9 Eylül Gazetesi'nden Fevzi Efe Sekitmez'in haberine göre; Gıda Mühendisleri Odası TMMOB İzmir Şubesi'nde gerçekleşen basın toplantısında, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası'nın ortak basın açıklaması gerçekleştirildi. Dünya Gıda Günü vesilesiyle yapılan değerlendirmeler, Türkiye’de gıdaya erişimde yaşanan büyük sıkıntıları bir kez daha gözler önüne serdi. Nüfusun %22’sinin yeterli gıdaya ulaşamadığı ve %8,5’inin açlık sınırında olduğu bir dönemde, sağlıklı ve güvenli gıdaya erişim her zamankinden daha kritik hale geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın son raporlarında yer alan "köftede domuz eti" tartışmaları ise, gıda güvenliği denetimlerinin yetersizliğini ve halkın sağlığını tehdit eden boyutlara ulaştığını ortaya koyuyor.
'KARNIMIZI DOYURMAK LÜKS OLDU'
Basın açıklamasını okuyan TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir 2. Şube Başkanı Hande Toz, "Geçen yıl Dünya Gıda Günü'nde, '2023 yılını gıdaya ulaşmanın en zor yılı olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. Pandemi döneminde bile bu kadar sıkıntılı günler yaşamamıştık. Yanlış ekonomi politikaları, tarım üretiminin hızla azalması, işçi ve emekli ücretlerinin açlık sınırının altında kalması, bırakın sağlıklı beslenmeyi, karnımızı doyurmayı bile lüks haline getirmiştir.' demiştik. Maalesef, 2024 yılı tüm dünyada ve ülkemizde 2023 yılını aratmaktadır. Bu gidişle ne yazık ki, 2025 yılının daha da zor geçeceği açıktır. Bu yıl Dünya Gıda Günü teması; "Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için Gıda Hakkı!" Yaşamı sağlıklı sürdürebilmek için gereken gıdadan mahrumiyet, temel bir hak olarak tanımlanabilecek Gıda Hakkı; 1948 tarihli Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'nden beri en temel insan haklarından biridir. Birleşmiş Milletler, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'ye göre; yeterli gıdaya erişim hakkı, herkesin yeterli beslenme ve başka ayrıcalıklı hakları, bireylerin ve gelecek nesillerin hakları olarak tanımlamaktadır. Yetersiz ve kötü beslenme, sosyoekonomik olarak geri kalmış ve yoksul bireyler ile toplumları derinden etkilemekte, onlara telafisi mümkün olmayan sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Gıda hakkı, uluslararası hukukun sağladığı temel bir hak olarak kabul edilmekte, ama ne yazık ki bu hak, milyonlarca insan için erişilmez kalmakta, toplumlar ve ülkeler arasında gıda ve adaletsizlik uçurumunu daha da büyüterek var olmaktadır. Oysa, özellikle Covid-19 pandemisi gibi krizler, dünyaya tarımın ve gıdanın stratejik önemini bir kez daha ispatlamıştır. Tedarik kanallarında yaşanan aksamalar, "Kendi Kendine Besleyebilen Ülke" olmanın yaşamsal önemini gözler önüne sermiştir. Dünyada pandemi, savaş, deprem, iklim değişimi, ekonomik kriz gibi olağanüstü ortamlarda ülkelerin gıdada kendi yeterliliğini sağlamaya yönelik korumacı tarım politikaları yeniden gündeme gelmiştir. Ülkemizde ise alanı tümüyle yerli ve yabancı sermayenin insafına bırakan, dışarıya bağımlılığı artıran yanlış ve yanlış politikalarda ısrar edilmesi, tarım ve gıdada yaşadığımız sorunları büyütmektedir" diye konuştu.
TÜRKİYE'NİN YÜZDE 22'Sİ GIDAYA ULAŞAMIYOR!
Ülkemizde görülen yoksulluk ve gıdaya ulaşma zorluğunun altını çizden Toz, "Bugün ülkemizde insanlarımızın %22’si yeterli gıdaya ulaşamamakta, %8,5’i ise açlık sınırında yaşamaktadır. Dünyada gıda fiyatları düşüş gösterirken Türkiye’de artmaya devam etmektedir. Tarımsal temel girdiler ve ürünlerde dışarıya bağımlılık büyük sorundur. Her sıkışılan anda ithalata sarılmakla gıda enflasyonunu düşmez, çözüme ülkemizdeki üreticiyi ve üretimi koruyan somut politikalarla sağlanabilir. Bugün dünyada ve ülkemizde gıda egemenliğini yaşama geçirmek bir yana, tarım ve gıda sistemi tekelci çok uluslu şirketlerin ve yerli ortaklarının kontrolü altındadır. Dünyada tüm insanları doyurabilecek tarım ürünleri ve gıda üretimi yapılmasına karşın, yoksulluk ve açlık sorunu büyümektedir. FAO'nun "Dünya Gıda Güvenliği" raporuna göre; 2023 yılında yaklaşık 733 milyon insan, yani dünya genelinde 11 kişiden biri ve Afrika'da her 5 kişiden biri açlıkla karşı karşıya ve dünyada 2030 yılına kadar "sıfır açlık" hedefinden çok uzaktadır. Raporda ayrıca, gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmenin, gıda enflasyonu, çatışmalar, iklim değişikliği ve ekonomik gerilmeler gibi faktörlerin bir araya gelmesi nedeniyle daha da kötüleştiği belirtilmektedir. . Eğer bugün dünyada açlık varsa, bu sadece kötüleşen iklim krizinin sonucu ya da pestisitler bitkisel-hayvansal gıdaların edilip, uygulanan küresel neoliberal ekonomi ve tarım politikaları ile adaletsiz gelir dağılımından kaynaklanmaktadır. İnsanlık için kâbus olan bu yoksulluk ve yoksulluğu yenen mücadele için sorumluluk almak hepimizin ortak toplumsal görevidir" dedi.
