Rojda DOLGUN/ Türkiye’nin dört bir yanında yaşayan milyonlar, her nefeste kirli hava soluyor. Temiz Hava Hakkı Platformu’nun (THHP) yayımladığı Kara Rapor 2025, ülkedeki hava kirliliğinin boyutunu ve ekonomik sonuçlarını çarpıcı biçimde gözler önüne serdi.

Rapora göre, partikül madde PM2.5 kirliliği Türkiye’ye her yıl 138 milyar dolar kaybettiriyor. Bu tutar, Türkiye’nin 2024 yılı gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) yüzde 10’una denk geliyor. Raporda ayrıca, hava kalitesi iyi olan tek bir ilin dahi kalmadığı belirtiliyor. 2024 yılında ölçülen verilere göre, Türkiye’nin havası genel olarak sağlık sınırlarının çok üzerinde.

Ölümcül tablo: 60 bin hayat kurtarılabilir

Rapor, sadece ekonomik kayıpları değil, insan hayatına mal olan ölümcül etkileri de gözler önüne seriyor. Hava kirliliği, Türkiye’deki önlenebilir ölümlerin başlıca nedenlerinden biri. Bilim insanlarının verilerine göre, hava kirliliği düzeyi Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği seviyelere çekilirse, ülkede yılda en az 60 bin kişi daha fazla yaşayabilir.
Araştırmalar, KOAH ölümlerinin yüzde 41,3’ünün, kalp hastalıklarının yüzde 27,7’sinin, inme kaynaklı ölümlerin yüzde 27,4’ünün ve akciğer kanseri ölümlerinin yüzde 18,6’sının doğrudan hava kirliliğinden kaynaklandığını ortaya koyuyor. Üstelik bu tablo sadece fiziksel sağlığı değil, zihinsel sağlığı da tehdit ediyor: Hava kirliliğine uzun süre maruz kalan bireylerde demans riski yüzde 8 artıyor.

Temiz hava hakkı, kağıt üzerinde kaldı

THHP Koordinatörü Deniz Gümüşel , Kara Rapor 2025’in en önemli yeniliğinin, hava kirliliğinin ekonomik etkisinin hesaplanması olduğunu vurguladı. Gümüşel, “Her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye’nin hava kalitesine dair somut verileri paylaşıyoruz. Kağıt üzerinde Avrupa Birliği standartlarına yakın olsak da, sağlıklı havaya oldukça uzağız” dedi.
Türkiye’de havası temiz il kalmadığının altını çizen Gümüşel “Faklı illerde, farklı yoğunluklarda hava kirliliği yaşanıyor. Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde kirliliğin yoğunlaştığı görülüyor. İlk en kirli, ilk 10 il bu bölgeden çıkıyor. Yani hava kalitesini kontrol etmek açısından daha titiz olmanız gerekiyor” dedi.

Merkez Bankası faiz kararı ne zaman açıklanacak?
Merkez Bankası faiz kararı ne zaman açıklanacak?
İçeriği Görüntüle

2-337

“Depremden daha fazla can kaybediyoruz”

Temiz hava hakkı korunamadığından ve gerekli önlemler alınmadığından dolayı depremde olduğundan daha fazla can kaybı olduğunu vurgulayan Gümüşel şu ifadeleri kullandı:
“İnsan yaşamına bir bedel biçilemez. Her bir insan yaşamı kutsaldır ve korunmaya değerdir. Dolayısıyla temel bir insan hakkı olarak temiz hava hakkının kabul edilmesi ve bu anlamda da hakların nasıl diyelim teslim edilmesi için gerekli politikaların bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Depremde 53 bin yurttaşın öldüğü söylendi. Resmi rakamlar bunlar. Biz her yıl depremden 10 bin kişi daha fazla yani 62 bin, 63 bin andında insan yaşamı kaybediyoruz. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Deprem de kabul edilebilir bir şey değildi. Bu hava kirliliği de kabul edilebilir bir şey değil. Nasıl depremde eksikliklerimizi, politikalarımızı, toplumun uygulamasındaki sorunları, yolsuzlukları, yanlış politikaları eleştirdiysek aynı hassasiyetle hava kalitesine yönelik politikaların da toplumun gündeminde olması gerekiyor. Bunların uzun uzun konuşulması, değerlendirilmesi ve gerçekçi politikalar oluşturulması için hep birlikte harekete geçilmesi gerekiyor. Yani söyleyebileceğim en önemli şey, bu bir yaşam hakkı mücadelesi.”
Eğer Türkiye, PM2.5 kirliliğini azaltacak politikalar geliştirirse hem sağlık sisteminin yükü hafifleyecek hem de ülke ekonomisi güçlenecek. THHP bu nedenle hükümete, hava kirliliğine bağlı ölüm ve hastalıkların ekonomik maliyetinin düzenli olarak hesaplanması ve bu verilerin kamu yatırım planlarına entegre edilmesi çağrısında bulundu.

