Gökçe ADAR ÇUBUKÇUOĞLU- Suriyeli Ramya R…. 32 yaşında. 5 çocuğu var. Eşi ve çocuklarıyla birlikte memleketi Suriye’de mutlu bir hayat sürerken, savaşın çıkmasıyla önce Antakya’ya göç etmek zorunda kaldı. Zorlu bir mücadelenin ardından tam hayatı düzene girerken, Kahramanmaraş merkezli depremin yaşanmasıyla, evini bu kez de depremle kaybetti. Eşi ve 5 çocuğuyla sokak ortasında kalan Ramya, küçücük bir kamyonetle İzmir’e getirildi. Sonrasında, kendisi gibi Suriye’den göç eden eşinin ablasının yanına yerleşen Ramya ve ailesi, daire sahibi o kadar kişinin bir evde kalmasına müsaade etmeyince bir kez daha sokakta kaldı. Eşinin işe girmesiyle, kendilerine bir ev kiralayabilen Ramya, eşinin sağlık sorunları nedeniyle işten ayrılmasıyla yeniden bir hayat mücadelesine başladı. Sokakta kalmaya razı olduğunu söyleyen Ramya, “Ölsem de ülkeme dönmem. Orada güvenlik yok. Sokakta kalırım ama yine de Suriye’ye dönmem. Mücadele etmeye devam edeceğim” dedi.
ÖNCE ADANA’YA GELDİ
Ramya, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Suriye’de öğretmenlik yapıyordum. Savaş çok kötüydü. Eşim ya birilerini öldürecekti ya da ölecekti. Kaçmak zorunda kaldık. 5 çocuğumuzu düşünmek zorundaydık. Antakya’ya kaçtık. İlk Türkiye’ye geldiğimizde çok kötüydük. Ekonomimiz çok düşüktü. Zorla, 5 çocukla geçiniyorduk. Sadece eşim çalışabiliyordu ben ise çocuklarıma bakıyordum. Bir şekilde hayata tutunmaya çalışıyordum. Kahramanmaraş’ta yaşanan depremi hissedince uykumuzdan bir anda uyanıp, sadece üzerimizdeki elbiselerle sokağa fırladık. Bir kaç gün yardımlar ile yaşamaya çalıştık. Küçük bir kamyonet bulduk, bir kaç aile Adana’ya geldik. Adana’da hiç tanımadığımız hayırsever bir adam vardı. Daireleri vardı. Bir tane dairesini bize tahsis etti. 4 gün o dairelerden birinde kaldık. Sonrasında İzmir’e göç etme hikayemiz başladı.”
EV SAHİPLERİ KABUL ETMEDİ
Eşinin ablasının yanına yerleştiklerini ancak ev sahiplerinin kendilerini istememesi sebebiyle zor zamanlar geçirdiklerini dile getiren Ramya, “Eşimin ablası İzmir’deydi. Bir kaç gün İzmir’de onların yanında kaldık. Onların da ailesi büyüktü. Eşimin ablasının ev sahibi bizim orada kalmamızı kabul etmedi. Küçük bir evdi. Kayınpederim, bize bir ev kiralayabileceğini söyledi. Ancak yine küçük bir ev kiralayabildik. Oraya yerleştik ancak çok kalabalık olduğumuz için o evin sahibi de bizi istemedi. O sırada, eşim Ayakkabıcılar Sitesi’nde bir iş buldu. Bu sayede kendimiz istediğimiz gibi bir ev tutabildik. Ancak, eşim bronşit ve bel fıtığı rahatsızlığı olmasından dolayı ve iki kere de dizinden ameliyat olması nedeniyle işinden ayrılmak zorunda kaldı. Şimdi yapılan yardımlar ile geçinmeye çalışıyoruz ancak kiramızı ödeyemediğimiz takdirde yine sokakta yaşamak zorunda kalacağız” ifadelerini kullandı.
‘NEFES ALDIĞIM İÇİN MUTLUYUM’
Ülkesinin Suriye değil Antakya olduğunu hissettiğini söyleyen Ramya, şunları söyledi: “Suriye’de bombalandık, Antakya’da depreme yakalandık. Yine de şükür etmeye çalışıyoruz. Çünkü, bazı aileler enkaz altında kaldı. Göz göre göre kaybettik. Ben ve ailem yaşadığım için şükür ediyorum. Nefes aldığım için mutluyum. Allah bizi kurtardı. Antakya, benim ülkem değildi ancak benim ve ailemin şehri olmuştu. Suriye’yi değil ama Antakya’yı çok özlüyorum. Onu bıraktığım için çok üzgünüm.”
‘SURİYE'YE DÖNMEK İSTEMİYORUM'
Ülkesi Suriye’ye dönmek istemediğini dile getiren Ramya, “Beşşar Esad varsa ben ülkeme dönmem. Beşşar varsa ülkemin güvenliğine güvenmem gitmem ama eğer Beşşar giderse ben de ülkeme giderim. Ülkemde güvenlik yok ki. Ben nereye, nasıl gideceğim?. Sokakta kalırım yine de dönmem” dedi.