Sayıştay denetçilerinin, İzmir'in genç üniversitelerinden biri olan İzmir Demokrasi Üniversitesi'nin 2024 yılı hesaplarında yaptığı incelemeler, kamu kaynaklarının muhasebeleştirilmesinde ve takibinde akıl almaz bir yöntemin kullanıldığını ortaya çıkardı. Rapora göre, üniversitenin uzun yıllar kullanması gereken ve amortismana tabi tutulması zorunlu olan milyonlarca liralık mobilya, masa, sandalye, ofis koltuğu, yazıcı gibi demirbaş niteliğindeki varlıklar, sanki bir yıl içinde bitip tükenecek bir kırtasiye malzemesiymiş gibi "150 İlk Madde ve Malzeme Hesabı"na kaydedildi. Daha da vahimi, bu demirbaşların yıl sonunda "tüketilmiş" gibi gösterilerek üniversitenin mal varlığından tamamen düşürüldüğü anlaşıldı.

2025 birinci dönem ara tatil tarihleri belli oldu
2025 birinci dönem ara tatil tarihleri belli oldu
İçeriği Görüntüle

Rapordaki rakamlar, usulsüzlüğün boyutunu net bir şekilde ortaya koyuyor. 2024 yılı içinde, değeri tam 25 milyon 437 bin TL olan malzemenin, demirbaş olarak kaydedilmesi gerekirken sehven tüketim malzemesi olarak kayıtlara alındığı tespit edildi. Üniversite yönetimi, Sayıştay'a verdiği cevapta bu hatayı kabul ederek, durumun yıl sonuna doğru fark edildiğini, düzeltme amacıyla çıkışlarının yapıldığını ancak "sene sonu işlem yoğunluğu" nedeniyle demirbaş hesabına yeniden girişlerinin yapılamadığını belirtti. Ancak Sayıştay, bu savunmayı yeterli bulmadı. Denetçiler, bu hatalı muhasebe kaydının üniversitenin bilançosunu doğrudan etkilediğini, maddi duran varlıklarının olması gerekenden milyonlarca lira daha az görünmesine yol açtığını ve kamu kaynaklarının takibini imkansız hale getirdiğini vurguladı. Bu durum, üniversitenin mali şeffaflığı ve hesap verilebilirliği konusunda ciddi soru işaretleri doğurdu.

İhale kanunu bypass edildi: %10 kuralı hiçe sayıldı

Sayıştay raporu, üniversitenin sadece muhasebe kayıtlarında değil, aynı zamanda kamu alımlarında da kanunu hiçe saydığını belgeliyor. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, kamu kurumlarının alımlarında rekabeti, şeffaflığı ve eşitliği sağlamak için açık ihale yöntemini temel ilke olarak belirlerken, belli parasal limitlerin altındaki alımlar için pazarlık veya doğrudan temin gibi istisnai yöntemlere izin veriyor. Ancak kanun, bu istisnai yöntemlerin kötüye kullanılmasını önlemek için de bir kural koyuyor: Bir kurumun, doğrudan temin ve pazarlık usulüyle yapacağı harcamaların yıllık toplamı, bu amaçla bütçesine konulan ödeneğin %10'unu, Kamu İhale Kurumu'ndan (KİK) izin alınmadıkça aşamaz.

Ancak İzmir Demokrasi Üniversitesi yönetiminin, bu %10'luk yasal sınırı aştığı ve KİK'ten herhangi bir uygun görüş almadığı tespit edildi. Rapordaki en çarpıcı detay ise, bu usulsüzlüğün ilk kez yapılmıyor olması. Aynı bulgunun, 2023 yılı Sayıştay denetim raporunda da yer aldığı, ancak üniversite yönetiminin bu uyarıyı dikkate almayarak 2024 yılında da aynı hatayı tekrarladığı anlaşıldı. Bu durum, kanuna aykırı uygulamanın münferit bir hata değil, sistematik bir alışkanlık haline geldiğini gösteriyor. Üniversite yönetimi, kendini savunurken depolama imkanlarının olmaması nedeniyle sık sık düşük tutarlı alımlar yapmak zorunda kaldıklarını belirtse de, Sayıştay denetçileri bu açıklamayı "bulgu konusu hususu karşılar nitelikte değil" diyerek yetersiz buldu. Raporda, bu yöntemin kamu alımlarında rekabeti engelleyerek kaynakların verimsiz kullanılmasına yol açtığı ve temel ihale ilkelerinin ihlal edildiği net bir şekilde ifade edildi.

