Yaklaşık üç yıl sekiz ay boyunca Türk ekonomisinin en çok tartışılan, en çok eleştirilen ve belki de en çok maliyet üreten uygulaması olan Kur Korumalı Mevduat (KKM), Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) aldığı son kararla, yeni hesap açılışlarına ve yenilemelere kapatılarak, fiilen sona erdirildi. Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Mahfi Eğilmez, bu gelişmeyi, kendi bloğunda kaleme aldığı "KKM Faciası" başlıklı çarpıcı bir yazıyla değerlendirdi. Eğilmez, KKM'yi, "ekonomide irrasyonelliğin simgesi haline gelmiş bir uygulama" olarak nitelendirirken, bu maceranın Hazine'ye ve Merkez Bankası'na, dolayısıyla da 85 milyon vatandaşa olan toplam faturasının, yaklaşık 60 milyar dolar civarında olduğunu belirtti. Bu devasa rakam, uygulamanın, kuru baskılamak adına ne denli pahalı bir "çözüm" olduğunu ve yarattığı tahribatın boyutlarını gözler önüne serdi. Eğilmez'e göre, bu zarar, sadece rakamlardan ibaret kalmadı; aynı zamanda toplumu pek çok yönden olumsuz etkiledi.

Kur korumalı mevduat dönemi resmen sona erdi
Kur korumalı mevduat dönemi resmen sona erdi
İçeriği Görüntüle

KKM'ye giden yol: 'nas' inadı ve panzehir olarak sunulan zehir

Peki, Türkiye ekonomisini bu 60 milyar dolarlık faturayla baş başa bırakan KKM uygulaması, nasıl ve neden ortaya çıkmıştı? Mahfi Eğilmez, yazısında, bu sürece giden yoldaki kritik dönemeçleri, bir kez daha hatırlattı. Her şey, 2021 yılının Eylül ayında, hem enflasyonun hem de politika faizinin yüzde 19 seviyesindeyken ve enflasyonun yükseliş sinyalleri verdiği bir ortamda, TCMB'nin, siyasi baskılarla faizleri indirmeye başlamasıyla başladı. Ekonomi biliminin temel kurallarına aykırı olan bu hamle, kısa sürede bir "irrasyonel sürece" dönüştü.

Eğilmez, o dönemi şöyle özetliyor: "Buna karşılık siyasilerce ortaya atılan 'faiz sebep enflasyon sonuç' ve 'nas' söylemlerinden geri adım atılmadığı için Merkez Bankası bu yanlıştan dönerek faizleri yükseltmeye gidemedi. Tam tersine düşürmeye devam etti." Bu inadın sonucu olarak, Türk Lirası'ndaki değer kaybı hızlandı ve döviz kurlarında başlayan yükseliş, durdurulamaz bir hale geldi. İşte bu panik ortamında, hükümet, kuru dizginlemek için "panzehir" olarak KKM'yi icat etti ve devreye soktu. Model basitçe, TL mevduat sahiplerine, kur farkı riskine karşı Hazine ve TCMB garantisi veriyordu. Yani, kur artışı faiz getirisini aşarsa, aradaki fark devlet tarafından ödenecekti. Bu model, dövize olan talebi bir süreliğine kesse de, aslında kur riskini, mudilerden alıp, tüm toplumun sırtına yükleyen, son derece maliyetli ve sürdürülemez bir mekanizmaydı.

Bir yanlışı, başka bir yanlışla düzeltme sanatı

Mahfi Eğilmez, yazısında, merhum babasının kendisine verdiği bir öğüdü hatırlatarak, ekonomi yönetiminin yaptığı temel hataya dikkat çekiyor: "Babam bana hep derdi ki 'yaşamında bir şey yanlış gidiyorsa önce kendine bak, yaptığın bir hata olup olmadığını araştır eğer öyle bir şey olmadığına kanaat getirirsen o zaman başkalarına bak.'" Eğilmez, bu öğüde kendi yorumunu da ekleyerek, durumu şöyle analiz ediyor: "Ekonomi yönetimi, hatanın 'faiz sebep enflasyon sonuç' uygulamasında olduğunu anlamıştı. Ama ne yazık ki, hataya yol açan yanlış adımları geri almak yerine, daha da yanlış bir yola girerek KKM uygulamasını getirdi ve ülkeyi 60 milyar dolar zarara uğrattı."

