Türkiye ekonomisinin nabzını tutan en önemli göstergelerden biri olan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE), haziran ayında da yukarı yönlü seyrini sürdürdü. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre, üreticinin bir malı veya hizmeti üretmek için katlandığı maliyetleri gösteren Yİ-ÜFE, bir önceki aya göre yüzde 2,46'lık bir artış kaydetti. Yıllık bazda bakıldığında ise üretici fiyatlarındaki artış yüzde 24,45 olarak gerçekleşti.

Her ne kadar yıllık artış oranı, geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 50'yi aşan rekor seviyelerin oldukça altında kalarak bir yavaşlamaya işaret etse de, aylık bazdaki artışın devam etmesi, maliyet baskısının canlılığını koruduğunu gösteriyor. Bu endeks, tüketici enflasyonunun (TÜFE) birkaç ay sonraki seyrini öngörebilmek açısından bir "erken uyarı sistemi" niteliği taşıyor. Fabrika kapısından çıkan bir ürünün maliyetindeki artış, bir süre sonra kaçınılmaz olarak market rafındaki etiket fiyatına yansıyor. Bu nedenle, üretici fiyatlarındaki her artış, vatandaşın alım gücünü ve hayat pahalılığını doğrudan etkileme potansiyeli taşıyor.

Enerji ve su maliyetleri alev alev: faturayı kim ödeyecek?

Haziran ayı Yİ-ÜFE verilerinin en çarpıcı detayı, sanayinin temel girdilerini oluşturan sektörlerdeki fahiş artışlar oldu. Sanayinin dört ana sektörünün yıllık değişimleri incelendiğinde, en yüksek artış yüzde 61,04 ile su temini sektöründe yaşandı. Bu, suyun arıtılması, dağıtılması ve ilgili hizmetlerdeki maliyetlerin bir yılda yüzde 60'tan fazla arttığı anlamına geliyor ve bu durumun hem sanayi üretimine hem de hane halkının faturalarına yansıması bekleniyor.

Aylık bazda ise en dikkat çekici sıçrama, yüzde 9,94'lük artışla elektrik, gaz üretimi ve dağıtımı sektöründe görüldü. Enerji maliyetlerindeki bu aylık yükseliş, üretim zincirinin tamamını etkileyen bir faktör. Enerji, fabrikalardan tarıma, ulaşımdan hizmet sektörüne kadar her alanın vazgeçilmez bir girdisi olduğu için, buradaki bir artış, iğneden ipliğe her ürünün maliyetini doğrudan yukarı çekiyor.

Sanayinin diğer sektörlerindeki durum ise şöyle:

  • Madencilik ve Taş Ocakçılığı: Yıllık artış yüzde 25,66, aylık artış ise yüzde 0,71 oldu.

  • İmalat Sanayi: Yıllık artış yüzde 23,79, aylık artış ise yüzde 1,84 olarak gerçekleşti.

Bu rakamlar, özellikle su ve enerji gibi stratejik sektörlerdeki maliyet artışlarının, genel üretici enflasyonunu tetikleyen ana lokomotifler olduğunu açıkça gösteriyor.

Dayanıklı tüketimden gıdaya: üretim zincirinde maliyet baskısı

Üretici fiyatlarındaki artışın, sadece belirli sektörlerle sınırlı kalmadığı, ana sanayi gruplarının tamamına yayıldığı görülüyor. Bu durum, maliyet enflasyonunun ne kadar köklü ve yaygın bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. Ana sanayi gruplarının yıllık değişimleri incelendiğinde:

  • Dayanıklı Tüketim Malları: Buzdolabı, çamaşır makinesi, mobilya gibi ürünleri kapsayan bu grupta yıllık artış yüzde 29,92 oldu. Bu, tüketicinin uzun vadeli harcamalarında daha yüksek fiyatlarla karşılaşacağı anlamına geliyor.

  • Dayanıksız Tüketim Malları: Gıda, temizlik ürünleri gibi günlük tüketim maddelerini içeren bu grupta ise yıllık artış yüzde 26,45 olarak kaydedildi.