Milyonluk bina onarımları 'gider' yazıldı

Raporda ortaya çıkarılan bir diğer önemli mali usulsüzlük ise, üniversite binalarında yapılan ve değeri milyonlarca lirayı bulan onarım harcamalarının muhasebeleştirilme şekli oldu. Muhasebe kurallarına göre, bir binada yapılan ve o binanın değerini, kullanım ömrünü veya verimliliğini artıran büyük onarım harcamalarının, binanın maliyetine eklenmesi ve amortisman yoluyla yıllara yayılarak giderleştirilmesi gerekiyor. Ancak İzmir Demokrasi Üniversitesi'nin, 2024 yılı içinde yaptığı ve yasal limit olan 114.000 TL'yi aşan toplam 2 milyon 676 bin TL tutarındaki bu tür değer artırıcı harcamaları, binanın değerine eklemek yerine, doğrudan gider olarak kaydettiği tespit edildi.

Bu hatalı uygulama, üniversitenin mali tablolarının gerçeği yansıtmamasına neden oldu. Rapora göre, bu işlem sonucunda üniversitenin "252 Binalar Hesabı" 2.6 milyon TL eksik görünürken, "630 Giderler Hesabı" ise aynı tutarda fazla göründü. Yani üniversite, sahip olduğu binaların değerini kağıt üzerinde düşürürken, o yılki masraflarını ise şişirmiş oldu. Üniversite yönetimi, bu bulguya karşı da demirbaş usulsüzlüğündeki savunmanın bir benzerini yaparak, "söz konusu giderlere ilişkin varlık kayıtlarının 2025 yılı içinde yapıldığını" belirtti. Ancak Sayıştay, 2025'te yapılan düzeltmenin 2024 yılı mali tablolarını düzeltici bir etkisi olmadığını vurgulayarak, yapılan işlemin yanlış olduğunu tescilledi.

Sözleşmesiz işler ve çökmüş iç kontrol sistemi

Sayıştay denetçileri, doğrudan temin yöntemiyle yaptırılan bazı bakım ve onarım işlerinde bir başka kanunsuzluk daha tespit etti. Mevzuata göre, malın teslimi veya hizmetin yapımı belli bir süre gerektiriyorsa, alımın mutlaka bir sözleşmeye bağlanması zorunlu. Bu, hem kamunun hem de yüklenicinin haklarını koruyan temel bir prensip. Ancak üniversitenin, belli bir süre gerektiren bazı bakım-onarım işlerini herhangi bir sözleşme imzalamadan yaptırdığı anlaşıldı. Üniversite yönetimi bu durumu, "personel yetersizliği ve iş yoğunluğu nedeniyle sehven" yaşandığını ve ilgili birimlerin uyarıldığını söylese de, bu durum raporda bir usulsüzlük olarak yerini aldı.

Aslında, raporda yer alan tüm bu bulguların temelinde yatan ana sorunu, Sayıştay'ın "İç Kontrol Sisteminin Değerlendirilmesi" bölümü gözler önüne seriyor. Rapora göre, üniversitenin etkin bir iç kontrol mekanizması bulunmuyor. Üniversite yönetiminin, kurumun faaliyetlerine yönelik "hiçbir iç kontrol riski belirlemediği", risklerin değerlendirilmesine yönelik "herhangi bir çalışma yapmadığı" ve Kamu Kontrol Standartları'na uyum için bir "eylem planı hazırlamadığı" tespit edildi. Daha da önemlisi, bu sistemi denetlemesi gereken İç Denetim Birimi'nin kurulmuş olmasına rağmen, bir kişilik tek kadrosunun "boş" olduğu ve dolayısıyla birimin fiilen çalışmadığı anlaşıldı. Bu durum, üniversitedeki mali disiplinsizliklerin ve usulsüzlüklerin neden tesadüfi olmadığını, kurumda otokontrol ve denetim mekanizmasının işlememesinden kaynaklandığını açıkça ortaya koyuyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