Bu analiz, aslında KKM'nin neden bir "facia" olarak nitelendirildiğini de özetliyor. Çünkü KKM, sorunun kökenine, yani yanlış faiz politikası ve bunun yarattığı enflasyonist baskıya dokunmak yerine, sadece semptomu, yani yükselen döviz kurunu, çok daha maliyetli ve dolaylı bir yolla baskılamaya çalışan bir "yara bandı" çözümüydü. Bu "yara bandı"nın faturası ise, yıllar sonra, TCMB bilançosunda biriken devasa zararlarla ortaya çıktı. 2022 yılında 72 milyar TL kâr eden TCMB, 2023'te 818,2 milyar TL, 2024'te ise 700,4 milyar TL zarar etti. Eğilmez, bu zararın tek nedeninin KKM olmadığını, ancak en büyük nedeninin bu uygulama olduğunu vurguluyor.

KKM gitti, 'carry trade' geldi: yeni tehlike kapıda mı?

Yazısının en can alıcı ve en uyarıcı bölümünde ise Mahfi Eğilmez, KKM'nin kaldırılmasının, tehlikenin tamamen geçtiği anlamına gelmediği konusunda kamuoyunu uyarıyor. "KKM kalktı ve bundan sonra böyle zarar olmayacak diye düşünebiliriz ama ne yazık ki kazın ayağı öyle değil. KKM'yi kaldırabilmek için bu kez carry trade yolu açıldı" diyen Eğilmez, bir sorunu çözmek için başka bir potansiyel sorunun kapısının aralandığına dikkat çekiyor.

Peki, nedir bu "carry trade"? En basit tanımıyla carry trade, faizlerin düşük olduğu bir ülke para biriminden borçlanıp, bu parayı, faizlerin yüksek olduğu bir ülkenin para birimine (örneğin Türk Lirası) yatırarak, aradaki yüksek faiz farkından getiri elde etme işlemidir. Türkiye'de, enflasyonu kontrol altına almak için politika faizinin son dönemde yüksek seviyelere çekilmesi, TL'yi, yabancı sıcak para yatırımcıları için bir "carry trade" cenneti haline getirdi. Yabancı yatırımcılar, düşük faizli dolarlarını getirip, yüksek faizli TL'ye yatırarak, hem yüksek faiz geliri elde ediyorlar hem de kurun istikrarlı kalacağı beklentisiyle, kur riskinden de korunmuş oluyorlar.

Mahfi Eğilmez'in endişesi de tam olarak burada başlıyor. KKM ile yerli mudilere sağlanan kur garantisi, şimdi bir nevi, yüksek faiz politikasıyla yabancı yatırımcılara sağlanmış oluyor. Bu durum, kısa vadede ülkeye döviz girişi sağlayarak kurları baskılasa da, orta ve uzun vadede ciddi riskler barındırıyor. Bu "sıcak para", ülkedeki en ufak bir siyasi veya ekonomik belirsizlikte, geldiği gibi hızla geri çıkma potansiyeli taşıyor. Bu ani çıkışlar ise, geçmişte birçok kez yaşandığı gibi, döviz kurlarında sert sıçramalara ve yeni finansal krizlere yol açabiliyor. Yani, KKM ile Hazine ve TCMB'nin sırtlandığı risk, şimdi de "carry trade" yatırımcılarının insafına bırakılmış oluyor. Eğilmez'in bu uyarısı, "KKM kaldırıldı, rahatladık" demek yerine, ekonominin yeni dinamiklerini ve potansiyel risklerini çok daha dikkatli bir şekilde izlememiz gerektiğini bizlere hatırlatıyor. Çünkü, "KKM bitti, ama benzer yanlışları yapma inadını zihnimizden kaldırdık mı, orasını bilmiyorum."

Kaynak: HABER MERKEZİ