pilot bölgeler olarak seçilirken; konum, altyapı ve yurt dışından gelen hasta potansiyeline göre kamu hastaneleri turistlere hizmet vermek üzere planlanıyor. Oysa bu iller başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında vatandaşlar randevu bulamıyor. MR, tomografi, ultrason gibi görüntüleme işlemleri için aylar sonrasına gün veriliyor. Tetkikler, tahliller randevu günü yetiştirilemiyor.

Sağlık ticari ürüne dönüşüyor

Kırkikindi yağışları kapıda! Kırkikindi yağışları kapıda!

Türkiye’ye saç ekimi, estetik, tüp bebek, göz ve diş tedavileri gibi alanlarda büyük bir talep var. Bakanlık bu alanlara yeni kurallar getirirken, sağlık turizmini “ürün çeşitliliği” üzerinden daha da büyütmeyi hedefliyor. Uzaktan sağlık hizmeti verilmesi de gündemde. Turistlerin otel odalarına QR kod yerleştirilerek çağrı merkezlerine doğrudan ulaşmaları da planlanıyor.

Nuri̇ Seha Yüksel

Toplum sağlığı yerine ticarileşme: Yeni yönetmeliklerin asıl yüzü

İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Nuri Seha Yüksel, ise insan sağlığından vazgeçildiği ve kamu yararının göz ardı edildiğini söyleyerek yönetmeliği değerlendirdi:

“Toplum sağlığını geliştiren, koruyan ve Türkiye’de yaşanan sağlık sorunlarına çözüm üretmeyi amaçlayan düzenlemeler yerine, yıllardır dile getirdiğimiz “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” kapsamında sağlığın özelleştirilmesine doğru giden adımlar atılıyor. Hastaneler sağlıkta özelleşmenin bir basamağı haline geliyor. Ülkenin kaynakları, toplum sağlığı ve halkımızın ihtiyaçları için harcanması gerekirken, bu kaynakların yurt dışına aktarıldığını ve sağlık hizmetlerinin özel sektör eliyle yürütülmeye çalışıldığını görüyoruz. Biz bu sorunların çözümüne odaklı bir yönetim beklerken, karşımıza kamunun imkânlarını özel sektör lehine kullanan, kamu adına kurulmuş sağlık kuruluşlarını özel bir düzene hizmet ettiren uygulamalar çıkıyor.

Turizm, döviz getirisi, konaklama vs. elbette ülkemize dış kaynak girişi önemlidir, ancak önceliğimiz şu olmalı: Kendi vatandaşımıza doğru ve etkili sağlık hizmeti sunabiliyor muyuz?

Vatandaşlarımızın sağlığa erişimindeki temel sorunları çözebiliyor muyuz? Ne yazık ki hayır. Biz her sabah kalktığımızda, bu sorunları çözen bir yönetmelik görmek istiyoruz. Ancak yine vatandaşlarımızın sağlık hizmetine erişimini zorlaştıracak düzenlemelerle karşılaşıyoruz.

Ve burada kaybedilen şey; insan sağlığı ve insan yaşamıdır. Bu kayıplar görünmez değildir; doğrudan hayatlara mal olur. Üstelik bu tür yönetmelikler hazırlanırken ne meslek örgütlerine, ne de ilgili sendikalara danışılıyor. Katılımcı, şeffaf bir süreç işletilmeden alınan kararlar, bizim sağlığımıza katkı sunmak bir yana, kaynaklarımızın boşa harcanmasına yol açıyor. Gelir getirici olduğu iddia edilen bu düzenlemelerin asıl sonucu; toplum sağlığından vazgeçilmesi ve kamu yararının göz ardı edilmesidir”

Ahmet Doğruyol-7

Ameliyat sıraları, aylarca beklenen randevular var

Sağlık turizminin temel gerekçesinin ticaret olduğunu vurgulayan Birlik Sağlık-Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, karşılaşılabilecek problemlere dikkat çekti:

“Ticaret mantığı ister özel sektör hastaneleri olsun isterse devlet hastaneleri, değişmiyor. Elbette sağlık turizmi insan sağlığına da hizmet ediyor; ancak öncelik ne yazık ki para kazanmak. Devlet hastanelerinin sağlık turizmine dahil edilmek istenmesinin arkasındaki gerekçelerden biri de bu. Artık devlet hastaneleri adeta bir işletme gibi çalıştırılıyor. Bildiğiniz gibi bu hastanelerin yöneticilerinin “başarı” kriterleri bile hastanenin gelir-gider dengesi üzerinden değerlendiriliyor.

Sağlık turizmi elbette yapılabilir, yurtdışından döviz girdisi sağlanabilir. Ancak bu hizmetler sunulurken kendi vatandaşlarımızın ihtiyaçları ikinci plana atılmamalı. Öncelik yurttaşların sağlık hakkı olmalıdır. Türkiye’de birçok yurttaş randevu almakta, ameliyat sırası beklemekte, tetkik yaptırmakta zorlanıyor. Aylarca beklenen randevuların, dolu hastanelerin olduğu bir ortamda turistin bir QR kodla doğrudan doktora ulaşması neyi ön plana çıkarıyor? Parayı. Eğer devlet hastaneleri sağlık turizmi hizmeti verecekse bile bu, kendi yurttaşlarının hizmetini aksatmayacak şekilde olmalı. Kamu hastanelerinin yükü zaten çok fazla. Hastane kapasitesi sabitken, hasta sayısı artarsa, sağlık hizmeti sunumunda vatandaş yine ikinci plana düşer.”

“Öncelik vatandaşların olmalı”

TÜKO-DER İzmir Şubesi tarafından yapılan açıklamada “Ülkemizde yurttaşların kamu hastanelerinden randevu alamadıkları, tetkik ve tahlillerini randevu alabildikleri günde yaptıramadıkları, röntgen/ ultrason/ emar vb. tıbbi görüntülemeler için 3-6 ay sonraya gün verildiği bir dönemde kamu hastanelerinin üzerindeki hasta yükünü arttırması ve vatandaşlara sunulan sağlık hizmetlerinde aksamalara sebebiyet vermesi muhtemeldir. Sağlık Hizmetleri, yurttaşlarımıza ücretsiz bir kamu hizmeti olarak sunulmalıdır. Sağlık hizmetlerine erişim ve hizmet alma noktasında Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları her zaman öncelikli olmalıdır.” Denilerek yönetmelik değişikliğine tepki gösterildi.

Ekro

Kaynak: özge uyanık