GSYH’nin yüzde 10’u havaya karışıyor

Raporda yer alan hesaplamaya göre, Türkiye’de PM2.5 partikül maddesi kirliliği bir yılda 138 milyar dolarlık ekonomik zarara yol açıyor. Bu, Türkiye’nin 2024 GSYH’sinin yüzde 10’u anlamına geliyor. Uzmanlar, bu rakamın yalnızca tedavi masraflarını değil, aynı zamanda üretim kayıplarını, iş gücü verimliliğindeki düşüşü ve erken ölümlerin yarattığı ekonomik boşluğu da kapsadığını belirtiyor.
Kirliliğin azaltılmasıyla hem binlerce insanın yaşamı kurtarılabilir hem de ekonomik kayıplar büyük oranda önlenebilir. Bu, Türkiye için hem ekolojik hem de ekonomik açıdan kazan-kazan politikalarının önemini ortaya koyuyor.

On yıldır kara tablo

Kara Rapor 2025’in sonuç bölümünde, hava kirliliğinin yalnızca çevresel bir mesele olarak değil, ulusal kalkınma politikalarının merkezine alınması gereken bir konu olduğu vurgulandı. Uzmanlar, sanayi tesislerinin denetiminin artırılması, yeşil enerjiye geçişin hızlandırılması ve şehirlerde toplu taşımanın güçlendirilmesi gibi adımların acil olduğunu belirtti.
Temiz Hava Hakkı Platformu, 2016’dan bu yana yayımladığı raporlarla Türkiye’nin hava karnesini düzenli olarak kamuoyuyla paylaşıyor. Ancak 10 yılın sonunda tablo hâlâ kara.

“İnsan hayatı gerekli değeri görmüyor”

Çok boyutlu bir şekilde önlemler alınması gerektiğini aktaran Gümüşel şu değerlendirmelerde bulundu:

“Biz bu raporda temiz hava hakkının, karar vericiler açısından işin başka bir boyutu olduğunu, yani ekonomik bir boyutu olduğunu da göstermek istedik. Çünkü maalesef ülkede insan hayatı gerekli değeri görmüyor. O yüzden bu yıl bu işin içerisine ekonomik yükü de katmak istedik. Ama elbette ki bizim için en önemlisi yaşam hakkının ihlal ediliyor olması. İnsanların yaşam haklarının önlenebilir sorunlar nedeniyle, hava kirliliği gibi önlenebilir bir sorun nedeniyle ihlal ediliyor olması. Burada yapılabilecek tabii çok fazla şey var hava kalitesinin iyileştirilmesi için. Çok boyutlu bir konu. Tek bir alanda yapılacak iyileştirme yeterli olmuyor hiçbir zaman. Ama bir yerden başlamak mümkün. Mutlaka artık fosil yakıtlardan, yani kömür, petrol ve doğal gaza bağımlı hayatımızdan, ekonomiden vazgeçmek gerekiyor. Her şeyin başı bu. Çünkü en çok hava kirliliğini, ulaşımdan çıkan egzoz gazları, termik santrallerden ve sanayiden yayılan kirleticiler, partikül madde 2,5 dediğimiz ölümcül kirleticiler, örneğin termik santrallerden ve sanayiden kaynaklanıyor en çok. Bütün bunlarda kömürün, doğal gazın ve petrolün kullanılması azaltılırsa ve zaman içerisinde terk edilirse, çok ciddi miktarda insan yaşamının kurtulması mümkün.”

Muhabir: Rojda Dolgun