Röportaj / Sinan KESKİN
Tarım ve Orman Bakanlığı zaman zaman ülke genelinde gıda denetimi gerçekleştiriyor. Bu denetimler çerçevesinde binlerce işletme-ürün denetleniyor. İnsan sağlığını hiçe sayan hileli ürünler ve bunları üreten firmalara para cezası kesilerek kamuoyuna ifşa ediliyor. Listeler tüm basın mecralarında yayınlanıyor. Bir süre sonra yapılan bir başka denetimde yine aynı firmaların listede yer aldığını görüyorsunuz. Zira defalarca listeye giren firmalar için bu ifşa cezadan çok ödül gibi oluyor. Maliyetlerini düşürmek, daha fazla kar etmek isteyen otel, restoran, fabrika gibi işletmeler bu firmalara yöneliyor. Listede yer alan bazı işletmler ise, kapatma cezası uygulanmadığı için, tabela değişikliği ile zehir saçmaya devam ediyor.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı İbrahim Uğur Toprak ile gıda denetimlerini, bu denetimlerin neden başarılı sonuç vermediğini, 'uzman' olduğunu iddia edenlerin yarattığı bilgi kirliliğini konuştuk
Gıda denetimlerinde tağşiş yaptığı tespit edilen firmaların üretime devam etmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mevcut mevzuat bu tür sahtekarlıkların önlenmesinde yetersiz kalmaktadır. Tağşiş yaptığı tespit edilen firmalar kesilen cezayı ödemekte, piyasaya sürdükleri tağşişli ürünleri satmaya devam ederek ödedikleri cezadan çok daha fazlasını kazanmaktadır. Bunun yerine cezalar daha caydırıcı olmalı, Tarım ve Orman Bakanlığı taklit ve tağşiş yapan firmaların ifşasına sıklaştırarak devam etmelidir.
Gıda üretim firmalarının ürünlerinin piyasaya çıkmadan önce kontrol mekanizmasından geçmesi gerekmiyor mu?
Ülkemizde gıda güvenliği alanında yetkili otorite konumunda olan Tarım ve Orman Bakanlığı gıda denetimleri yapmakta ancak etkin bir şekilde yapılması gereken denetimlerde yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle gıda denetimlerinin artırılması ve gıda analizlerinin yeterli düzeyde yapılabilmesi için daha fazla teknik elemana, özellikle de gıda mühendisine ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca, gıda işletmelerinin sayıca % 80'ini oluşturan küçük işletmelerde kamu bütçesinden kaynak ayrılarak teknik personel kontrolünde üretim yapılabilmesi, güvenli gıda arzının sağlanması için Odamızın bir projesi olarak Bakanlığa sunulan küçük ve orta ölçekli gıda işletmelerinin hem daha güvenilir ürün üretmelerini sağlayacak hem de istihdam yüklerini azaltacak olan "Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanlığı" projemiz biran evvel yürürlüğe konmalıdır.
Farklı zamanlarda yapılan denetlemelerde tağşiş yaptığı tespit edilen aynı firmaya kalıcı bir yaptırım uygulanıyor mu / uygulanmalı mı?
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı son 5 ifşa listesine baktığımızda kimi firmaların 4 hatta 5 listede de olduğunu görmekteyiz. Bu durum da bize gösteriyor ki; sadece ifşa etmek yetmez, gerekirse bu firmalar kapatılmalı, başka bir isimle faaliyete başlamaları engellenmeli, ticaretten men edilmelidir.
Bakanlığın denetleme kadroları yeterli mi? Bu personelin matematiksel olarak Türkiye'deki gıda firmalarını denetlemesi mümkün mü?
Tarım ve Orman Bakanlığı 2019 Faaliyet Raporu verilerini incelediğimizde Bakanlıkta görevli gıda kontrolörü sayısının 7004 olduğu, mevcut kadro ile ülke genelinde 1 milyon 215 bin 996 denetim yapıldığı ve sadece 174’ü için savcılığa suç duyusunda bulunulduğunu görebiliriz. Ülkemizde 31.12.2019 tarihi itibariyle toplam 688 bin 159 gıda işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerin 12 bin 788 adedi onay kapsamında, 675 bin 371 adedi ise kayıt kapsamında bulunmaktadır. Kayıtlı işletmelerin 76 bin 215’i üretim yeri, 316 bin 018’i satış yeri, 280 bin 138’i toplu tüketim yeridir. Şüphesiz ki, halk sağlığı ve gıda güvenliği, işletme başı yılda ortalama bir kez yapılan denetimle sağlanamaz. Tüm bu verilerin ışığında sayılarının bu kadar az olmasına ve iş yüklerinin bir o kadar fazla olmasına rağmen bu kadar işletmeyi denetlemek için büyük bir özveriyle çalışan gıda kontrol görevlisi arkadaşlarımızın özlük hakları iyileştirilmeli ve can güvenlikleri sağlanmalıdır.
