LÖSEMA Kurucu Başkanı Prof. Dr. Fevzi Altuntaş, '1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası' kapsamında gazetecilerle iftar yemeğinde bir araya geldi. Prof. Dr. Altuntaş, '2020 dünya kanser istatistiklerine göre 19,3 milyon yeni kanser vakası ve her yıl 10 milyon insan kanserden ölmektedir. Eğer bilgilendirme, bilinçlendirme ve farkındalığı artıramazsak 2030 yılına kadar kanser ölümlerinin 13 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir. Araştırma ve inovasyona yatırım yaparak; tıpta, teşhiste ve bilimsel verilerde olağanüstü atılımlara tanık olduk. Ne kadar çok bilirsek, risk faktörlerini azaltmada, önlemeyi artırmada ve kanseri önleme, teşhis, tedavi ve bakımını iyileştirmede o kadar fazla ilerleme kaydedebiliriz" dedi.

'LÖSEMİSİZ YAŞAM MÜMKÜN'
Altuntaş, lösemi tedavisinin zor ve sıkıntılı; ancak sonunun aydınlık bir süreç olduğunu söyleyerek, "Günümüzde lösemi tedavi edilebilir bir hastalıktır. Ülkemizde her yıl 1500-2 bin yeni lösemi vakası görülmektedir. Her ne kadar lösemi görülme sıklığı artmış olsa da güncel tedaviler ile uzun süreli yaşam yüzde 60'lara kadar çıkmıştır. Bazı çocukluk çağı lösemilerinde bu oran yüzde 90'lara kadar ulaşmaktadır. Lösemide ilk aşama ilaç tedavisidir. İlaç tedavisi ile hastalık kontrol edildikten sonra bazı hastalara kemik iliği nakli yapılması gerekir. Kök hücre umut, kök hücre gelecektir. Ancak uygun vericisi olmayanlar için de hayatın sonu değildir. Yeni tedavilerle de lösemisiz hayat mümkün" ifadelerini kullandı.

'BAZI KANSER TÜRLERİ, ŞEKER HASTALIĞI GİBİ TEDAVİ EDİLME EĞİLİMİNDE'
Altuntaş, lösemi, lenfoma, myeloma olarak bilinen hematolojik kanserlerin artık akıllı tedaviler ile kronik bir hastalık gibi tedavi edilebildiğini belirterek, "Bu kanser türleri şeker hastalığı gibi, hipertansiyon gibi tedavi edilme eğiliminde. Tıptaki gelişmeler de bu yönde ilerlemekte. Gelecek bağışıklık sistemi, kök hücre, hücre ve genetik temel üzerine yoğunlaşmakta. Hastalıktan ziyade hasta bazlı tedaviler konuşulmaktadır. Hematolojik onkolojide tedaviler bireyselleştirilmektedir. Çünkü, aynı tip hastalığa sahip hastalar arasında bile klinik seyir, tedaviye yanıt ve yanıtın kalitesi bakımından belirgin farklılıklar görülebilmektedir. 'Bireyselleştirilmiş tedavi' dediğimiz daha güvenli, daha etkin ilaç ve tedavilerin hastanın genetik özellikleri ve bireysel gereksinimine göre verilmesi amaç olmalıdır" dedi. (DHA)

Kaynak: dha