'KÖFTEDE DOMUZ ETİ TARTIŞMASI ÇOK BOYUTLUDUR'
Türkiye'de bir köftecide çıkan domuz eti kullanımı tartışmalarının göründüğünden daha büyük bir resmin parçası olduğunu belirten Başkan Hande Toz, "Ülkemizde tarımsal üretim sorunudur. Yıllardır yetersiz verilen destekçilerin; bir de geç ödemeleri ile erimesi, ürün alım fiyatlarını maliyet altında açıklayarak; bitkisel ve hayvansal üretimde bulunan çiftçilerimizin sürekli zarar etmesi, üretmek için borçlanmak zorunda kalan çiftçilerimizin üretim alanlarına ve araçlarına ipotek konulması üretim boyutundaki sorunları arttırmaktadır. Güçlü, özerk üretici ve tüketici kooperatiflerinin olmadığı sürece, zincir marketlerin tekelleşmiş yapısı ya da Hal Yasası tartışmalar arasında tarla ve tezgah arasında oluşan yüksek fiyat makasında, üretici düşük fiyata ürününü satarken, tüketici ucuz gıdaya erişememekte, sağlıklı ve yeterli beslenememektedir. Alım gücü düşen dar ve sabit gelirli yurttaşlarımız, raflar dolu olsa da yeterince gıdaya ulaşamamaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından uzun bir aradan sonra laboratuvar sonucu ile taklit veya tağşiş yapıldığı tespit edilen gıdaları üreten, ithal eden ve piyasaya arz eden firmalar kamuoyu ile paylaşıldı. “Köftede domuz eti var mı” tartışmaları arasında kamuoyundaki infial anlaşılabilir, ancak sorunun çok boyutludur ve çözüm için gecikmeden atılması gereken adımlar vardır. Halkımızın gıda güvenliği için Bakanlığın yıllardır uyguladığı beyana dayalı üretim izni modelini bırakıp, tüm gıda işletmeleri için Bakanlık denetimi ve kontrolü sonucu onay verildikten sonra üretimin yapılabildiği sisteme geçilmelidir. Gıda işletmelerini merdiven altından kurtarmak için kayıt altına alınması yeterli bir uygulama değildir. Küçük işletmelerde de gıda güvenliği koşullarını sağlayacak şekilde çalışmalar yapılmalı, Çalıştırılması Zorunlu Personel (CZP) zorunluluğu buralarda da uygulanmaya başlanmalıdır. Yetersiz olan Bakanlık denetçi sayısı arttırılmalı, Tasarruf Genelgesi gerekçesine sığınmadan bir an önce bur konuda eğitim almış teknik personelin kamuya atanması yapılmalıdır" açıklamalarında bulundu.
'BESLENEMEYEN ÇOCUKLARDA ZEKA GERİLİĞİ'
Sağlıklı gıdaya ulaşamayan küçük yaştaki çocukların hem eğitim de hem fiziksel olarak geri kalacağını belirten Toz şunları söyledi;
"Gıda hakkının temel öznesi olan çocukların okul yemeğine ve içilebilir suya ulaşması sosyal devletin yerine getirmesi gereken ana görevlerdendir. Çocukların kamusal eğitim hakkına ulaşabilmesi, kararlı alıcıların; eğitime yeterli bütçe ayrılması ve gerekli ödeneklerin alınması ile mümkündür. Yeterli ve dengeli beslenmeyen çocuklarda bedensel ve bilişsel yeteneklerde gerileme gibi olumsuzluklar yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Oysa, en az bir öğün yemek verilen okullarda çocukların başarısının arttığı, devamsızlıkların ve okul terklerinin azaldığı gözlenmiştir. Dünya genelinde uygulanan okul yemeği programları bize gösteriyor ki; okul yemeği için çocukların eğitime erişiminde, okul terkinin önlenmesinde, çocuk yaşta evliliklerin engellenmesinde en etkili kamusal önlemdir. Unutulmamalı ki, yaşamak bir insan hakkı ise, yaşamın kaynağı gıdaya ve temiz suya erişmeyi sağlayan gıda hakkı da en temel insan hakkıdır. İktidar, 2025 yılı ve sonrası için kamu yönetimi bütçesinde tarımdan ve gıdadan tasarruf yapmamalıdır. Bu yıl 70. Kuruluş yılını kutlayan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, bilimin ve tekniğin gücünü halktan yana kullanmaya devam etme kararlılığındadır. Bizler, TMMOB’ye bağlı Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odaları aynı anlayışla; açlığın, yoksulluğun ve yoksulluğun son bulduğu, hakça ve adil paylaşımın olduğu bir ülke ve dünya özlemiyle bilimden, üretimden, insandan, emekten, doğadan, kamu yararı ve toplum çıkarından yana tutumumuzu sürdürecektir."