SAĞLIKLI GIDAYA ERİŞİM
Uğur bey bir de şu vardı; bu firmaların açıklanması ucuz gıda talep eden işletmelerin (otel, toplu yemek firması vs) işine gelmiyor mu? talebi artırıcı bir etkisi olmuyor mu?
Yemek hizmeti sadece karın doyurmak değil bir insanın sağlıklı beslenmesini ve güvenli gıdaya ulaşmasını sağlamak demektir. Sadece fiyat politikası üzerinden gidilmemesi ve olmazsa olmaz şartları sağlamayan firmanın tercih edilmemesi hem bu tarz firmaları olumlu yönde değişime zorlayacak hem de toplumsal bir bilincin oluşmasını sağlayarak toplum sağlığına katkı verecektir. Ayrıca sosyo ekonomik boyuttan baktığımızda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) enflasyon raporuna göre, dünya genelinde gıda enflasyonu bir düşüş eğilimi gösterirken ülkemizde ise kontrol edilemeyen bir şekilde giderek yükselmektedir. Küresel gıda maddeleri fiyatları, temel ürünlerdeki arzların güçlü olması nedeniyle düşerken ülkemizde her ay artmasının ekonomik, sosyal, coğrafi, politik gibi birçok nedeni vardır. Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı ülkemizde gıda harcamaları, çok büyük bir kesim için kira harcamalarından sonraki en fazla harcama kalemidir ve hane bütçesinde önemli bir paya sahiptir. Gıda enflasyonunun yüksek olması gıda harcamalarının toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimleri çok daha fazla etkilemektedir. Bu da özellikle gıda ithalatçısı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en temel sorunlarından biridir. Enflasyon sabit bir geliri olan ve emek gücüne dayanan kesimler için yıkıcıdır. Sonuç olarak gıda enflasyonu durdurularak vatandaşın alım gücünün arttırılması taklit ve tağşiş ile mücadelede önemli bir rol oynayacaktır. Yaşamak nasıl bir insan hakkı ise, sağlıklı, güvenli ve yeterli gıdaya uygun fiyatlarla sürdürülebilir bir biçimde ulaşabilmek de bir insan hakkıdır ve bunu sağlamak da kamunun en önemli görevlerinden biridir.
Pazaryerlerinde açıkta satılan ürünler için neler söylersiniz?
Halkımızın alışveriş ihtiyaçlarının önemli bir kısmını karşıladığı pazaryerlerinin birçoğu açık ve fiziki koşulları gıda güvenliği açısından ne yazık ki yetersiz durumdadır. Zabıtalar tarafından sadece gramaj kontrolü yapılmakta olup gıda güvenliğine ilişkin bir denetim uygulanmamaktadır. Hijyenik bir ortam yaratılabilmesi için bir takım düzenlemeler yapılmalı ve önlemler alınmalıdır. Örneğin, ambalajsız, açıkta, toz toprakla temas eden, üreticisi belli olmayan, kayıt dışı satışların önüne geçilmeli, salça ve zeytinyağı gibi ürünlerin pet şişede satılmasına izin verilmemelidir. Ayrıca; İzmir Enternasyonal Fuarı başta olmak üzere kentte açılan birçok gastronomi fuarında el yıkayabilecek kadar dahi su bulunmayan bir ortamda gıda üretimi yapılıp satışa sunulmaktadır. Bu fuarlarda kullanılan ekipmanların hijyenik kontrolü, çalışan personelin kişisel hijyeni ve hijyen belgeleri Tarım ve Orman Bakanlığı İl/ilçe müdürlükleri ve belediyeler tarafından denetlenmeli, sonuçları da kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak yıllardır “taklit, tağşiş ve hileli gıda üreten firmaların sadece ifşası yetmez. Taklit ve tağşiş kapsamı dışında ürünlerin mikrobiyolojik analiz sonuçları da açıklanmalı, pestisit kalıntı limitini aşan ürünler ile aflatoksin, okratoksin sınır değerlerini aşan ürünler ve bunları piyasaya süren firmalar da ifşa