9 Eylül Gazetesi'nden Fevzi Efe SEKİTMEZ'in haberine göre, değişen kent, buyuyen şehir, artan gökdelenler ve 'süper' marketler... Bakkalar adeta köşe kapmaca oynar gibi bir açılıp bir kapanmaya devam ediyor. Artan enflasyon, etiket fiyatlarına yansırken ürünlerin toptan fiyatlarına yapılan zamlarla birlikte bakkal esnafının sırtındaki kambur dağ gibi büyüdü. Ay sonu gelen elektrik faturaları kira fiyatlarını geçince pılı pırtı toplayıp kapatan bakkalar yalnızca işletmelerine değil bir kültüre de kilit vuruyorlar.
MARKET VE SERMAYE KOL KOLA
Ocak ayından itibaren binin üzerinde kapanan işletme olduğunu söyleyen İzmir Bakkalcılar Odası Başkanı Emin Bağcı, “2024 yılının başından beri toplamda 10 ay içerisinde 1000'in üzerinde bakkal kapanırken 457 bakkal da açıldı. Son iki yıldır kapatanların sayısı açılanlarda çok fazla. Şimdiye kadar en kötü ihtimalle baş başa gelirdi. Daha önümüzde yılı bitirmek için iki ay var; bu sayı bin 200 bin 300 olur. Dükkan kiralarının artması, elektrik faturaları fiyatlarının artmasıyla ufak sermayenin fiyat artışlarına dayanamaması ve enflansyon karşısında dayanamadılar. Marketlerin her mahalleye gelmesi ve oradaki bakkal esnafını boğması da bu duruma etkili. Bakkal esnafı dirense devam edebilecek ama maketler de onları eziyor. Enflansyon ve marketler kol kola küçük esnafı eziyorlar. Sermaye yetersizliği, kredilerin pahalılığı... Ayrıca krediye ulaşmak eskisi kadar kolay değil. Kredi maliyetleri de arttı” dedi.
1491. Sokağın girişinde, Umurbey Mahallesi’nin son bakkalı. Alsancak Mustafa Denizli Stadyumu'nun yanından Halkapınar aktarma durağına giden yolun üstünde, kot farkından dolayı içeriye ancak merdivenleri inerek girebileceğiniz eski bir Rum evindeydi, Melih Yıldız'ın dükkanı. Bu civarda eski usül bakkal işletmeye devam eden tek kişiydi. Kapanan işletmelerden konuşunca ayaklarım beni oraya götürdü; Stad Bakkal. İçerisi epey küçük olduğundan kasanın arkasından kırçıllı saçları ve 90'lar Rock grubu üyesi tarzıyla suları dizen Melih Yıldız’ı anında gördüm. Küçücük dükkana uyumsuz bass gitarı duvarda parlıyor, kendisi de harıl harıl çalışıyordu. Hiç uzatmadan konuya girdim.
'BATAKLIK GİBİ BU ENFLASYON'
Yıldız, “Son 2-3 yıldır sadece günü kurtarıyoruz. Kredi kartları devamlı şişiyor. Bataklık gibi bu enflasyon, çırpındıkça daha çok batıyoruz. Açıkçası bugün burayı kapatıp gitsem daha az borcum olur. Bir krediyle diğer krediyi kapatmak için uğraşıyorum. Kredi bulmak da artık zor gerçi. Her ay borcum artıyor. Elektrik faturam 7 bin liranın üzerinde geliyor. Şu sıralar tek gayem borçlarımı kapatmak. Kirada olduğum için yarın öbür gün çık dediklerinde en azından borçsuz kapatayım burayı diye uğraşıyorum” cevabını verdi. Değişen şehir yapısı ve açılan marketleri sorduğumda Yıldız şunları söyledi: “Arkada yapılan binaları görüyorsun, karabasan gibi yükseliyor tepemizde. Gittikçe de buraya doğru yaklaşıyor. Ölümünü bekleyen kurbanlık koyun gibiyim. Burada tek bakkal dükkanı benim. Karşımdaki bakkal kapandı; borçlarından dolayı. Her yere 'süper' marketler açılıyor. Bu bina 100 senelik, 20 senedir de ben bakkal işletiyorum burada. Ama artık her yer dönüşüyor, dönüştükçe de bize, küçük esnafa yer kalmıyor. Bırakmıyorlar anlayacağın. Elbette zamana yenik düşmek gibi algılanabilir bu ama aslında arka planında vahşi bir tekelleşme ve kapitalizm var. 3-5 seneye giderim buralardan dayanacak gücüm kalmadı.”
‘BİZ BAKKALIZ, BİZDE VERESİYE VAR’
Tezgahın üzerinde bir kartonun üzerine yazılı isimlerini görünce merak ettim: “Veresiye yazmaya devam ediyor musun?”
Biraz çekingen bir tavırla devam etti Yıldız: “Eskisi gibi çok veresiye yazan yok. Ama biz yine insanları, bizden sık sık alışveriş yapanları idare ediyoruz. Geliyorlar, daha sonra ödüyorlar.”
Ardından başını kaldırıp gururlu gözlerle bana baktı, “Sorun olmuyor, biz bakkalız, bizde veresiye olur. İnsanların isimlerini çekme boşver, ayıp olur. Beni de çekme kardeşim boşver sosyal medya kullanmıyorum, fotoğraf çekilmeyi de sevmiyorum.”
Biz konuşurken içeriye giren bir müşteri ise karşı tarafta kapanan bakkal için, “Hep alışveriş yapardım, kapatmış.”
“Evet yakında ben de kapatıp giderim...”