  • Sermaye Malları: Fabrikaların üretimde kullandığı makine ve teçhizatları kapsayan bu gruptaki yıllık artış yüzde 27,40 oldu. Bu artış, yeni yatırımların maliyetini yükselterek, sanayicinin büyüme ve kapasite artırma iştahını olumsuz etkileyebilir.

  • Ara Malları: Üretimde kullanılan hammadde ve yarı mamul ürünleri içeren bu grupta ise yıllık artış yüzde 21,77 olarak gerçekleşti.

Aylık bazda bakıldığında ise, en yüksek artış yüzde 8,42 ile yine enerji grubunda yaşandı. Bu da, enerji fiyatlarının kısa vadede tüm üretim süreçleri üzerinde baskı oluşturmaya devam edeceğini gösteriyor.

ÜFE, TÜFE'nin öncü sinyali mi? tüketiciyi neler bekliyor?

Ekonomistler, Yİ-ÜFE ile TÜFE arasında güçlü bir ilişki olduğuna dikkat çekiyor. Genellikle, Yİ-ÜFE'deki bir artış, birkaç aylık bir gecikmeyle TÜFE'ye, yani tüketici fiyatlarına yansır. Üretici, artan maliyetlerini bir süre kendi kar marjından karşılasa da, bu baskı sürdürülebilir olmadığında, fiyatları artırmak zorunda kalır.

TÜİK enflasyonu açıkladı: Ekonomistlerden ilk yorum
TÜİK enflasyonu açıkladı: Ekonomistlerden ilk yorum
İçeriği Görüntüle

Haziran ayı TÜFE verilerinde, aylık bazda gıda fiyatlarında yaşanan küçük bir düşüş, kamuoyunda bir rahatlama beklentisi yaratmıştı. Ancak, aynı döneme ait Yİ-ÜFE verileri, üretici tarafında maliyetlerin artmaya devam ettiğini gösteriyor. Bu durum, tüketici fiyatlarındaki rahatlamanın geçici olabileceği ve önümüzdeki aylarda, özellikle enerji ve diğer temel maliyetlerdeki artışların, yeniden etiketlere yansıyabileceği endişesini doğuruyor. Kısacası, üreticinin bugünkü maliyet artışı, tüketicinin yarınki fiyat artışının habercisi olabilir.

Ekonomi yönetiminin zorlu denklemi: maliyet enflasyonu ve sıkı para politikası

Açıklanan Yİ-ÜFE verileri, Türkiye ekonomi yönetiminin karşı karşıya olduğu zorlu denklemi de bir kez daha ortaya koyuyor. Merkez Bankası, faiz artırımları gibi sıkı para politikası araçlarıyla, genellikle talep kaynaklı enflasyonu kontrol altına almaya çalışır. Ancak, Yİ-ÜFE verilerinin işaret ettiği gibi, mevcut enflasyonun önemli bir kısmı "maliyet" kaynaklı. Yani, talepte bir artış olmasa bile, enerji, hammadde ve iş gücü maliyetlerindeki artışlar, fiyatların yükselmesine neden oluyor.

Bu durum, para politikasının etkinliğini sınırlayan bir faktör olarak öne çıkıyor. Yüksek faiz oranları, bir yandan talebi baskılayarak enflasyonu soğutmayı hedeflerken, diğer yandan da üretim yapan sanayicinin kredi ve finansman maliyetlerini artırıyor. Zaten yüksek girdi maliyetleriyle boğuşan üretici, bir de yüksek faiz yüküyle karşılaşınca, yatırım yapmaktan veya üretimini artırmaktan kaçınabiliyor. Bu da, uzun vadede arz sorunlarına ve dolayısıyla yeni fiyat artışlarına zemin hazırlayabiliyor.

Bu nedenle, ekonomi yönetiminin, sadece sıkı para politikasıyla değil, aynı zamanda maliyetleri düşürecek, verimliliği artıracak ve özellikle enerji gibi stratejik alanlarda dışa bağımlılığı azaltacak yapısal reformları da hızlandırması gerektiği, uzmanlar tarafından sıkça dile getiriliyor. Üretici fiyatlarındaki ateş sönmeden, tüketici enflasyonunda kalıcı bir düşüş sağlamanın oldukça zor olacağı belirtiliyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