edilmeli, ayrıca uygulanan para cezaları çok az, bu cezalar üreticinin kazandığının çok çok altında, daha caydırıcı olmalı, gerekirse bu firmalar kapatılmalı, başka bir isimle faaliyete başlamaları engellenmeli, ticaretten men edilmeli” diyoruz. Bugün geldiğimiz noktada söylemlerimizin haklılığını bir kez daha görmüş olduk. Para cezasının miktarı önemli. Aynı suçun tekrar sıklık aralığı için bahsi geçen süreler oldukça uzun. Cezaların yaptırımının olabilmesi için denetimlerin artırılması gereklidir. Taklit ve tağşiş yapan firmalara sadece para cezası verilmesi yetersiz, miktarlar çok cüzi kaldığı için firmalar bu cezaları ödeyip ticarete devam etmektedir. Taslaktan bunların önüne geçilebileceği anlaşılmaktadır. Firmaların başka isimle faaliyetlerine devam etmelerinin önüne geçilebilecek olması, sicile işlenip ticaretten men edilecek olması da önemli bir adım. Ancak dediğimiz gibi sadece yasada bulunması yeterli değil, denetimlerin artırılarak uygulamaya konması mutlaka gereklidir.
BİLGİ KİRLİLİĞİ ÖNLENMELİ
Sağlıklı bir yaşamın sürekliliğinin sağlanmasında yeterli ve dengeli beslenmenin önemini anlamak ve anlatmak oldukça önemli bir görev olarak algılanmalı ve toplumun güvenilir gıdaya erişiminin sağlanması, başta devlet olmak üzere ilgili her kurum ve kuruluşun asli görevleri arasında görülmelidir. Özellikle son yıllarda gıdaya dair bilgilendirme adı altında olumsuzu öne çıkaran ve bununla medya organlarında kendisine yüksek izlenme karşılığı yer bulan uzman görüşleri, toplumun gıda ile ilgili bilgilerine kaynak teşkil etme düzeyine ulaşmıştır. Bu durum, ciddi bir bilgi kirliliğine neden olmaktadır. Bilgi kirliliği de ülkemizde gıda ile ilgili en büyük sorunlardan biridir. Medyadaki yayınlarda gıdada uzmanlığı ve yetkisi olmayan kişiler, tüketicileri doğru ve güvenilir gıda tüketmekten alıkoymaktadır.
Bilgi kirliliği ile mücadele etmek mesleki ve etik sorumluluk taşıyan herkesin görevidir. Gıda ve beslenmeye yönelik bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak için, doğru bilginin doğru kaynağından elde edilmesi gerekir. 40 yıllık bir meslek olan gıda mühendisliği mesleğini temsil eden kamu kurumu niteliğinde bir meslek odası olarak; gerçeklikten uzak açıklamaların toplumda oluşturduğu yanılgıyı düzeltmek, gerçekleri paylaşmak, doğru bilgileri aktarmak için halka yönelik etkinliklerimize ve basın açıklamalarımıza devam edeceğiz. TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak gıdaların üretim teknolojilerini ve ürün özelliklerini bilmeden, bilimsel-mesleki yetkinliğe sahip olmadan popüler olmak, kitaplarının reklamını yapmak, satışını artırmak ve muayenelerine gelen hasta sayısını artırmak adına, herhangi bir gerçekçi dayanağı olmadan yaptıkları yanlış ve bilimsellikten uzak açıklamalarla kamuoyunu yanıltan, insanların akıllarını karıştıran bu kişilere bir bilim insanının sahip olması gereken etik kuralları hatırlatıyoruz. Yazılı, görsel ve işitsel medyanın, konusunda uzman olmayan, kamuoyunu yanıltan kişilerin yerine, Odamızın ve üniversitelerde gıda bilimi üzerine görev yapan bilim insanlarının görüş ve düşüncelerini dikkate alması ve doğru bilginin bu kişiler yoluyla kamuoyuna ulaştırılması gerektiği kanaatini taşıyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından oluşturulacak olan Gıda Bilim Kurulu içerinde odamız da yer almalıdır.